senin motorlu bir araban olsa.
ne güzel toplardın onları oysa.
çöplerin kahrını çekip duran
dünyanın yükü şimdi kollarında.
sırtlıyorsun hepsini, ey güzel karınca.
güzel sözlük kızları,
tek tek cevap isterim hızlıca.
binbir çiçek bak dışarda
her biri ayrı iklimde
soluk alıp verirken hayata
söyleyin bana;
nedir burdaki telaşınız,
nedir bu karma merakınız ?
bugün günlerden pazartesi.
ne sendromunun gölgesi var
ne de miskin başlangıçların izi.
ılık lodos eserken gökyüzü ağır, kurşini.
dur durak bilmeden dolarken rüzgar gönlüme,
içime düşecek yağmurun sanki habercisi.
kanatları yufkacık gökkuşağı rengiyle
pırpır kalbini götürür istediği her yere.
kah neşe derler çiçekte
kah pıtırcık dallarda hüzün.
kısa zamanlarda
hep mutlu ve özgür.
ben ne zaman sokak köşelerine gelsem
saklanırsın sen burnu yere yakın.
görünmez sanırsın kendini,
oysa kuyruğun ele verir seni.
göz göze geliriz seninle
ve ani sıçramanı yaparsın
üstüme ne güzel de atlarsın.
patilerinde cırmık sevdaların izi
gözlerinde yeni bir aşkın hareleri.
sabahları
attığın mavi simitlerinde
bir martı gibi avunmak,
sıcak kucağında
bir kedi gibi kayıtsız
tok ve yarı uykulu,
beyaz taraçanda
bir güvercin gibi özgür
maviye kanat çırpmak,
ve hep acıkıp acıkıp
geri dönmek
istiyorum.
aşk;
bir kırlangıç kanadında,
orada oraya göç eden
bir özgürlük.
sen;
her zaman orada olacak,
uzansam tutulacak
bir çift el.
mayasında yok ki
kırlangıcın, avuçlarında yaşasın.
zamanı gelince,
her göç mevsimi gibi
aklına ve düşüncelerine
özgürlük yerleştiğinde
bırak, uçup gitsin...