pkklıların kendilerini nimetten saymalarına yol açan fişekleyicidir. bu açılım konuşulmadan önce bu kadar azmamışlardı bunlar. fakat sağolsun rte başımıza iyice bela etti bunları.
Başarılı olması hepimizin dileğidir. Şahsen şu anki durumun devam edebileceğini düşünmüyorum.
Öte yandan ise, kürt sorunun temelini hak-hukuk sorunu değil, kürtlerin kendi devletini kuramaması yatıyor. dolayısıyla, her koşulda kürtlerin isteklerini tam tatmin etmeyecektir. kaldı ki, kürtler zaten çoktan türklerle ve türkiye ile köprüyü atmıştır. bu saatten sonra yapılanlar bence "ayrılalılm ama dost kalalım" aşaması içindir.
millet makara yaparken ya da kavga ederken kaynayacak ama. akp ile bdp'lilerin birbirine girmesiyle hem ne kadar sanal olduğu görülmüş hem de oldukça zora girmiştir.
demokratik açılımla doğuya sağlamak istedikleri orda yaşayanlara istihdam,sağlık hizmeti,okul,konut,sosyal güvenlik yani bir vatandaşın devletinden isteme hakkı olan herşey ise eğer ben buna sonuna kadar varım.ama paketi hazırlayanların bile tam olarak bilmediği bişeyi savunmak , hükümet yalakalığından başka bişey değildir.
daha içeriği bile belli olmayan buna rağmen milletin birbirini yediği zımbırtı. dillerinin altında var bir bakla da söyleyemiyorlar. önce açılım kelimesini iyice hazmetmemizi bekliyorlar sonra yavaş yavaş, saman altından bir şeyler söylenecek. artık apo ya af mı gelir yoksa başka bir şey mi gelir orası belli değil.
türkiye de bu işi bilen çok iyi götürüyor. olay şu ki ortaya bir şey atarsın, bizim millet yeni açılmış gazoz gibi köpürür köpürür köpürür sonra yavaş yavaş söner. ardından ortaya ne atarsan at asidi kaçmış bir millet olarak tepki veremez hale geliriz. bu sadece açılım için değil, gündemdeki herhangi bir konu için böyledir.
o yüzden biz daha çok açılırız... yüzme bilmeden açılmak deniyor buna.
nacizane protest kişilğimin anladığı kadarıyla ahmet türk'e atılan yumruğu çılgınlar gibi kınamak ve yılmaz özdil'e faşist demek, ama ertesi gün van ve batman'dan gelen şehit haberlerine tepkisiz kalmaktır.
üç beş asker, pardon kelle ölsün ne olacak ki? ama ahmet türk'e atılan yumruk demokrasiye ters.
başıma bir şey gelmeyecekse şayet sizin demokrasinizin ve insanlığınızın anasını avradını sikeyim.
başıma bir şey gelirse de gelsin anasını satayım.
(bkz: ya herru ya merru)
pkk'nın ve dtp'nin dayandığı temellerin yıkılması ile sonuçlanacak demokratik bir harekettir. bu yüzden pkk ve dtp, inatla otu boku göstererek karşı çıkıyor ve eylem yapıyor, aynı zamanda bu açılımın bittiğini ilan ediyor. ancak hepsi biliyor ki bu açılım tutarsa, hepsinin sonu gelecek. bu açılım sonunda federal yönetim gelmesi ihtimali de göz önünde bulundurulmalıdır.*
son birkaç aydır türkiye'de açılım rüzgarları esiyor. kimi kürt açılımı kimi ise demokratik açılım dese de bu açılımın içeriğini bilen birine henüz rastlayamadık. ne halkın birşey bildiği var ne de açılımı yapanların. Daha açılımın ilk icraatı olarak, kandil'den gelen 13 teröristin davul zurna eşliğinde karşılanmasını ve türk halkının terörle ilgili hassasiyetini birlikte değerlendirdiğimizde ülkenin şuandaki karışık durumunun ve açılımın hiçbiryere varamayışının açılımın tohumunda olduğunu rahatça görebiliriz. ilginçtir ki bu açılımdan ne türkler memnun ne de kürtler. ipler bu kadar gerilmişken bir de üstüne dtp'nin kapatılması, provakatörlerin ekmeğine yağ sürdü. Şimdi dükkanlara, belediye otobüslerine molotof kokteyli atmak ve havai fişekle polise saldırmak için kendilerince çok geçerli nedenleri var. ülkedeki tablo gerçekten iç karartıcı ama ben çok daha kötü günler yaşayacağımızı düşünüyorum üzülerek. dolapderede göstericilere kuru sıkı silahla ateş açan kişinin polise verdiği ifadede '' Birisi geldi, yapmam için 500 TL verdi ben de yaptım '' demiş olması , muş'ta 2 kişinin ölmesi birilerinin düğmeye bastığını ve olayların sistematik ve bilinçli bir şekilde planlandığını düşündürdü bana. yani senaryo yazıldı ve birileri oynamaya başladı. ve biz yine yönetmeni, senaristi tanımıyoruz. figüranlar belirleyecek herşeyi bu filmde tıpkı 12 eylül'de olduğu gibi. umarım bundan 30 sene önceki sahneleri tekrar yaşamayız ve açılalım derken boğulmayız.
son zamanlar türkiyesine bakınca; otobüste yakılan geçn kıza; orduevleri ve Atatürk heykellerinin taşlanmasına; apo itinin yanına arkadaş yollanmasına; apo itinin her gün bakan gibi demeç vermesine; dağdan inen yani haburdan inen it sürüsünün kahramanca karşılanmasına ve adlarına miting düzenlenmesine; pkk yandaşlarının havaii fişekler ile şehirde terör estirmesine; pkk yandaşlarının türk bayrağı gördüğü ev ve arabaları taşlamalarına ve saon tahlilde iyicene açılım yüzüne iç savaşa doğru sürüklenen ve bop projesine yem olmaya başlayan türkiyenin bu haline göz yummak demektir; bu ihanete ortak olmak demektir açılıma destek olmak.
her ne hikmetse, normal vatandaşın sahip olmadığı masum vatandaşların kullandığı belediye otobüsüne molotof atma, devletin polisine kafam kadar taşları sallama, sokaklarda havai fişeklerle terör yaratma, suçsuz insanların arabalarını, evlerini yakma, ellerinde terör örgütü paçavraları, apo posterleriyle halkı provoke etme vb. gibi zilyon tane özgürlüğü ve hakkı bulunan bir etnik gruba yönelik olarak geliştirilen açılım projesi.
hayır hepsi tamam da anlamadığım şu; belki de benim biçare dimağım bunları çözmeye muktedir değildir. ama şimdi ben kalkıp da etrafdan eşimi dostumu toplayıp, yüzüme bir poşu takıp bırak taşlamayı polise bağırsam, provoke etsem, belediye otobüsüne bırak molotofu sapanla taş atsam götümden kan alırlar, ki normaldir. toplum düzenini bozan bir vandalın hakkı budur. bu adamlar hem tüm bu haltları yiyip daha da hak istemektedirler. bu adamlar, hala dha eşit değiliz diye bağır maktadırlar. değiliz tabi aq, benim bu vandallıkları yapma özgürlüğüm yok senin gibi. benim senin gibi yasadışı yürüyüş yapma, slogan atma özgürlüğüm yok.
o değil de, bütün bu eylemleri gerçekleştiren toplum düşmanlarına bu cüreti veren nedir ? açılımın kilidi bu sorunun cevabında yatmaktadır.
doğudaki en önemli sorunun feodalizm olduğu göz önüne alınırsa,bundan bahis bile edilmediğine göre olmayan açılımdır. Abd neyi açıp neyi kapatacaklarını söyler, sonra ülke de iç çatışma yaratabilecek ırkçılık ve düşmanlıklar baş gösterir.. sistem budur.
birçok kişi tarafından hala anlaşılmakta zorlanan açılım. anlamak mı istenmiyor yoksa anlayacak zeka mı yok acaba? hükümet diyor ki türkiye'de demokratik sorunlar var ve bunun için yapılması gerekenleri beraberce belirleyip bir şeyler yapalım. yani somut bir öneride bulunmuyor. konuşulmaktan kaçınılan bir soruna çözümler bekleyen bir iktidar var. bizim aydınlar ise hükümete sorunu sen çözecek çözümler öner ve biz istersek kabul edelim. bu yapıcı olmaktan uzak yaklaşım ile çözümsüzlüğe hizmet ediliyor. demokratik haklar demokrasi ile çözümlenemez haklardır. ancak siyasi liderlerin oy kaygısını ve rantını bir kenara bırakarak topluca yapabilecekleri bir değişiklikle mümkün olur.
konumuza geri dönersek sorun demokrasinin sınırlarını çizmek. demokratik açılım demekten kasıt demokrasinin sınırlarını yeniden çizmekle ilgili bir açılım. basit demokrasilerde fransız ihtilalinden sonra çıkan çoğunluk halk ne derse doğrudur anlayışı yanlıştır. türkiye cumhuriyeti kurulurken aynı anlayışla kurulmuş ve "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" denmiş. fakat gelişmiş demokrasiler fransız ihtilalinin yarattığı anlayışın bir zaman sonra çoğunluğun azınlığa zulmü haline geldiğini ve çoğunluğun değişen fikirleri nedeniyle demokratik haklarda bir standardizasyon sağlanamadığı görülerek değiştirilmiştir. belirlenen insan hakları ile demokrasinin uygulanacağı sınırlar çizilmeye çalışılmıştır. türkiye ise egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu anlayışından, demokrat parti ve menderes zamanındaki uygulamalar nedeniyle bu kadar sınırsız egemenliğin millete fazla geldiği, azınlıkta kalan muhaliflere eziyet haline dönüştüğü ve bunun temel hak ve hürriyetlerle sınırlandırılması gerektiği anlaşılmış ve bir darbe sonucu egemenliğin sınırlarını çizen anayasa maddeleri eklenmiş, bir anayasa mahkemesi kurulmuştur.
şimdi ise aynı hatayı halen yapıyoruz çoğunluk olan bizler azınlık olan ve mevcut durumdan rahatsız olanlara hak vermemeye direniyoruz. 1961 anayasasında bir çok özgürlük ve insan haklarına uygun yapılar sonraki darbelerle anayasadan çıkarılmış ve sorunlar giderek artmıştır. 1961 anayasası dahi yeterince insan haklarına uygun olmadığı halde sonraki anayasalar gerici cuntacılarca daha geri götürülmüştür.
sonuç olarak ben şöyle görüyorum. kendini aydın, bilgili gören ve eskiden hastasının haklarını önemsemeyen doktorlar vardı. hastasına sormadan, hastalığının ne olduğunu anlatmadan kafasına göre tedavi ederdi. şimdi hasta hakları çıktı ve hastaya yapılacak her uygulamayı derince anlatmadan bir şey yapamıyorlar. demokratik sınırları çizen insan haklarının belirlenmesinde aynı eski gerici, mutlak gücü elinde bulunduran doktorlar gibi siyasetçiler var. hasta adam geliyor, sorunlarını anlatıyor, daha önce verilen ilaçlardan fayda görmediğini, hastalığının ne olduğunu doktorun anlatmasını istiyor. ancak bizim doktor hala geçmişte kalmış sen turp gibisin, bir sorunun yok diyerek aspirin verip kanserli hastayı evine gönderiyor.
akp'nin hala içeriğini açıklamadığı ve pkk'nin habur sınır kapısında şov yapmalarına ve başta şehit aileleri olmak üzere türkiye'nin büyük bölümünde öfke patlamalarına neden olan açılım. akp süreci iyi yönetemedi ve nedense oradaki feodaliteyi ortadan kaldırmayı düşünmeyerek kendi ayağına kurşun sıkmıştır.
gündemi uzun bir süredir meşgul eden ve uzun bir süre daha meşgul edecek gibi görünen mevcut hükümetin son bombası. hayli önemli bir konu olması dolayısıyla bir çok köşe yazarı değişik yorumlarla konuyu yazmaya devam ediyor.
konu ile alakalı 20 ekim 2009 tarihli bir bekir coşkun yazısı;
açılım duası
YARABBiM...
Fevkalade güzel icraatımızdan olan şu "açılım" vesilesiyle geldik kapına, bizi kabul eyle...
Açılımımızın içeriğini dolu eyle...
"Aman ne kadar da güzel bir açılım" diyenlerin sesini koro eyle...
(.......)
Yarabbim...
Malum açılımımızın içine bir miktar akıl-mantık ilave eyle...
Karşı çıkanların mekânını bevliye eyle...
Açılım neticesi yola düşüp gelen PKK lıları Silopi üzerinden adliyeye salimen havale eyle Yarabbim...
(.......)
Yarabbim...
Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımızın bu husustaki beyanatını vatandaşlarımızın nazarında net eyle...
Karşı çıkanları ret eyle...
Büyük bir muharrir olan Hasan Cemal kardeşimizin makalelerini vaki hücumlara karşı set eyle...
(.......)
Yarabbim...
Hülya Avşar kardeşimizin güzel Kürt açılımı izahatını bulunmaz eyle...
Ermeni açılımı hususunda da icabında dilini tutamaz eyle...
Suriye açılımına laf yetiştirmek ister ise, en yakın ti-vi stüdyolarına varmasını tez eyle Yarabbim...
(.......)
Yarabbim...
Muhaliflerimizden Sayın Deniz Baykal ın cevabi mektubunun zarfını yırtık, pulunu eksik eyle...
Odaya kamera koyarsa elektriğini kesik eyle...
Başbakanımızın açılımlarını otomatik... Muhalefete yetiştirdiği çok güzel cevaplarını dakik eyle...
(.......)
Yarabbim...
Geldik kapına, rahmetinle bize bol bol kısa-orta ve uzun vadeli açılımlar feyz eyle...
Hatalarımızı caiz eyle...
Yolumuzu düz eyle...
Fındıklarımızı ceviz eyle...
Milleti keriz eyle Yarabbim...
ülkenin gerçekten demokratikleşmesi ve normalleşmesi yönünde ciddi bir adımdır. sadece etnik kapsamlı değil tüm temele hak ve özgürlüklerin sunulmasını hedef almalıdır. yol uzundur. günlük tartışmalara veya bölücü terör gündemine kurban edilmemelidir.
ayrıca ne açılımı olursa olsun tek başına dağdaki eşkıya oluşumunu yok etmesini beklememek lazım. ne de olsa onların varlık nedenlerinden biri de afganistan'dan avrupa'ya akan uyuşturucu trafiğinin gizli servislerce kullanılan maşaları olmaları. sahipleri yeni maşalarını devreye alınca eskilerini tasfiye ederler, biz de kandil'deki şaki krallığının sonunu ancak öyle görürüz. önemli olan eşkıyanın halktan birilerini yanına çekerek beslenmesini sağlayacak kanalları kapatabilmektir. bu önlenirse sahipleri elebaşlarının icabına kendileri bakar.
hazır demokratik olarak açılmışız sevgili açılımlardan mahdumlarını askere göndermelerini ve görev yerlerini dağlar olarak belirlenmesinin sağlanmasını istememe neden olan şaşaalar zinciridir. (bknz:büzük değil komprosör lazım ona.)