kendi içinde derin anlamlar içeren bir kelimedir deneme. bazı zamanlar gönlü ister fiil olur. bazı zamanlar zamir olur, tümleç olur hatta sıfat bile olur.
deneme yada deneme.
"ah olivır.." diye hıçkırdı nancy; "..alışmak zordur, bilirim londra'ya.."
olivır şöyle bir iç çektikten sonra konuştu; "yok be nenci mevzu o değil de.. montu yetimhanede unutmuşum biliyon mu, e malum buralar da hep yağmurlu.. her yağmurda tanya'nın pembe montuyla dışarı çıkmak koyuyor bana.."
(...)
olivır sigaradan derin bir nefes çekip yere attı..
"hay ben sizin lan!" diye söverek baktı londra caddelerine.. "bir izmaritinizi de iki çekişlik bırakıp atın yere!"
ve başka izmaritler bulmak için gözünü yere dikip gezerken birden irkildi; sokağın öbür ucunda bir gürültü kopmuştu..
chelsea otobüsüne eşlik etmeye çalışan taraftarlarla polis birbirine giriyordu.. olivır koşa koşa gitti kavga alanına.. tazyikli su yüzünden ayaklarının önüne yığılan bir taraftara tekme atan olivır, adamın cüzdanını almayı akıl etti.. bir diğer taraftarın polisi yumrukladığını gören olivır koşa koşa gidip polisin arkasına çömeldi; adamın polisi itmesiyle polisin düşmesi bir oldu..
olivır buna gülerken birden suratında patlayan suyla yere yığıldı.. panzerden ona da su sıkmışlardı!
hayatını düşündü olivır, geçirdiği günler geliyordu gözlerinin önüne.. neden sonra, kendine geldi..
"höyt!" diye bağırdı; bu arkadaşı gibbs'ti, cüzdanı ondan almaya çalışıyordu. "insan yemek yediği tasa sıçar mı hayvan!" diye bağıran olivır yerden kalkıp koşa koşa uzaklaştı..
(...)
gözyaşlarını mavi kazağının koluna sildi, daha önce burnunu silerken kolunda kalıp kuruyan sümükler gözüne girdi; daha bir ağladı..
"su iç!" dedi gibbs..
olivır bakmadan aldı uzatılan bardağı ama içi boştu.. kafasını kaldırdığında gibbs 'nah' işareti yapıp hain hain güldü..
bir an tepkisiz kalsa da olivır da kendini tutamadı gülmeye başladı..
hayatta unutulamayacak anlar vardır ya, aklına mıh gibi kazınır; istesen de unutamazsın..
başını vursan da duvarlara, taşlara; unutulmaz işte.. her sabah baş ucunda durur hayali, bazen gece eşlik eder o anın yansıması..
hayatını kökünden değiştirir ya bazı şeyler, bazı kişiler..
o da öyle bir anmış, ben bilememişim..
zaten bir şeyi de yaşanırken anlayalım! kışın kıymetini yazın biliriz, yazı bir tek kışın özleriz.. yok, azizim, biz insan oğlu adam olmayız!
nankörüz bir kere, eline bir şey geçti mi; illa ki har vurup harman savuracak.. hayatı harcayacak ve de ıskalayacak..
yaşadığımız anı bilmiyoruz; bil - mi - yo - ruz!
el alem bile "anı yaşa" diye felsefe yaparken biz haaaala "kervan yolda düzülür" diyoruz.. biz türküz ya! eller giderken ay'a biz illa yaya gideceğiz ya!
(...)
neyse, konuyu dağıttık..
"o" andı işte, gelcem demiştim; üstüne basa basa.. bekle dedim, etme eyleme..
yok!
inanmamış bana..
döndüğümde yüzüme şaşkın gözlerle baktı..
"geldin?" dedi, cevabını bildiğin şeyi sorma lan diyecektim; tuttum kendimi..
* konu sınırlamsı olmadan , yazarın kendi düşüncelerini , duygularını karşındakiyle konuşuyormuş gibi ispatlama kaygısı taşımadan anlatmasıdır . özneldüşüncelere yer verilir .
olmadı bir daha işidir. sabır işidir. zor olunca kırılan kişinin ya kalbi ya dişidir.*
öznesi denektir.
benden istenendir.
hergün absürt, abesle iştigal bir dünya olay yaşayınca, bunlar seriye bağlayınca, cinnet müsteali olunca, dilimin kemiği olmayınca, insanların kulakları hep açık olunca... anlatıyorum da anlatıyorum...
inanamıyor kimisi... kimisi alışıyor, ertesi gün yine bekliyor başka bir hikaye... kimisi de ısrarla bunları not al, kitap yap, sitcom yap diyor.
ama hem my earl, ya da how i met your mothertadında şeyler bekliyorlar ya da gülse birsel ağzıyla çok ciddiyim, hala ciddiyim, yolculuk nereye hemşerim gibi birşeyler bekliyorlar. en azından deneme olarak yaz diyorlar. bunlar olmasa da... gerçek kesit, sır dünyası traji komik ibretlik hikayeler çıkarabilirim aslında.
evet olabilir aslında. kaf dağında beyaz atlı prensi bekleyen peri kızını oynayacak değilim ya.
evet evet olabilir aslında. denemelerimi daha steril bir ortama taşıyabilirsem mesela, labirente koyduğum peynir küflü olmasa mesela, deneğimin bozuk gözlerine bir gözlük alsam önünü görebilse veya...
labirent gerçekten labirent olsa mesela... labirent süsü verilmiş çıkmaz sokak olmasa mesela.
işte benim hayatım derken korkmasam mesela... kendimi bahtsız bedeviden çok bedeviye tamah etmek zorunda kalan kutup ayısı gibi hissetmesem mesela...
ben ben olabilsem mesela... bedevi miyim, kutup ayısı mıyım ben diye kendimi ararken yeni bir çölde yeni bir bedevi-kutup ayısı yasak aşkında kaybolmasam mesela...
bir gün yazacağım herşeyi... ama herşeyi...
şuan deniyorum herşeyi... ama herşeyi...
fakat... ne yazık ki... deneylerimin yorgun deneği benim... tüm hikayelerimdeki mal benim...