bir de 1992 yılında kurulmuş, 2005 yılında kapanmış olan versiyonu olanı var.
--spoiler--
Kasım 1992 'de, kapatılmış olan siyasi partilerin kurulmasına izin verilmesinden sonra eski Demokrat Partililerin kurduğu Demokratlar Kulübü'nün girişimiyle siyaset arenasına katıldı.
29 Kasım 1992 'de yapılan kongresinde eski bakanlardan Hayrettin Erkmen genel başkanlığa seçildi. 16 Ocak 1994 tarihinde yapılan olağanüstü kongrede parti genel başkanlığına Aydın Menderes seçildi. Hemen ardından
Hayrettin Erkmen ve arkadaşları Genel Kurul’a itiraz ederek yargıya gittiler, aynı kongrede genel başkanlığa aday olan Besim Tibuk ise Demokrat Parti’den ayrılarak kısa bir süre sonra Liberal Demokrat Parti’yi kurdu. 1995 genel seçimlerinden hemen önce Aydın Menderes'in görevinden ve partiden istifa edip Refah Partisi'ne katılması üzerine, Demokrat Parti Murat Uzman’ın genel başkanlığı altında faaliyetine devam etti.
1954 milletvekili seçimlerinde %57.61 oranında oy almış ve 502 milletvekili çıkarıp rekor kırmış parti.
bu zamana kadar hiçbir parti bu oranlara erişememiştir.
Bugünlerin temelinin atıldığı parti. Atanların da geliştirenlerin de en büyük destekçisi kendini geliştirmeyen, cehaleti Müslümanlık sanan halktır. Ve bugün cümleten vebalini ödüyoruz.
1950'li yıllar Amerikalı askerlerin dokunulmazlığı olan yıllardı. Bir Amerikalı asker Türk-Amerikan ilişkileri bozulmasın diye tecavüz suçundan bile aklanabiliyor ve işin acı tarafı bu durum normal karşılanıyordu.
işte Adnan Menderes yönetimindeki Demokrat Parti Türkiye'si...
kendi kendini bitirmiş oluşumdur. merkez sağ vakti zamanında tansuyla mesut'un kayıkçı kavgası sebebiyle eriyip bitmiş, oyları da böyle akplere kaymıştır. iş işten geçtikten sonra anap, dyp birleşip dp oldular ama neye yarar?
ha merkez sağın oylarının bir kısmı da mhp ve chp'ye kaydı. o da var. merkez sağın şehirli, eğitimli seçmeni chp, mhp eğilimindeyken kırsaldaki merkez sağ akp'ye kaymıştır.
--- alıntı ---
Ntv’yi açıyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Cnntürk’e çeviriyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Habertürk’e dönüyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
atv’ye show’a bakıyoruz.
Tayyip Erdoğan konuşuyor.
Trt desen…
Zaten Tayyip Erdoğan konuşuyor.
*
Hani bugünlerde Menderes dönemi pek popüler ya… Anlatalım.
*
O zamanlar televizyon yoktu. Tek kanal radyo vardı. O da Menderes’in borazanıydı. Sabah açıyorsun, demokrat parti’yi pohpohluyor, akşam açıyorsun, demokrat parti’yi şakşaklıyordu. Yalan haberler yayınlıyor, din-iman sömürüsü yapıyor, devamlı chp’ye küfrediyor, biat etmeyenleri dinsiz ilan ediyorlardı.
*
Demokrat partili olmayan vatandaşlara gına gelmişti.
“Radyo istasyonlarından Ajans Haberlerini ve Partizanca Neşriyatı Dinlemeyenler Derneği” kuruldu.
*
Genç okurlar ironi yaptığımı düşünüp, inanmakta güçlük çekecek ama… Avukat Bedri Çalışkur, Altınay Onat Aydınlı ve Fehmi Demirtaş isimli vatandaşlar tarafından resmen kuruldu.
*
Basın toplantısı düzenlediler, “devletin radyosu gayesinden ayrıldı, partizanca neşriyatı şiar edindi, radyodan partizanlığın kaldırıldığı gün, derneği feshedeceğiz, üye kayıtlarına yarın başlıyoruz” dediler.
*
1 Aralık 1958’de kurdular.
2 Aralık 1958’de kapatıldılar!
*
Bir gün bile açık kalamadılar. Derneğin merkezi, avukat Bedri Çalışkur’un Galata’daki yazıhanesiydi, yazıhane mühürlendi. Kapısına da, istanbul valisinin emriyle polis dikildi, giriş-çıkış yasaklandı. Derneğin kurucuları savcılığa sevkedildi, haklarında dava açıldı.
*
istanbul valisi Ethem Yetkiner’in kapatma kararı, inadına “radyodan” okundu. “Derneği kuran şahısların kasıt ve niyetleri, suç mahiyetinde görülerek, Cumhuriyet Müddeiumumiliğine tevdi olunmuştur, merkez telakki ettikleri yer, polis tarafından kapatılmak suretiyle menedilmiştir” denildi.
*
Yandaş radyoyu dinlememek suç olmuştu!
*
Akp’nin örnek aldığı… Ve, bugün bize demokrasi kahramanı olarak kakalanmaya çalışılan demokrat parti dönemi, işte buydu.
*
7 haziranda iktidarı zaplamazsak… Özgür basını filan boşver, yandaş televizyonları “seyretmeme özgürlüğümüz” bile kalmaz, gerçek bu.
--- alıntı --- http://www.sozcu.com.tr/2...retmeme-ozgurlugu-833457/
sokaklarda başlayan halk ve öğrenci hareketleri demokrat parti tarafından örgütlenen silahlı çetelerce saldırıya uğrayıp, turan emeksiz gibi masum siviller ölmeye başlayınca ülke bir anda iç savaşın eşiğine gelmiştir. o dakikadan sonra rusya'nın bu ortamdan istifade edebileceğinden endişelenen abd menderes ve çetesinin biletini kesmiştir.
akademisyenler ve sivil toplum kuruluşlarına hazırlattırılan yeni anayasa türkiye'nin gelmiş geçmiş en özgürlükçü ve insan haklarına saygılı, demokratik anayasasıdır. 27 mayıs müdahalesini bir darbe ve cunta rejimine dönüştürecek isimlerin tasfiyesiyle türkiyede rejim neredeyse 1 yıl içinde normale dönecek ve 1971 yılına dek türkiye düşünsel iklim olarak dünya ile entegre, avrupalı olarak kabul edilen bir demokrasi olarak varlığını sürdürecektir.
1971 darbesi, erim hükümeti ardından gelen milliyetçi cephe koalisyonu (adı milliyetçi kendi ortaya karışık bir yapıydı. masonu, islamcısı, kürtçüsü çorba halinde bu çatıda toplanmıştı) ve 74 sonrası yaşanan ecevit - demirel kavgası ülkeyi 80 ihtilaline ama daha da kötüsü 3. dünya ülkeleri sınıfına sürükledi.
80lere gelindiğinde şili, arjantin, ispanya, portekiz, peru gibi sabah kalkanın darbe yaptığı demokrasiyi beceremeyen halklar gibi görülmeye başlandık dünyanın gözünde. zamanla ispanya, portekiz, arjantin, şili gibi ülkeler dahi demokrasiye evrilirken biz iyice irtifa kaybederek oğlancı şeyhlerin yönetimindeki arap kabile devletleri düzeyine kadar düştük...
1960larda demokrasi açısından adımız iyi kötü italya ile falan anılırken şimdi çöl bedevilerinden yada takım elbise giyebilmeyi becerenin başkan olduğu afrika muz cumhuriyetlerinden farkımız kalmadı.
türk cumhuriyetine ve devrimlerine karşı savaş açıp, feodaliteyi, gericiliği yüreklendiren, kürtçü etnik faşizmini alevlendiren süreç hep demokrat partinin mirasıdır.
bugünkü akp'nin ağababası!
akp'lilerin anlata anlata bitirememesine şaşmamalı!
soner yalçın yazmış.
----- alıntı ------
Çıkıp tv ekranında konuşuyorlar:
100 yıllık demokrasi tarihimizde iki şaibeli seçim varmış; biri 1913 te sopalı seçim,
diğeri 1946 daki hileli seçim imiş!
Ah bu ittihatçılar yok mu!?
Ah şu CHP liler yok mu!?
Peki
1957 seçimlerinde ne oldu? Söylemezler, yazmazlar. Türkiye yi askeri müdahaleye götüren o süreci hiç anlatmazlar.
Tarih unutmaz
57 yıl önceye gidelim Başlıyorum:
iktidardaki Demokrat Parti genel seçimi 7 ay önceye çekti. Halk, 27 Ekim 1957 de sandık başına gitti. Seçim saat 17.00 de bitecekti.
Fakat saat 14.30 da devletin tek radyosu; oy verme işlemleri sürerken DP nin kazandığı illeri açıklamaya başladı! Şaka değil gerçek bu
CHP lideri ismet inönü, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu yu telefonla aradı, Sizden bu suçun işlenmesine engel olmanızı talep ediyorum dedi.
Bakan Zorlu, Beyefendi Adnan Menderes e gitti, inönü nün söylediklerini aktarıp radyo yayınının durdurulmasını istedi. Beyefendi sert çıktı; Radyo sonuçları açıklamaya devam etsin!
CHP bu kez Yüksek Seçim Kurulu na başvurdu. Radyo yayını durduruldu. Fakat DP zaten istediğini almıştı; kimi CHP liler DP kazandı diye sandığa gitmedi.
Bu arada radyoevinden yabancı gazetecilere, ismet inönü nün yazılı açıklaması diye bir kağıt verildi. Sözde inönü, Seçimi kaybettik; en fazla 120 milletvekili çıkarabiliriz demişti! BBC den France Press e kadar yabancı gazeteciler haberi doğrulatmak için inönü nün yanına gidince, şaşıran sadece yabancı gazeteciler değildi; inönü ülkesi adına utandı. Devlet, yalan söylemekle kalmıyor, yalan belge düzenliyordu!
Bitmedi
Bir de 1957 seçimlerinin ismet inönü nün isimlendirmesiyle kütük marifeti var!
Seçmen kütükleri hazırlanırken, CHP li seçmenler kütükten yok ediliverdi! Yerlerine DP li seçmenlerin adı hem de birkaç kütükte yer aldı. Yani bir DP li birkaç sandıkta oy kullandı. DP kurduğu seyyar ekiplerle bu seçmenlerini sandık sandık taşıdı. Seçime iyi organize olmuşlardı; organize işler konusunda marifetliydiler!
CHP li kimi seçmenler kütükte isimlerini göremeyince oy kullanamadan evlerine döndü.
Hayır daha bitmedi
Mehmet Barlas ın babası
Seçimden hemen sonra oy usulsüzlükleri bazı şehirlerde olayların çıkmasına neden oldu. Örneğin Gaziantep te
27 Ekim gecesi seçimi CHP nin 700 oy farkla kazandığı ilan edildi. Hatta DP nin gazetesi Zafer bile bu sonucu yazdı. Fakat, ertesi gün köylerden sayılmamış, unutulmuş oylar getirildi ve bin kadar oyla seçimi bu kez DP nin kazandığı açıklandı.
CHP liler haklı olarak il seçim kuruluna itiraz etti. itirazları kabul edildi. Oylar, tutanaklar, gerekli belgeler adliye binasına götürüldü; pazartesi inceleme başlayacaktı.
O gece adliye binası yandı! Bütün oylar yok oldu! DP nin galibiyeti resmiyet kazandı!
Şehirde gergin bir hava oluştu.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı töreninde Gaziantepliler belediyeye yürüyüp seçimleri protesto etti. Vali kitlenin üzerine (o zaman TOMA yoktu) itfaiye araçlarıyla su sıktırınca olaylar çıktı. Belediye tahrip edildi.
Polisin halkı dağıtmak için ateş açmasıyla, DP binasından da kitleye mermiler yağdırıldı. Olaylarda bir komiser muavini ile bir çocuk yaşamını yitirdi; çok sayıda kişi
yaralandı.
Zırhlı askeri birliklerin şehre girmesiyle olaylar yatıştı. Ardından şehirde CHP li cadı avı başladı.
Gözaltına alınıp tutuklananlar arasında kimler vardı bilir misiniz:
Mehmet Barlas ın babası Cemil Sait Barlas.
Zeynep Göğüş ün babası/Hasan Celal Güzel in dayısı Ali ihsan Göğüş.
CHP liler halkı isyana teşvik iddiasıyla Yozgat Cezaevi nde beş buçuk ay yattı.
Avukatları Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu idi.
Oy rezaleti yüzünden sadece Gaziantep te olaylar çıkmadı.
Mersin de seçim cinayeti
Mersin de de oy hırsızlığı olaylara neden oldu.
DP nin oy hilekarlığının ortaya çıkması halkın sokağa çıkmasına sebep oldu. Olayları askerler bastırdı.
Bu arada
CHP li Mahmut Boytunç, DP liler tarafından öldürüldü. Resmi makamlar katil diye, Zeki Budur ve Murat Sevim adlı DP lileri tutukladı.
Ama katilin aslında DP Mersin Milletvekili Hüseyin Fırat olduğu yolunda söylentiler çıktı. Cinayetle ilgili haberlere yayın yasağı getirildi!
Sadece Gaziantep ve Mersin de olaylar çıkmadı. istanbul, Ankara, Sivas, Giresun, Kütahya, Kayseri, Çanakkale, Samsun gibi birçok şehirde oyların çalındığı iddiası halkı sokağa döktü.
Olayları bastırmak için şehirlerin üzerinden uçaklar alçaktan uçuş yaptı. ismet Paşa, Savaşta bile askeri uçakların sivil halk üstüne dalış yapmadığını söyledi.
Seçimin üzerinden 5 gün geçti. Fakat Türkiye sakinleşmedi. Bu nedenle
1 Kasım 1957 de TBMM açılışında Ankara da olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Başkentin caddelerinde tanklar vardı. Yollar asker kordonu altındaydı. Gençlik Parkı na, Güven Parkı na askerler yığıldı.
Aslında tüm bu gerginliğin nedeni Meclis tutanaklarına yansıdı:
1957 seçimlerinde DP bir önceki 1954 seçimlerine göre 9 puanlık büyük oy kaybetti. Bunu bekliyorlardı. Bu nedenle işi sıkı tutmuşlardı. Ne olursa olsun kazanmayı amaçlamışlardı.
Sonuçta
DP, 1957 seçiminde CHP ile artık başa baştı; CHP nin yüzde 41 ine karşılık yüzde 47 lik oyu vardı. DP nin bu oyların ne kadarında kütük marifeti vardı, bilinmiyor.
Bilinen; Türkiye nin 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine böyle seçim şaibeleriyle de sürüklendiğidir.
Tv lere çıkanlar, gazetelerde yazanlar bu konulara hiç değinmiyor.
Yalan üzerine iktidar inşa ediyorlar.
Dün de öyle...
Bugün de öyle...