--spoiler--
''sakın bir şarkı deyip geçmeyin. Bir şarkı size dört beş cümleyle, insanoğlunun trajedisini anlatabilir. Hatta onun altındaki politik yapılanmayı, sosyolojik koşullandırmayı gösterebilir. Daha da genişletip tek bir bireyi alarak onun tüm psikolojik yapısını ortaya çıkarıp, genelin psikolojisine ayna tutabilir.''
--spoiler--
''iyiler siyah giyer 2000li yıllarda rock'' adlı kitabın sahibi. türkiye'de rock müziği genişçe ele almıştır. ayriyeten:
Çivi
Ne sperm izi, ne doğmamış çocuk korkusu
çürük bir elma tadı dudaklarımda
artık korkmuyorum ayna
kızıl bir pencereden bakıyorum hayata
bir cinayeti paylaşıyoruz, ürkek
kırık dökük karanlığı kestikçe
çoğalıyoruz dar alanda
geniş aşklar yaşıyoruz
şimdi demiri hiç atılmamış
kırmızı sandallar geçiyor içimizden
alçalıp yükselen bir akşamda
sözlerin
boşalıyor ağzıma
bilindik suçlar işliyoruz
küf kokan odalarda
suç iyidir!
kirli bir delikten aktıkça
pıhtılaşan tırnak izidir, eskidir
ölüm ışığa uzanmış. aman allahım ne güzel sözler öyle. gözlerimdekiler nedir öyle? yaşlar aksın öyleyse. deniz durukan güzel yazıyor öyleyse. döktüren şair döktürsün yine.
eski evimin yanında
tam sol yanındaki boşlukta
zevke teslim oldum
kırk gün güneş çıkmadı
pembe bulut hiç görmedim
öyle çimenlikte yatarken
henüz gökyüzü yokken
balkondan taşan çiçek saksılarını seyrettim
binaları, ağaçların birbirlerine sarılışlarını
bilir misin ağaç ağaçlığını ona sarılınca hissedermiş
sese imrenirmiş, bilir misin neyse
bak adem hiç yağmur yağmadı, ses düşmedi
toprağa, kuzguna yavrusu bile hoş görünmedi
anlasana kova delik taşmıyor, sokaklar boş
bir it bile dolaşmıyor
bak adem yatıyorum altına
böyle zafer kazanılmıyor
şimdi her şeyi ertele adem
bazen kendimi küçülmüş buluyorum
kabıma sığıp başka yere taşmıyorum
huzurum yok adem
dışarıda bir hiçlik
havada ağır bir afyon
sanki darbe kasveti
sanki seksen city
oysa kendi kendimle karışıyorum
içim dolaşıyor
şehirler, insanlar, kuru güller
kazanılmış tüm zaferler
kokuyor adem
yürürken odanın içinde
yakup’un camları titriyor
kaburgalarının arasından
süt damlıyor
odadan odaya geçerken
yavaşlıyor hareketleri
mesela oturmak koltuğa
sevişmek yan masada
zaman alıyor
kuşun tüyleri dökülüyor yastığa
kemoterapi görmüş gibi
şişiyor vücut
ya da tavan alçalıyor üstüne
ben fark etmiyorum
(zaten hiçbir şeyi fark etmiyorum
omuzlarıma yerleştirdiğim dinamitleri
ayaklarımın benden habersiz dans edişini…
ne bileyim kalbimin takla atışını falan
kusursuz buluyorum)
faraşla topluyorum külleri
yaz esintilerini, yeşil şifon kurdeleyi
bir fotoğrafa bakarcasına
özenle saklıyorum
serin bir şarap ısmarlıyorum kendime
unutmak için değil
hatırlamak için kaçıyorum
pencerenin önünden
gece saat on ikiyi vurduğunda
üç şarkı seçiyorum
böbürlenen oğlan çocuklarına
camdan cama öpüşen kadınlara
bir de yolunu şaşırmış metresime
el veriyorum
korkunç acı çekiyorum
galiba babama benziyorum
yakup’un sinirleri titriyor ellerimde
ağzımı açık tutuyorum
kapamak gerekirse diye.
karakalem yazılarından takip edilerek, kalemiyle, yazılarıyla, birbirinden güzek kritikleri ile karizmatik bir kimlik kalmayı başabilirmiş yazar. yüxexes, karakalem gibi dergilerin olmazsa olmazı.
altay öktem'in eşi, rock konusunda yaptığı araştırmalarla ve yazdığı kitaplarla tanınan bir de şiir kitabına sahip olan kişi. güven erkin erkal'ın ekürisi de diyebiliriz *