deneme

entry66 galeri2 ses3
    66.
  1. 65.
  2. bkz'in yanındaki tuşlar ne işe yarıyormuş öğrenmek için girdiğim entry.
    bu var * (#)budagüzelmiş
    spoileri biliyorum zaten.
    1 ...
  3. 64.
  4. (bkz: Taslak), henüz tamamlanmamış anlamı da varmış.
    1 ...
  5. 63.
  6. tweet mi ? çıldırmış olmalısın.
    1 ...
  7. 62.
  8. 61.
  9. Edebi saçmalıklar dizisi. Saçmalamanın güzel olduğu bir alan.
    0 ...
  10. 60.
  11. bir deneme denemesi yapmadan önce sık sorulan bir soruya yanıt vermeliyim.
    bana milyonlarca insan (tamam abarttım.) neden bu kadar az yazıyorsun diye soruyor. şu yanıtım yeterli olur umarım:

    ben marangoz çırağıyım. ağaç ürünlerini işleyip masa, sandalye ya da yatak (çift kişilik yatak yaparken bir hüzün kaplar içimi.) gibi eşyalara dönüştürdükten sonra elimde kalan küçük parçalarla sevimli şeyler yapmaya çalışırım. bunları da çocuklara dağıtırım. bu bana inanılmaz keyif yaşatır. fakat biliyorsunuz ki dolar yükseldi ve bizim işler yavaşladı. bu yüzden çocuklara eskisi kadar fazla oyuncak yapamıyorum.

    benim yazım sürecim de böyle. hikayeleri oluşturduktan sonra kalan parçalarla sizler için sevimli şeyler yazmaya çalışıyorum ve bunları sözlükte paylaşıyorum. yani bütünü değil, parçaları sunuyorum sizlere. bu durumda sizler, oyuncak dağıttığım o minicik çocuklar oluyorsunuz. sanırım doların yükselmesi yazılarımı da olumsuz etkilemiş ki sizlere bolca oyuncak veremiyorum.

    biliyorum, içinizden "bu kılıksız herif yine saçmalıyor." diyorsunuz ama yapabileceğim bir şey yok.

    şimdi sizlere bir parça daha hediye etmek istiyorum. hazırım, başlıyorum:

    -içsel yolculuk-

    kendimi tanımayı, incelemeyi, kendi içimde derinleşmeyi her zaman sevmişimdir. ruhumu kazıdıkça içimde hali hazırda bulunan ben'lerin yüzeye çıktığını görmek heyecan veriyor bana. bu heyecanı sık sık yaşayayım diye dünya işlerini her fırsatta toplayıp gözlerimden uzak bir köşeye istifler, içimde uzun yolculuklara çıkarım. yolculuk sırasında birçok duyguyu aynı anda yaşadığımı görebiliyorum: dünyanın bütün çingene'leriyle şarap eşliğinde dans edip eğlenirken yine onlarla birlikte sebebini bilmediğim bir hüznün gövdesine doğru ilerliyorum. bazen de dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan herhangi bir bireyin yerine geçtiğimi hissediyorum: wall street'te takım elbiseli bir ceo, burkina faso'nun kırık dökük sokaklarında akordeon çalan bir çocuk, kolombiya'da uyuşturucu ticaretine dahil edilen hamile bir kuryenin midesindeki kokain poşetinin patlaması sonucu doğmadan uçuşa geçme keyfini yaşayarak kafası bir dünya olan ve dünyaya gelmeden dünyayı siktir etme onuruna erişebilen esmer bir bebek...

    bir dakika, çişim geldi.
    .
    ..
    ...
    ..
    .

    geldim.

    işte, ruhum bu şekilde farklı tatlar sunuyor bana. gün içinde bile bu derece değişken olan ruhum, yıllar sonra nasıl bir yapıya bürünecek? bana öyle geliyor ki içimdeki ben'ler fazlalaştıkça bütün parçalarımdan bir bir ayrılıp sürekli kendimden uzaklaşacağım.

    pek iyi olmadı bu deneme en iyisi gelin ortaçgil dinleyelim.

    https://youtu.be/6lO7wSZ_WL4
    11 ...
  12. 59.
  13. yaşamanın yada yaşamayı denemenin bir çok yolu vardır. ben size üç türe indirgeyerek anlatacağım. bir nevi genelleyeceğim durumu. kimi insan kendi için yaşar. kendinden emindir, her durumda kendi çıkarına ve amacına ulaşmayı hedefler. bazıları ise dengeyi kurabilmiş olanlardır. kendi hedefleri ne giderken başkalarını da düşünebilen hassasiyeti iyi kuran sosyal zekası yüksek, duyarlı insanlardır. dengeyi iyi kurarlar, böylelikle kendilerine zarar vermedikleri gibi başkalarına da zarar vermezler. kimisi ise kendini sevemeyen yaşamak için kendinden başka her yerde bir neden araç arayan, sevdiği insanlar için her türlü tehlikeyi göze alacak insanlardır. bu insanlar kendilerine bir değer veremedikleri için değer verdikleri diğer kişilere yönelirler. kısacası kendini hep ateşe atar bu tip insanlar. değerli gördükleri insanlar için.

    3. yolu seçen bu insanlar aralarında en mutsuz olan insanlardır. çünkü başkasında aradığı mutluluk ve kendine veremediği o değeri o kişiye yansıtma durumu çoğunlukla geri teper. bir insan ilk iki durumda yola kendini bir şekilde tanıyarak devam eder. ne olduğundan az, çok haberdardır. 3 durum ise çok farklı tanımadığın bir insanı tanıdığını var sayarak adım atmak. nasıl da büyük bir kumar öyle değil mi? ama tabi bunu yaşarken tam olarak böyle olmuyor. bir kere inandığın zaman her şey çok farklılaşıyor. değersizlik, kendine veremediğin o değer bir kere ona geçti mi öyle bir yüceliyor ki karşındaki insan.. kendine değer veremeyip de yapamadığın ne kadar şey varsa ( ve de fazlası) yapabilir hale gelmek. bu bile insanı bağlamaya itiyor bu durumda. acıklı bir saplantıdan ibaret tabi bu durum. karşı tarafa verdiğin bu değer, karşı tarafa kendi isteğin ile taktığın bir maskeyi de beraberinde getiriyor çünkü.

    yüceltmek! onda olmayan özellikleri bir bir ona eklemek. hayır aslında bu tip insanlar varacağımı sandığınızın aksine başkaları tarafından kandırılmıyor. bir zati kendileri tarafından kandırılıyorlar. kendilerini kandırıyorlar bile isteye. sonra da yanılmışı oynuyorlar. defalarca. nereden mi biliyorum? çünkü defalarca oynadım. her oynayışımda daha da inandırdım kendimi kurban olduğuma. doğru kurbanım, çok doğru. fakat bir o kadar da eksik. kurban olduğum kadar da suçluyum. kendimi kurban etmekle suçlu. zararı en azından kendime veriyorum düşüncesi de bir o kadar rahatlatıcı oluyor bu arada. kendine değer vermeyen bir insan, kendine zarar vermekten ne kadar çekinebilir ki?

    o yüzden bilmiyorum kaç kere oynadım bu oyunu kendime. bilemem daha da ne kadar oynayacağımı. fakat şunu da anladım bu oyunu ne kadar oynarsam oynayayım sonunda mutlu olmayacağım. anlık geçici bir umut, biraz sahte sevinç ve hayat enerjisi. devamı bir türlü gelmeyen o sahte mutluluklar. bu kısır döngüden bir gün çıkmanın yolunu bulacağım. yani en azından inancım o yönde. o zamana kadar kendimi daha da bilinçli bir şekilde kandırmaya devam!

    http://sepyadergi.com/ahmak-islatan/
    1 ...
  14. 58.
  15. Ankara’da eski kaliteli çizgisini mumla aratan köklü bir lise.
    2 ...
  16. 57.
  17. 55.
  18. türkçedeki ilk ve en güzel örnekleri nurullah ataç tarafından yazılmıştır.
    0 ...
  19. 54.
  20. deneme, yazarın görüşlerini, kanıtlamaya kalkmadan, okuru inanmaya zorlamadan anlattığı yazı türüdür.
    0 ...
  21. 53.
  22. 51.
  23. 51.
  24. Kontrol amacıyla yapılan eylemdir.
    Ayrıca hikaye türüdür.
    1 ...
  25. 50.
  26. mikrofon ve ses ayarlama sırasında kullanılan söz.

    (bkz: deneme bir iki deneme bir iki.)
    0 ...
  27. 49.
  28. 48.
  29. herhangi bir şeyi bir referansa göre ölçme, değerlendirme durumudur..

    buyrun, konu budur.
    2 ...
  30. 47.
  31. 47.
  32. deneme, yazarın belli bir konuya ilişkin kişisel duygu ve düşüncelerini anlattığı metinlere denir.(bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/Deneme _(edebiyat))
    0 ...
  33. 46.
  34. afacan, düşündüm de, diyeceksin ne zaman; çok oldu be çocuk; derim ki; her "benin", "senin" onun" birilerine anlatılışı; hikayesi vardır; belki acıklıdır; beli kahkahaların ortasında yapa yalnız; bilir misin hepimizin sokağı vardı kendine; kendine hayattır giden; kuşları bilirsin muhakkak; sokakların en yalnız kalabalığı; her sabah bir ağaç dalında dalgın bulurdum onu; ürkek bakışlarıyla göz göze gelirim onunla; onunla her gün hayatımı yaşarım yoksunluğun titrek, belki ürkek kanat çırpınışlarında; hiç anlatamadım o kuşu, o kuşun saklı zenginliğini kimseye; bilir misin her sabah soran bakışlarında gizli bulurum o soruyu; yine mi, yine mi anlatamadın beni hani o çok bildiğin belki bana benzemeyen, ama uçmaya; evet uçmaya hevesli insanlarına? dedim ki kuş kolay mı senin gibi uçmak; uçmanın uzaklaşmanın ne zor olduğunu, biz seninle ikimiz biliriz; şaşkın dedi bana, düşünebiliyor musun; ben aşağıda bir insandım o da bir kuş; heyecanlandım o gün; evet çok hemde; gizin sır kapısı açılır, açılacak beklentisi işte; o kuş sadece kanat çırptı, çırparak ve hemde çarparak yüreği uzaklaştı; yalnızdım işte; biçare; anlatamadan, anlayamadan belki; ben, sen o, gidince; gidince yani biz; anlatabilmenin o muazzam ne sırrı ne kalacak ve ne merakı belki; bak sorgucu, soruyorsan eğer; onu seni beni, belki bizi nasıl anlatmalıydı, anlatabilmenin ihtişamını diye; bu mısraların nefes darlığında imkansızdı diye düşündüm kanat çırpınışların uzaklaşan son seslerinde; sonuna geldik çocuk dedi bir ses; kader bilir misin dedi bana, düşünebiliyor musun iki ayağı üstüne durabilen bana; kader keder dedim ona; bir örgü gibi başladığın hayatının sonunu bilemeden bilmek gibi bir şey. belki ama dedi ses; belki ama bir şey daha var belki anlamadığın; bahane, bahane sana göre değil evlat. sustum, kederim kader olana kadar; çocuk bu akşamın vedası sen oldun; hepinize kedersiz kaderler; dedim; içim mi hafifledi emanet kanatlar mı bilinmez, miraçta döndü başım; bak kuş kırıntıdır kanat izinde, her sabah o ağaca bak soluksuz bilmece. hayat düğümdür, çözdüğün anı bilmediğin.
    hadi.
    1 ...
  35. 45.
  36. 44.
  37. günün ilk entrysini kasmaya çalışmaktır.* umarım başarırım.
    0 ...
  38. 43.
  39. Türkiye'de en iyisini Ahmet Altan'ın yazdığını (bkz: Diyorlar ki yenilmişiz) düşündüğüm yazı türüdür.
    0 ...
  40. 42.
  41. yazar'ın düşündüğü şey'i kanıtlama çabası içine girmeden yazdığı yazıdır.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük