halka verilen sınırlı sahada top oynayarak demokratik yönetildiğimizi zannetmemizin sağlandığı, ne yazık ki sıkıldığımızda yada ok yorulduğumuzda sahadan çıkmak istediğimizde kesinlikle izin verilmediğini gördüğümüzde cevabının farkına varabildiğimiz kulaklarımızı açtığımızda tırmalayan sesiyle koklamaya çalıştığımızda tiksindirici kokusuyla görmek istediğimizde karanlığa gömülmemizle dokunmak istediğimizde elimizi yakmasıyla son derece sert kurallar çerçevesinde dayatıldığını farketmemiz kesindir.
Bir ülkede yüzde 10 barajı varsa demokrasi var denemez. sadece çoğunluğun sözünü duyurabildiği bir sistemde, demokrasi olması zordur. onun yanısıra sadece belirli bir zümre kendi egemenliğini korumak için baştaysa, demokrasi aramak samanlıkta iğne aramaktır.
yoktur; demokratik sistem adı altında otokratik sistem uygulanmakta aslında. Tayyep, baykal ve de bahçeli'nın sozu dısında bırsey yapılamıyorsa, her şeyi liderler belirliyorsa demokrasi bunun neresınde? feodal yapının devam ettiği yerlerde toprak ağasının desteklediği kişi kazanıyorsa, demokrasi nerede? sistemin ismi demokrasi uygulanan şey otokrasi..
günümüzde demokrasi, seçmek zorunda olduğumuz kişilere verdiğimiz oy olarak kabul edilir. seçmek zorunda olduğumuz kişiler ise belirli bir zümereye ait olan insanlar, patronlar, fabrika sahipleri kısacası zengin insanlar. peki demokrasi anlam itibariyle halkın egemenliği ise salt zenginlerin seçilebildiği bir düzen nasıl demokrasi olarak adlandırılır? dünyada var olan sistem plütokrasidir, yani zengin egemenliği. demokrasinin gerçekten var olabilmesi için her anlamda eşit bir toplumun oluşması gerekir. var olan düzen zengin egemenliği olduğu, bu bağlamda ülkedeki gevenlik birimlerini, medya organlarını bir şekilde kontrol ettikleri ve yine buna bağlı olarak bu kadar güçlüyken, rant sağlıyorken iktidarlarını seçimle devretmeyecekleri için geriye tek seçenek kalıyor. ama onu yapmaya çalışanlar da "vatan haini" olarak anılıyor.
sahip olduğumuz tüm bilgi geçmişimizde gördüğümüz işittiğimiz hissettiğimiz tattığımız okuduğumuzdan vb. ibarettir. bunlar dışında bilgimize ekleme yapabileceğimiz bir yer yoktur. tüm bu birimlerse tamamen bizim üstümüzde bulunan yönetici yada sermaye sahibi dediğimiz kişilere bağlıdır.
yönetici derken anne babamız başta olmak üzere öğretmenimiz okul müdürü rektör devlet başkanı ... uzar da gider. ve bunların her biri de piramit gibi bir üstten aldığı bilgiyi yine üstten aldığı yorumlama yeteneğine dayanarak kendince düşünmektedir.
sermaye derken sadece parasal olarak düşünmemeliyiz. bu tanıma geçmiş kavramından tutun da gelecek kavramına kadar herşey dahildir. (bkz: george orwell 1984)
demekki sahip olduğumuz bilgi %100 başkasına bağlıdır. bu sebeple seçimlerimizde de özgür olduğumuzdan bahsedemeyiz. demek ki demokrasidiye bir şey yoktur . gördüğümüz şeyse sadece kapitalizmin ya da kapitalizmin gittiği son nokta olan monarşizmin bir yansıması bir halisünasyonudur.