Bir ülkede bir terör örgütü varsa onunla silahla mücadele edilir. Masaya oturulmaz.
Bu sürecin sevdiğim tek bir sözü vardı, " Kimse bizim karşımıza Türklükle, kürtlükle çıkmasın, biz her türlü milliyetçiliği ayaklarımız altına almış bir iktidarız." bu söz sözde değil özde uygulansaydı her şey farklı olabilirdi.
güzel proje akp başlatmıştı neredeyse hep yalnız sürdürdüler. siyasi parti olarak. fakat bazı islami cemaatler bu açılımda akp'yi ve açılımı destekledi.
bu ülkenin gerçekten buna çok ihtiyacı var ama bu ortada binlerce akedemik işsiz varken hallolacak iş değil. bu halk ne zaman ki kaybedecek bir gelecek korkusuyla yaşadığı zaman o zaman demokratik gelir. çünkü sözde müslüman olup her türlü rüşvetle türlü rezaletler yapıp insanların işsiz kalmasına neden oluyorsan ekmeğinin kaybedeninde sana umut bağlamasınıda beklememen gerekir. işi, toprağı, sosyal güvencesi olmayan halk bu temel ihtiyaçları karşılanmadığı sürece ayrılığa kadar her şeyi isteyecektir.
sen kalk, pkk benim kürt kökenli vatandaşımı temsil etmiyor de sonrada kalk açılım ile dağdakilere eve dönüş çağrısı yap. bu nasıl bir çelişkidir. sen, açılım ile pkk'yı ve kürtleri resmen aynı safta gösterdin. e tabii bu da pkk'nın ve onun tarafındakilerin işine geldi. bu yanlıştan dönmenin tek yolu; apo'nun bdp ve pkk ile görüşmeyi alenen reddetmesi. ancak bu şekilde doğabilecek bir karışıklıkta belki ilerisi için bir umut ışığı doğabilir. şu anda apo'nun, dağdakilere ve halkına göstermelik bir liderliği var zaten.
1) führer tayyip erdoğan
2) akp+ neo liberalizm doktrini (ve elbette ılımlı islam)
3) hz.adnan oktar (a.s)'ın mehdiliği
4) ergenekon'un deccaliyeti.
5) darwinizmin tübitak sansürü ile bitirilmesi.
6) yeni anayasa ile ülkeye demokrasi gelmesi (upgrade of 1982 law)
7) herkesin iş güçle meşgul olup, düşünsel hayatı boşvermesi. (beyninizin üstüne limon sıkıp akşam yemeğinde yiyin gitsin)
bu 7 maddeye iman edip, kalben ve sözlen tasdik eden herkes akp dininin mensubu olur.
mehmet ali kılıçbay ile sami selçuk'un yer aldığı düzeyli sohbet programı. sosyal bilimler ve türkiye özelinde örnekler program konusudur. izlenesidir. habertürk tv'de pazar günleri 19:10'da yayınlanıyor.
"Milyonlarca vatandaşımızın ana dili olan bir dille ilgili olarak 'bilinmeyen dil' demek yanlıştır ve ayıptır.Hükümetin, demokratik açılım anlayışıyla bağdaşan bir şey değildir"
yukarıda söyledikleri demokratik açılımın amaçlarından ilkini ortaya koyuyor.
demokratik açılım ile kürtçeye resmiyet kazandırılacak. bölünme evresinin interfazı olarak kabul edilebilir.
ırkçıların karşı olduğu demokratikleşme yolu. getirdiği somut öneriler yok. çünkü tüm ülkede demokratik hakları engellendiği iddiası olanlar çıkıp sıkıntılarını bildirecek ve bir çözüm aranacaktı.
fakat yıllarca kürtleri ve diğer etnik kökenleri, dinleri yok sayan ve türkiye sadece türklerindir anlayışı ile faşizan bir devlet rejimi yürütüldü. insanlar devlet eliyle bölündü ve bir kısım özde vatandaş ve halk iken bir kısım sözde vatandaş olarak kaldı. chp'nin halk deyip temsil ettiği kesim laik atatürkçüler. geri kalanları halk bile saymıyor. mhp aynı şekilde sadece müslüman türkleri ve türk olmaya razı olanları kabul ediyor. bdp ise sadece kürtleri halkı olarak kabul ediyor. bu partilerin tüm toplumu bölen partiler olması bile türkiye'de bir bölünme olduğunun bariz örneğidir. demokratik rejimlerde partiler tüm toplumu temsil etmekle mükelleftir. aşırı faşizan tavırlı partiler ise toplumdan yüz bulamaz ve fazla güçlenemezler. fakat bir taraf diğerinden fazla hakka sahip olduysa hem fazla hak sahibi olanlar kendilerine fazladan verilenlerden memnun olup güçlenir hem karşısında ezilenler çıkar ve onlarda kutuplaşır.
bugün çoğu ülke bizim gibi farklı kimliklerden oluşsa da kimsenin kimliklerine ait partiler kurduğunu göremezsiniz. çünkü ihtiyaçları yok.
demokratikleşmeye karşı olanlar ya kendilerinin üstün olduklarına inanmış ve ülkenin tek sahibi olduğuna inanıyor, ya ülkede söz sahibi olmadıklarına, ezildiklerine inananlardan oluşuyor.
bunu da insanlar değil yüz yıllık bir süreçte yanlış yapan devlet yöneticilerine borçluyuz.
şimdi birileri atatürk diyecek, inönü diyecek, menderes diyecek, demirel diyecek, özal diyecek. kim nasıl davranmış bence pek önemli değil. fakat bu ayrışmayı insanlar değil devlet yaratmış.
örnek vermek gerekirse; sanki başka din yokmuş gibi sadece bir din üzerine diyanet işleri kurulmuş,
bir dil üzerine eğitim sistemi kurulmuş,
başka ırkların yeri gelip varlık vergisi ile mallarına el konulmuş ve ayrı vatandaş statüleri olmuş.
türk olmayanlara belirli mahallelerde oturma mecburiyetleri getirilmiş.
türk olmayanların kurduğu partiler ırkçı diye kapatılırken mhp ve chp gibi iki büyük siyasi parti egemenliğini sürdürmüş.
daha örnekleri çoğaltabiliriz. şimdi bizim ırkçılar inegöl'de ve dörtyol'da azınlıklara karşı şiddet eylemi yapıyorlar. sebep olarak ise demokratik açılım konuyor. insanlara hak verirsek tepemize çıkarlar deniyor. yani "hak vermeyelim tepelerine devletin tunçeli'ni vuralım" deniyor.
olayların demokratik açılımlarla ilişkilendirilmesi de başka garabet. bu ülke bir çok ırkçı-faşizan saldırı gördü. daha madımak olayları çok geçmişimizde olan bir şey değil. başbağlar da öyle. okumayan gençler bilmez belki ama maraş olayları da 6-7 eylül olayları da öyle. o zamanlar demokratik açılım da yoktu. demek ki ırkçı saldırılar her zaman var ve şimdi görülüyorsa birilerinin kendini üstün zannetmesinden ve haklarını kaybettiğine olan inancından.
çoğunuzun bilmediği veya bilmezden geldiği 1993-2000 yılları arası doğu ve güneydoğu'da köy boşaltmalar, mecburi göç uygulamalar da öyle. kaçınız türklerden bir kısmı dağa çıkmış terör işliyor diye memleketinizden sürülmeye razı olursunuz? ama devlet ikinci sınıf vatandaşı gördüklerine bunu reva görmüş.işin garibi ne biliyor musunuz? insanlar bunu kanıksamış ve kendileri kürt olduğu halde zorla göçe zorlandığı halde kimliklerini red edip baskın tarafa geçmişler. örnek mi? chp'nin genel başkanı dahil yarısı kürt milletvekilleri. mesela atilla kart doğudan sürülüp gelen kürtlerden. ama şimdi bizden çok türkçü.
28 şubat döneminde devletin dindarlara yaptığı baskıdan hiç bahsetmeme gerek yok. aynı türk milletinin içinde bile dindar diyerek vatandaşı saymadıklarına eziyet eden bir anlayışı savunmaya devam edenlere yazıklar olsun. bu arada ben sünni müslüman bir türküm. gerçi bunu yazmam da ırkçıların beni vatran haini ve yobaz nitelemesi yapmasını durdurmaz. öyleyse ben vatan haini sünni yobaz bir türküm. her şey ırkçı olmaktan iyidir.
adı ve içeriği birbiriyle çelişen, cesaretsizliğin ve de korkunun ürünü haline gelmiş olan bir hareket. adı itibari ile kürtlerle ne alakası var dedirten (s)açılım. sanki bütün türkiyede demokrasi güllük gülistanlık bir durumda zirve yapmış, bir tek kürtler -demokrasiden anlamadıklarından olsa gerek- nasiplenmemiş.
ya da türkiye demokrasi ile hiç tanışmamış kürtlerin sayesinde ilk defa demokratlaşacak.
siyasette söylemler önemlidir. yapamayacağın şeyi ya söylemeyeceksin bir adım atıp iki geri gitmeyeckesin ya da söylediğinin arkasında durup kıvırmadan yapacaksın. aksi takdirde ilerki seçimlerde çok demokratik bir açılımla %47, %7 ye iner...
tamamen samimiyetsiz bir göz boyamadır bu. işin kötüsü insanlarımız inanıyorlar bu adamlara. vatan millet, din inanç, başörtüsü dediler mi icraatlerinin bir önemi kalmıyor.
ne güzel ilerliyor ya bu açılım. gerçekten toplumsal barış sağlandı. zaten akp de çok nefis bi parti. haliyle yaptığı her icraat da nefis oluyor. acayip güzel bi parti. ben çok seviyom şahsen. demokratik şakirtler de şimdi yazsın benden sonra. övsünler bi güzel.
pkk'nın iyice işlevsizleştirilmesi amacıyla ortaya atılmış projedir. görüldüğü üzere çılgına dönmüşçesine saldırıyorlar, 'varız' demeye çalışıyorlar. açılımın karşısında olmak pkk'nın yanında olmaktır.
az önce uğur dündar açılım için bir örnek verdi. bir cerrah bie ameliyat yapmadan önce mr çeker, tahilller yapar falan diyor. anladım ki doktoru sevmeyenlerin tedavi deyip karşı çıktığı bir olgu var. ameliyat bir tedavi yöntemidir.
ne var ki uğur dündar'ın bilmediği bir şey var. bir hasta geldiği zaman genel durumu çok ağır, tetkik ve tarama yöntemleri kullanacak zamanınız olmayabilir veya hasta uzun zamandır hastanede olduğu halde ilaç kullanılan tedavilerden bir yanıt alınamamış veya sebep bulunamamışsa son çare olarak ameliyata alınır. hastanın karnını açarak sorunları bulmaya çalışırsınız ve bulduğunuz sorunları tek tek keserek alırsınız, aldığınız parçaları patolojiye gönderip değerlendirirsiniz(biyopsi) veya ilaç ile tedavi edilebilecek şeyleri ameliyat sonrasına bırakırsınız. tüm ameliyatlar sorun bilinerek yapılmaz. sorunu bulmak için de ameliyat yapılır.
demokratik açılım tüm nedenlerin bilinip tedavisine gidilen bir yol iddiası yanlış. ama sırf doktoru eleştirmek için böyle bir iddia ortaya atılıyor. mesela apandisit hastalarının % 60-70'i gerçekten apandisit çıkar. bu nedenle %30-40 insan boş yere ameliyat edilmektedir. bu durumu tüm doktorlar bilir ve kimse bu apandisit olmayabilir deyip savsaklamaz. bu durumda ameliyat hem tanı hem tedavidir.
konumuza dönersek demokratik açılım ameliyat masası başında hastayı açtıktan sonra sebepleri bulmak ve tedavi için konsültasyon yapmaktır. cerrah, kendine diğer bölümlerin doktorlarının öncülüğünde bir yol çizer. bunları yapmak için hazırlıklarını yapar. ama ameliyata başlamışken gördüğü patolojik yapıları da kesip alır.
konsültasyon için çağrılara kulak asmayan doktorların görevini yerine getirmemesi suçtur, ahlaki değildir. herkes bulunduğu konuma göre sorunu belirlemek ve tedavi yolunu göstermek zorundadır. cerrah'ı tek başına bırakıp patolojiden, radyolojiden, nükleer tıptan, vücuda zarar veren organa bakan dahiliye bölümünden gereken desteği almaz ise o hastanın yaşamının riske girmesinden herkes sorumlu olur.
uğur dündar'ın verdiği örneğe geri dönersek cerrah, ameliyat yapmadan önce mr çekmez, tahlil yapmaz, radyolojik filmleri çekmez, ultrason çekmez. bunları yapan başka bölümler vardır. kendi hastanesi yeterli tetkik yapamıyorsa dışarıya tahliller için gönderebilir. cerrah'a bu bilgileri onlar verir. cerrah onların verdiği bilgiler olmadan hiçbir bok yiyemez. bir de yapılan ameliyat tanı ve tedavi mi yoksa sadece tedavi mi olduğunu bilmek lazım. cerrah ben tanı ve tedavi için hastayı ameliyata alıyorum demişken "yaptığın ameliyat tedavi etmedi" demek salaklık. baştan demiş tanı ve tedavi diye...