dendendenyus şiirleri

entry67 galeri0
    67.
  1. sendeki istanbul'a:

    istanbul kadar seviyordum seni
    kanatlarımda rüzgar
    gözlerimde beyaz martı var

    aşk beni boğazdan sarar
    daralır içimdeki sevgin
    sıkıştığı yerde kanat çırpar

    istanbul kadar seviyordum seni
    sen ve ben
    içimizden akıp giden telaşlı bir bahar.
    *
    1 ...
  2. 66.
  3. korku çıkmazı:

    dört yanım duvar
    kanatlarım törpülü
    uçsam şuracığa
    beni sahi vururlar mı?
    beni sıyıran keskin bıçak
    saplanırken ahşap kapıya
    gözlerime bak n'olur
    çıkar usulca oradan
    kanatmadan geçmişi. *
    0 ...
  4. 65.
  5. korku:

    puslu bir şehrin
    soğuk yalnız sokak lambaları.
    kirli bir sokak köpeği aç
    çıplak çamurlu ayakları
    asfaltta bir canavar ve sıra sıra izleri.
    derdest edilmiş çöpte kırık bir saat
    krom kaplı akrep ve yelkovan
    yelkovan korkuya beş var'ı gösteriyor
    akrebi ise çoktan kırık.
    sokaklarda bir cüce
    elinde levyesiyle
    kastırıyor sıra sıra evleri
    pul pul derinlerden sökülen
    sokağın işte bu çürük dişleri.

    sokaklar ıssız
    patlak ışıklar sönüyor
    tren yayları gibi savruluyor
    uykular sağa sola geriliyor.
    *
    0 ...
  6. 64.
  7. susamış kız'a

    su içerken yanan için
    hala ateşli bak gözlerin
    yudum yudum, için için
    soğurken için
    bana baksın sadece gözlerin.
    içtiğin suda kıyına terkedeyim
    sonra yine her yudumunda
    zaten içindeyim.
    geri geri vururken kıyılarında
    alabora olmadan ben
    sessiz sakin
    işte bu su bizim
    bizim... *
    2 ...
  8. 63.
  9. kenarı yırtılmış bir defter sayfasına:

    aşk...
    karbeyaz bir tende kardelen
    açmaksa eğer;
    en sıcak mevsimden
    koşa koşa gelip,
    karda sende patlar gibi.

    sadece sığınmak...
    kolların; gövdemi saran
    yeşil bir yaprak.
    saçların, köküm gibi...*
    2 ...
  10. 62.
  11. bekaret'e:

    sarı sıcak yaz gününün
    hemen üstü kırmızı şafak
    akşamüstü güneş batmış çoktan
    birkaç damla kan mı akacak
    söyle bana kız bacaklarından?

    gökyüzünde halka halka
    asılı kalmış bulut sürüsü
    en lacivert bulut sevgili
    kızıl gökyüzü semalardan
    ha parladı ha patlayacak.

    şafak akşam...
    şafak kan kırmızı...
    sedeflerden mürekkep akıyor
    üç damla lacivert kan!..*
    0 ...
  12. 61.
  13. denizden filikaya balık yerine çıkan güzel'in süpriz imgesine:

    kara gözlerine
    mavi sürme çekmiş dilber:
    söyle bana;
    neden kara sürme değil diye sordum
    çünkü sen maviye açsın dedi bana

    ve ekledi:
    mavi patiskalardan gelen
    kara bir şilep gibi
    geçeceğim senin darboğazından!
    0 ...
  14. 60.
  15. hüzün mevsimi çöker ayaklarıma 2

    bir şilep peru limanında
    böğürür kör sirenini
    küflenmiş demirlerinde pas
    sanki tetanoz olmuş gibi...
    *
    0 ...
  16. 59.
  17. hüzün mevsimi çöker ayaklarıma

    sessizliğin tam ortasında
    sünmüş bir kırmızı damlıyor en orta yere
    elişi kağıdı hayaller yırtılırken
    bıçak kesmiyor artık
    ve kesmiyor gece sabaha...*
    1 ...
  18. 58.
  19. yabancı'ya

    sonbaharda bir peru limanında
    poyrazın içine işlediği yabancı
    gri bir soğuk sana misafir mi canevinde
    son nefesi çektiğin cigaranın
    izmariti zehir mi yoksa dilinde?

    konuş hadi
    susma...
    dendendenyus
    0 ...
  20. 57.
  21. portakal saçlı güzel'e;

    portakalım:
    susamışım biraz
    içim de bir hayli ezik.
    ve gönlüm feraha susamış aç
    benliğim de hasrettir sana.

    çok içilmiş gecelerin
    uyanılan sabahı gibi
    serine susamış ağzım dilim
    işte o kadar açım vahşi tabiatına.

    eski bir ahşap kilerin
    tam ortasındandan yuvarlanan
    bütün o sıkıcı renklere de tezat
    koşturarak bana gelen
    turuncudur alize kokun.

    soyarken seni
    derinlerin akça pak
    ve dilimlerin birbirine
    yapışık güzel birçok hayat.

    gözlerim okşar önce seni
    ellerim dokunur kabuk saçlarına
    naz yapar vahşi benliğin
    sonra bırakırsın bana kendini.

    fıskiye acıların
    gözlerimin beyazında belirir
    kahve göz bebeklerimden
    derinlerime iner tadın
    ve yayılır senden
    en sıcak en neşeli aramolar.

    karınca karınca ilerler
    bedenimde turuncu sıcaklığın.
    önce uyuşur dizlerim
    çikolata gibi erir benliğim.
    sonra dökülürüm pul pul
    öylece oracıkta sana. *
    1 ...
  22. 56.
  23. güverteki kız'a;

    kırmızı bir gemi güvertesinde
    durur tanıdık bir kız.
    yüzünde bahar tazeliği,
    gözlerinde ufka uzanan sıcak ifadesi.
    bu hayatta bildiğim ve sevdiğim
    öylece kıpırtısız ve herşeyin özeti.

    başının hemen üstünde
    çığlık çığlık esen
    kırmızı güzel bayrak
    pot pot vururken kendine,
    onda ise bambaşka bir hava...
    bir sünger okyanusun dibinden
    yumuşacık yüzünü yalar.
    inci mercan gözlerinde parlar.

    sen orada dururken
    kayıtsız ve dim dik
    saçların bana
    gözlerin ufka
    lodosda terkeder seni.
    şimdi içimde
    yükselen beyaz bir Bodrum evi.
    ve taraça gözlerimde açar sardunyalar.
    uyanırım
    deniz körü gözlerimle sana. *
    2 ...
  24. 55.
  25. nabız 2:

    güzel kalbinin orada atar özeti
    kanatlanmış beyaz güvercindir iç bileği

    kulak duyar şahit olur sessiz tabiat
    pınar berraklığında heyacanlı bir neşe
    antik bir vazo içinden düşüp dağılır
    ve o kestane badem gözlere yayılır. *
    1 ...
  26. 54.
  27. nabız:

    pıt pıt atan
    varolmuş o tek gerçek
    sıcacık nabzını,
    kardelen bileğinden
    kulağıma dayayıp öylece ölçmek...

    o sessizlikte
    kalbinin kanatları
    baharda yeni palazlanmış
    yaramaz genç bir kuş.

    kalbinin denize döküldüğü o yerde
    bileğinden gelen sesin
    taze ve neşeyle atışını
    kulaklarımla görmek

    ve gözlerimde
    gözlerinden geçen
    bir sevgi filminin
    sümerce altyazıları...

    inan bana sevgilim
    şimdi
    annesinin bir tanesi
    yaramaz bir çocuk gibiyim. * *
    2 ...
  28. 53.
  29. dudağı mıknatısa:

    köfte dudağı
    pembe bir süt liman
    fırtınasız havaların
    en bakir kayıtsızlığıydı.

    dudağı mınkatıstı...
    dudağım mıknatıs
    zıt kutuplar olmayı
    ne çok isterim şimdi. *
    2 ...
  30. 52.
  31. 51.
  32. gölgeye;

    yağışlı bir ilkbahar gecesi
    bir kadın yürüyür şose yolda
    kaldırımlar uzanır kenarda
    bu perspektif hep mi onlara?

    ıslanmış dalgalı saçları
    adımlarında azıcık havalanır
    yağmur yemiş dudağı
    büker o kasvetli havayı.

    karşılaştık an be an
    hiç görmedi yanımdan geçip gitti
    oysa var kim bilir ne derdi
    halinden o kadar belli ki.

    biraz ilerleyince ansızın durdu
    sokak lambasınına daha gelmeden
    ama arkaya bakmaya
    yok kadınca cesareti.

    sokak lambasının ışığı
    gölgesini uzattığında bana
    anladım ki gözleri
    değdi bana işte o an. *
    2 ...
  33. 50.
  34. uykulu ses'e;

    uyanmak mı dersin
    uyanmamak mı?

    hafifmeşref uykusu
    cennete girip çıkar gibi gebe.
    sesi billur safkan beyaz at
    kımıldanır tembelce.

    azıcık aralanan dudağından
    yayılır fısıltılı bir terane.
    bu kendinden bestesiz şarkısı
    bülbülden de ziyade.

    bu mağrur uykulu sabahta
    tar'lar çalar gönülde
    ve tellerinden yayılır
    billur akan pür neşe.

    uyanmak mı dersin
    uyanmamak mı?
    hadi canım
    sen bilirsin. *

    (bkz: tar)
    3 ...
  35. 49.
  36. uyuyan güzel'e;

    bir sabah;
    ağır uykusunda bir güzel.
    habersiz bir tebüssüm yüzünde
    açmamış tomurcuk dudağında
    daha ilk sabahda ışığını bekleyen.

    uzun merdiven saçları
    yanağına yapışmış,
    nerdeyse düz olmak için
    ne kadar da hevesli?

    bir çizgi çekmiş alnına
    nar çiçeği rengi yastığı.
    öpmüş öpmüş geceden
    bir iz bırakmak istemiş
    ıssırmış en azı dişi!

    perdeden sızan güneşin
    haince gerdanına sızdığı,
    bütün bu habersiz
    miskin uykucu halleri
    ne kadar da sevimli?

    seni görmek böylece,
    tek gözlü bir korsanın
    kılıcıyla gönlüme
    sarhoş haliyle çizdiği
    kanı kurumamış pıhtılı
    yeni bir yara izi!
    *
    4 ...
  37. 48.
  38. versiyon 2; leylaklar açarken:

    leylaklar açarken sevdim seni
    sarhoşum, iklimindeyim.
    leylak şarabımı
    burnumla içiyorum artık.
    bıkmak mı dersin
    tıksırmak mı?
    yok yok
    öyle değil..
    öyle kendinden
    ve öyle naif.

    sarhoşum
    mor bir ölümüm sana
    cennetine girerken
    içimdeki nehir
    artık güneşte
    açılıp saçılan
    vira vira akan
    bir lila.
    *
    4 ...
  39. 47.
  40. leylaklar açarken:

    leylaklar açarken sevdim seni.
    öyle sarhoş bir iklimdeyim
    önce ayaklarım dolanır
    sonra kollarım sarmalar
    sırnaşık neşeyle seni.

    senle gönüllü kavga ederim
    okkalı bir dayak da yerim
    ruhum mosmor kesilir
    ve bedenim;
    artık sersem olmuş lila

    sonra aynada kendi halime
    bakıp bakıp sırıtan,
    dudaklarımdan incecik sızan kan
    ve kan kırmızısı neşeme
    kahkakayla gülen
    ben serseri adam;

    leylaklar açarken
    sevdim
    seni.
    *
    4 ...
  41. 46.
  42. merdiven saçlıya:

    saçları köpük köpük
    merdiven saçlı güzel
    lodos çıktımı sana
    gözlerin süzülür ufka
    dudakların kıpırdar
    can havliyle bahara.

    gülümseyişinde alay
    seni alır götürür,
    seni alır götürür
    içindeki çocuğa.

    tut ellerimden çocuk
    tut...
    ama bakma,
    bakma bana.
    durduk yerde
    fırtına çıkarma.
    *
    4 ...
  43. 45.
  44. ota;

    yeşil renklidirsin mi ki?
    fotosentez yapar durursun.
    dünyadan haberin yoktur,
    ot geldin,
    saman gitmektir en büyük başarın.

    boka;
    rengin türlü türlüdür,
    kıvamın çeşit çeşit.
    kimisi utanır gizler seni,
    kimisi umursamaz arkasına bakmadan terkeder seni.
    kokundan anlaşılır nerede olduğun,
    üstüne basıldı mı çıktığın yere küfür edilir mutlaka.
    2 ...
  45. 44.
  46. rapunzel saçlı bir güzel'e:

    ey güzel;
    tel tel uzun uzun yarışan
    katran karası saçlarını
    at hadi pencerenden.

    bir vahşi kısrak canlılığıyla
    savur aşağı rüzgara

    tutsun pamuk ellerim
    ve suskunluğunu bozan bedenim

    incitmeden
    sana kanatlanırım ben
    çünkü ayaklarımı
    yerden kesen sen...

    ellerim tutar mı dersin
    merdiven saçlarından
    ve havalanır mı ruhum
    seni incitmeden?
    *
    3 ...
  47. 43.
  48. bana anahtar kelimeyi veren'e: * *

    senli benli şiir:

    istanbulda sen
    sandalların köpüklerinde bir martıydın
    ve kıyılarda bekleyen seni ben.
    gözlerin kocaman açılırdı rüzgarda
    uzun saçlarında dağılan kederler.
    ve gözlerimizdeki ışıktı
    ben deniz fenerine seni bana getiren...
    *
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük