bir toplulukta çoğunluk, bir tiranın hükümran olmasına karar ya da imkan verebilir mi? Başka bir deyişle, çoğunluk demokratik bir yolla demokrasiyi ortadan kaldırabilir mi? Demokrasi paradoksu işte budur. Çoğunluk, kendi iradesiyle, demokratik bir yolla, demokrasiyi ortadan kaldıran bir gücü işbaşına getirirse, bu demokrasi paradoksudur.
Kısa ve öz, demokrasinin, çoğunluğun azınlığa tahakkümü oluşunun entelcesi. Sorulduğunda genelde öyle olmadığı dillendirilir; fakat bir toplumun %40'ının rızasını alarak iktidar olmuş bir hükümet, geriye kalan %60'ın en fazla %50'sini mutlu edebilir, ki geriye kalan genelde ciddi bir nüfus olur.
Popper, demokrasiden yalnızca hükümetlerin yönetilenlerin çoğunluğu tarafından seçilmelerini anlamamak gerektiğini savunur, çünkü demokrasiden yalnızca bu anlaşılırsa eğer, ortaya demokrasi paradoksu çıkar. Zira, Poppera göre, burada, çoğunluğun, özgür kurumlara inanmayan ve iş başına gelince bu türden kurumları çoğunluk yıkan faşist bir partiye ya da Komünist Partisine oy verme olasılığı her zaman söz konusudur.
Kendisini çoğunluk oyuyla hükümet alternatifine bağlamış olan bir kimse böyle bir durumda, çözümsüz bir paradoksa düşer. Faşist partinin ya da Komunist partisinin başa geçmesini engellemek ilkelerine aykırı hareket etmek anlamına gelir, amma velakin onlar iktidara gelince de, demokrasiye son vereceklerdir.