"Tutucu değilim ve fakat değişim, çağın gereği olarak peşinden koşturduğumuz bir serüven oldu artık; sanki her şey değişmek zorundaymış gibi bir telaşın içindeyiz gibime geliyor".
Ben yalnızca belirli bir "zaman içinde" mi varım? Bana o "zamanlarda" mı telefon edilip, ulaşılır? "Her zaman seni seviyorum". Nedir Tüm bunlar ?Zamanın dışına çıkabilmek... Yaşamdan kopmak mı olur bu, yoksa sonsuz bir özgürlük mü?Sevdiğim birini sabaha karşı arayabiliyor muyum?Yoksa ürkütüp derin bir uykudan mu uyandırmış olurum yalnızca? Mistiklerin "zamanı" durdurmak veya akışını değiştirmek için kullandıkları haşhaş, afyon, marijuana... Nazlı Eray
"Ben mezarlıkları ziyaret ederken aslında birçok şeyi ziyaret ediyorum. Ölmüşleri, ölümü, kendi ölümlülüğümü, ölümün küçük kopyaları olan hayattaki birçok kaybı, kendi küçüklüğümü, hırslarımın anlamsızlığını, acıyı, çürümeyi, gözyaşlarımı, kaybetmekten korktuğum duyarlılıklarımı, babamı, babamın ellerini, ellerimin ona benzeyişini ve daha bir çok şeyi, ama bütün bunların sonunda aslında hayatı ziyaret ederim. " Cem Mumcu
"Kendimi anlatmanın rahatlığından sonra, benden hep kadın esprileri istenmesi, sınırlandırılmışlık duygusu yarattı. Kendime niçin kadın esprileri yaptığımı sordum. Ama erkekler de hep erkeklerle ilgili espriler yapıyorlardı. Ve erkek karikatürlerindeki kadınların yaşamadıklarını, sadece karikatür tipi olarak kaldıklarını fark ettim. Kadınlar ya fahişeydi, ya da cinselliksiz namuslu kadınlardı. Kadın psikolojisi, kadının kendi çevresiyle olan ilişkisi, kadına yöneltilen şiddet, tabularla yüklü kadın cinselliği çokça işlediğim konular oldu. Biz kadın çizerler karikatürü erkeklerden öğrendik, ama espri bulurken kadın olmanın farkındalığını yarattık. Ramize Erer
"Beyrut'ta yaşlı bir Ermeni ile tanışmıştım, sarılıp birlikte ağlamıştık. O Adana sürgününden kurtulanlardan birinin çocuğuydu. Ağlarken kırık dökük Türkçesiyle bana "hiç aklıma gelmezdi, soyumu tüketen bir soyun çocuğunun omzunda ağlıyorum" diyordu." Halil ibrahim Özcan
"Türkiye'nin Ortadoğu'daki savaşa girmesi felaket olur, savaşa girmese dahi, israil'le kurduğu askeri ilişkiler, Türkiye'yi diplomatik ve lojistik olarak israil tarafında gösterir." Ahmet Davutoğlu, 2001 yılında verdiği bir röportajda
Sevdiğin birinin ölümü ile tıkanıyorsun. "Bir de baksın yoksun" durumu... Tanımadığım insanların ölümü de boğazına oturuyor. Savaşlar, katliamlar... Ölümden sayılarla bahseden haberler... Utanç verici! Fena tıkanıyorsun öyle zamanlarda. O tıkanma insanları paramparça eden bir tıkanma. Bundan kurtulmanın tek yolunun yazmak olduğunu biliyorsun ama yazamıyorsun. Belki de bu yüzden en güzeli insanın kendi ölümü. Hiç ölmedim, bilemeyeceğim ama o durumde gerçek bir tıkanma yaşıyorsundur herhalde, bir daha yazamayacağın kesin en azından. Ama hiç değilse yazamamanın sıkıntısı ve sevdiğin birinin ölümüyle gelen keder yok. Yekta Kopan
"Evet, bu ülke kendi çocuklarını yedi hep, yemeğe de devam ediyor. Farklı olana tahammülü olmayan, kendine benzemeyeni dışlayan, yok etmeye çalışan, "Ne mozayiği ulan, mermer!" tepkisinde ifadesini bulan hoşgörüsüzlüğün ve uzlaşma kültüründen yoksunluğun damgasını bastığı bir ülkedir burası" Oya Baydar
"Hayatın da tekrarı yoktur; bir şeyi yaşarsınız yanlışsa düzeltemezsiniz, ancak yeni bir tavır alırsınız.Çizgide de böyle, istemediğiniz bir yere gidiyorsa, ondan sonraki çizginizde onu dengeleyerek bir yere götürürsünüz" Tan Oral
"Zaten başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz de mubah kötülük de mubah. Özgecan öldürüldüğünde siz koşarak eyleme gittiniz. O toprağın altında. Fatiha okudunuz mu? Siz de Özgecan gibi olursunuz." Leyla Yıldız ileri, Tokat Halil Rıfat Paşa Ortaokulu, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni
"Kürtler'e, radikal cihatçılara karşı savunmak için kendi ülkelerinin verilmesi gerekiyor. Ancak ben bir adım daha ileri gideceğim. Ben Kürdistan için yeni sınırlar çizeceğim ve onlara yeni bir ülkenin sözünü veriyorum
inanıyorum ki eğer onlara kendi ülkelerini vaat edersek onlar ölümüne savaşırlar. Bunu söylemek elbette gerçekleştirmekten daha kolaydır. Çünkü yeni bir ülkenin sınırlarını çizmek için Türkiye, Irak ve Suriye'den toprak alınması gerekecek." Rand Paul, 2016 ABD Başkanlık Seçimi Adaylarından, Cumhuriyetçi Parti Adayı
"Mit Müşteşarı Hakan Fidan'ın AKP'den milletvekili olmak için görevinden istifası...
Davutoğlu'nun buna destek vermesi..
Erdoğan'ın karşı çıkması...
Kendi durumu hakkında bir istihbarat değerlendirmesi zafiyetidir.
Kendi siyasal geleceği konusundaki açık bilgileri bile doğru değerlendiremeyen...
Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki ilişkileri anlayamayan...
Attığı adımları geri atmak zorunda kalan...
Bu nedenlerle ciddi bir prestij kaybına uğrayan bir kişinin, yeniden Türkiye'nin istihbarat örgütünün başına getirilmesi neyi gösteriyor acaba" Emre Kongar, Cumhuriyet
Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur. F.
"Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zeyıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur." Mustafa Kemal Atatürk
"Son yedi yılda polis kurşunuyla can verenlerin sayısı 183. Ölenlerin 29'u sokakta dur ihtarına uymayanlar, 9 ise protesto gösterisindekiler. Ethem Sarısülük'ün öldürüldüğü Haziran 2013'te bugün görüşülen iç güvenlik paketi yürürlükte olsaydı , büyük olasılıkla onu vuran o polis yargılanmayacaktı bile." ismet Berkan
Hürriyet Gazetesi Yazarı
- Neden son yedi yıl? Çünkü eski cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer'in Polis'in Vazife ve Selahiyetleri Kanunu'nu onaylayış tarihi 2 Haziran 2007 idi. O zaman da insan hakları kuruluşları ve bazı gazetecilerin sesleri kaynayıp gitmişti.
Ey insanlar! Sizden evvel yaşamış toplumların neden dolayı yollarını şaşırıp saptıklarını biliyor musunuz? Asilzadeleri bir hırsızlık, haksızlık, yaptığı zaman onu affeder, zayıf ve kimsesizleri bir suç işler, bir şey çalarlarsa onları cezalandırırlardı. Allah (c.c.)a yemin ederim ki, böylesine kötü bir hırsızlığı, suçu, Mahzum kabilesine mensup Fatıma değil, kendi kızım Fatıma yapmış olsaydı, kesinlikle onun elini de keserdim. Hz muhammed s.a.