Milletler tarihinde insanı dehşete düşüren çok hadiseler vardır. Bugünün başarılı milletleri, geçmişteki bu hadiselerle bugün olanları karşılaştırıp, geleceğin tahminini yapanlardır. Bu şekilde yapılan tahminlerde yanılma olasılığı hiç yoktur. Çünkü tarih büyük ölçüde tekerrürden ibarettir. Mesele, güçlü ve zeki olmaktır. insanlığın doğasında minimum çaba ile maksimum faydayı elde etmek vardır. Zaten iktisat ilminin temeli budur. Ancak hiç çaba ile maksimum faydayı elde etmek mümkünse de bu temeli sarsamaz. Ve insanlar hiç çaba ile maksimum faydayı elde edebilmek için tarih boyunca çeşitli yöntemler denemişlerdir. Bunlardan bir tanesi de topluluk halinde yaşamaktır. insanın sosyalliği ile birlikte yaşamı kolaylaştırması gibi bir faydası olan topluluk yaşantısında ise toplumun düzenini sağlamak için çeşitli yöntemler sağlanmıştır. Çünkü, insan bireysel, toplum çoğulcudur. Ve bireysel insan kendi faydası için çoğulun hakkını çalacaktır. Örneğin... vahşi yaşam şartlarında insan yaban hayatına karşı yalnız, korunmasız ve her türlü tehlikeye açıktır. Yabani bir hayvanın saldırısında bir insan yok olabilir. Ancak topluluk olarak yaşamak insanı bu tehlikeye karşı hiç çaba ile korumaktadır. Aynı şekilde avlanmak tek başına zor iken topluluk halinde kolaydır.
Milli olarak düşünürsek, Tarih ile bugünü mukayese ettiğimizde, ilk bakmamız gereken nokta düşmanlarımızın taktikleridir. Saldırı taktikleri birkaç çeşittir, bunlar biraz değiştirilerek uygulansa da temelde birkaç saldırı yöntemi vardır ve bir millete düşmanlık edip ona zarar vermek isteyen milletler hep bu taktikleri kullanırlar. Fakat bu taktiklerin ortak tarafı, hepsinde yüze takılan maskenin demokrasi olmasıdır. inönü'nün ülkeye soktuğu demokrasi öyle hain bir maskedir ki, altındaki yüz kime ait olursa olsun saklar. Asıl niyetleri ve amaçları örtbas etmekte üzerine yoktur. Gerçekte de zaten demokrasi savunucusu yoktur. Çünkü herkes sonuçta kendi fikirlerinin egemen olması için uğraşır. Bir yerde uğraş varsa orada demokrasiye yer yok demektir.
Nedir peki demokrasi? Evvela komünistlerin diline dolanan, şimdilerde de şeriatçıların ağzından düşürmediği demokrasi nasıl bir nimettir ki birbirine taban tabana zıt olan komünistlerle şeriatçılarda bile bir ortak taraf yaratabiliyor. Demokrasi, kelle sayısının bilgiden, ilimden ve tecrübelerden önemli olması demektir. Demokrasiye göre, çoğunluk ne diyorsa o olmalıdır. Yani kaç tane üniversite bitirdiğini kendisi de hatırlamayan bir profesör ile dağda eşeğine tecavüz eden çobanın bilgisi eştir. Demokrasi, milletin vekili olacak adamları siyasi partilerin seçmesi demektir. Çoğu milletvekilinin okuma yazma şöyle dursun doğru düzgün konuşamadığına şahit olmuşsunuzdur. iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle kurmaktan aciz bu adamlar, doktorları, avukatları, öğretmenleri, mühendisleri temsil ediyor, onlar adına kararlar alıyorlar. işte bunlar hep demokrasinin eşsiz(!) nimetleridir.
Demokrasi denen nesne öyle bir şeydir ki, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman BAYDEMiR, devletin ambulansı ile PKK leşleri toplatır, ölen 14 terörist için "14 kişi öldü, 15. olmak istemiyoruz" diyerek açık açık teröristlerden taraf olduğunu söyler ve kimse bu adama bir şey yapamaz, yapamadığı gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin Belediye Başkanlığını yapmaya devam eder. Şimdi bir subayımız çıkıp Baydemir'e elinin tersiyle bir tane çarpsa, ordu demokrasiye müdahale etmiş olur. "Asker, nasıl olur da seçilmiş birisine böyle bir saldırıda bulunabilir" diye hücuma geçerler. Teröristlere iltifatlar yağdıran Osman BAYDEMiR seçilmiştir ya, artık üzerinde peygamber duası vardır. Kimse bir şey dememelidir. Yoksa demokrasiye darbe vurulmuş olur. Fakat bu seçilmişin devletin aracıyla dağdan terörist leşi toplatması işten bile değildir. Çünkü yaşaması(!) gereken yegâne şey demokrasidir. insanları tıpkı hayvanlar gibi kuralsız, yasasız, nizamsız, düzensiz bir yığın olarak yaşatmayı amaçlayan demokrasiye bir zarar gelmesin de ne olur olsun. isterse ülke bölünsün. Kürtler Türkiye'nin doğu bölgesinde bağımsız bir devlet kurmak istiyorlarsa, kurabilirler. Çünkü çoğunluk onu istiyordur. Hain de olsalar, katil de olsalar çoğunluk bir şey istiyorsa o olmalıdır. Eğitim, tecrübenin, bilginin ve tekniğin ne önemi var? Kelle sayısı bütün bunlardan daha önemlidir" işte demokrasi denen şey budur"
Şimdi gelelim geçmişle bugünün mukayesesine;
PKK lı teröristler de militanlarının demokrasi, özgürlük ve kardeşlik için savaştığını söylüyordu. Neymiş? Türkiye demokratik bir ülke değilmiş, demokrasi olmayan bir ülkede de yaşamak olanaksızmış. Her sorunu demokratik yollarla çözmez lazım geliyormuş. işin tuhaf tarafı, her sorunu demokratik yollarla çözmek gerektiğini savunan PKK, bugün 30.000 insanın ölümünden sorumludur. Asıl amaçlarının da Türkiye'nin doğu bölgesinde bağımsız bir kürt devleti kurmak olduğunu ise herkes biliyor.
Şeriatın Çankaya'ya oturmasına izin vermeyen Türk Silahlı Kuvvetleri, bazı çevreler tarafından hemen demokrasiye müdahale etmekle suçlandı. Bunlar, daha düne kadar "demokrasi benim için amaç değil araçtır" diyen şeriatçılardı. Ne olduysa oldu, şeriatçılar da birden demokrat olup çıktılar. Bu hâl de iran'da yapılan şeriat devriminden önceki hâle benzemektedir. iran'da şeriat devrimini yapan mollalar, kavgalarının demokrasi adına olduğunu söylüyorlardı. Fakat devrim yapıp iktidar olunca iş değişti ve yaptıkları ilk iş, "kâfirleri" asmak oldu. Bugün de o demokrasi için savaşan mollaların yaptığı ortadadır. Yanında erkek olmayan kadınların sokağa çıkmasını bile yasaklıyorlar. Rüzgârdan çarşafı biraz açılıp da bir tel saçı görünen kadına bilmem kaç tane kırbaç vuruyorlar. Galiba askerin muhtırasından sonra demokrasi elden gidiyor diye ortalığı velveleye verenlerin demokrasiden anladıkları şey de bu" Eğer öyleyse Tanrı hepimizi bu demokratlardan korusun.
işin doğrusu şudur; bir ülkede Anayasal düzeni değiştirmek isteyen, o ülkenin değerlerine düşman olan kimseler, bu niyetlerini ve düşüncelerini açıkça söyleyemediklerinden hep yüzlerine demokrasi maskesini takarlar. Demokrasi maskesi yüzünde olduktan sonra kişi neyi savunursa savunsun, ne söylerse söylesin, ne yaparsa yapsın kendisine ses çıkarılmaz. Ülkede demokrasi vardır. Ne de olsa demokrasi hayvanlaşmanın diğer bir adıdır. Hiçbir kanunu, kuralı tanımaz. Çokluk ne istiyorsa o olur.
Yüzüne demokrasi maskesini takanların bir de korkulu rüyaları vardır. Bu da Türk Silahlı Kuvvetleridir. Cumhuriyet tarihinde, demokrasiyi ortaya sürüp de rejim düşmanlığı yapanlara en sert cevap Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından verilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, adı üzerinde silahlı bir kuvvettir. Demokrasi denen şarlatanlık Türk Silahlı Kuvvetlerine etki edemez ve edememiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri, her zaman ve her aşamada ülkenin ve milletin bağımsızlığını esas alarak hareket eder. Onun bu duruşu da demokrasiye karşı bir aşı olmaktadır.
Çünkü burata özellikle dikkat çekmek istiyorum ki, bir milletin bağımsızlığı olmadan demokrasiyi yaşaması, gözleri olmayan birisinin dinlendirici gözlük takmasıdır. Evvela gözlerinizi kaybetmemeniz gerekir.
Hülasa demokrasi, içten pazarlıklı ve sinsi insanların asıl amaçlarını gizlemek için yüzlerine taktıkları bir maskedir. Bunun en basit örneği, dün demokrasiye karşı çıkan şeriatçıların bugün en büyük demokrat kesilmeleri, dün demokrasi diye bağıranların bugün askeri muhtıraları desteklemesidir.
herkesin yüzüne uyabilen maskelerden sadece bir tanesidir.
başkalarının haklarını çiğneyerek çıkarları uğruna kimileri demokrasiyi, kimleri dini, kimileri milliyetçiliği vb kılıfları kullanırlar. kişi akıllı, bilinçli olmadığı sürece bu tür konularda oynanan oyunların farkına varması çok zordur.