Demokrasinin sadece "özgürlük" olarak algılandığı bu özgürlüğünde de "din özgürlüğüne" indirgendiğini ve bunun sonucunda laik ve demokratik sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı açıkça "şeriaat" istemeye varan,kadınları "mal" konumuna indirgeyip türban konusuyla siyasete alet edecek kadar çirkinleşmiş yobazın laikliği şeriaata göre yorumlaması ve çalıştığı kurumlarda karşı-devrim sinsiliği içinde kadrolaşarak ,tarikatlaşarak Atatürk devrimlerinin ve Cumhuriyet kazanımlarının içini boşaltmaya çalışması sonucunda demokrasinin paylaşılamaması durumudur.
çok yerinde söylenmiş bir sözdür. zira demokrasinin kendi kriterleri zaten bellidir. bunu birinin tekeline geçmesi yada çoklu ellere geçmesi ne kadar saçmaysa tartışmakta o derece saçmadır.
örn:askerin yada rektörlerin halkın seçtiği meclisten kendilerini üstün görmeleri demoktatikmidir? peki meclise mühadale edilme çabaları? yada askerin bir halkın seçtiği bir başbakanı asma hakkına sahip olması? tabi ki değildir bu tartışılmaz.
burdan çıkarıcak ana düşünce; demek ki iki kere iki dörtmüş!
(bkz: asker göreve)
içerik olarak doğru olan tespittir. ancak demokrasinin araç olduğunu idda edenler tarafından kullanıldığında hiçbir inandırıcılığı kalmamaktadır.
aynı zamanda halkı geçici bir süre uyutmak için kullanılan söylemdir. halk uayndığında ise demokrasişnin adı bile hatırlanmayacaktır. **