gambazların yoğun saldırısına uğramış yazardır. sebebini anlamamıştır hala ortalıkta bu kadar formata uygun olmayan entry dururken kendi entrylerinin hemen hemen hepsinin silinmesinin.
başlığı silineceğini ve onlarca eksileneceğini bile bile istediği başlığı açıp dikkat çeken yazardır.
ayrıca buralarda hiçte yeni değildir. buraların tozunu yutalı epey olmuştur.
Bu efsane Göktürklerin türeyişini anlatan Ergenekon Destanı ile benzerlik göstermektedir: Çinliler tarafından esir edilen Türkler, zamanla kaçarak dağlara sığınmış ve orada çoğalarak millet haline gelirler. Daha sonra bir demirci, demirden dağı eritip Türkleri özgürlüğe kavuşturur. Daha sonra Türkler düşmanlarını öldürerek bölgeyi ele geçirirler. Ergenekon dan çıkış zamanı bahar ayları olduğundan, bu efsaneden dolayı Türk zümreleri bahar bayramı adı verilen Nevruz da, bir demirci temsili olarak demiri döverek, bayramın başlangıcını yapar. Akabinde günahlardan ve kirlerden temizlenmek için ateşten atlama törenleri yapılır. Hem Kürt hem de Türk efsanesindeki figürler ve törenler birbirine oldukça benzemektedir.
Kürtlerin kökeni ile ilgili araştırmalar da yapmış olan araştırmacı-yazar Ömer Özüyılmaz Demirci Kava adlı kişinin aslında Türk veziri Bilge Tonyukuk olduğunu düşünmektedir: "Şerefname de de bu geçer. Göktürk yazıtlarında, Bilge Tonyukuk un adı Gave olarak geçer. Aslen Çin topraklarında yaşayan bir Türk ailenin çocuğu iken, Göktürk devletinde vezirlik yapmıştır. Doğu Türkistan Türklerinde, Çin den gelen ailelere Gave denmektedir. Göktürklerde ve Doğu Türkistan Türklerinde vezirlerin ünvanı demirci dir. Dolayısıyla Bilge Tonyukuk un Türkçe ünvanı Demirci Gave dir. Bu benzerliğin tesadüfle açıklanmasına imkân göremiyoruz. Ergenekon destanında anlatılan hadise tamamen Demirci Gave efsanesi ile aynıdır." demektedir. Bu görüşe göre, bu ve benzeri birçok Türk efsanesi, Türklerin iran a gelmelerinden sonra Fars edebiyatına geçmiştir. Firdevsi nin yazdığı Demirci Kava efsanesi, Türklerin iran a gelmesinden sonra gerçekleşmiştir. Hem Demirci Kava Efsanesi'nde hem de Göktürkler'in türeyiş destanında bir demircinin dağı erittiği ve halkı özgürlüğe kavuşturduğu ile demircinin zalim kralı öldürdüğü aynı benzerliklerle anlatılmasından dolayı Firdevsi'nin de Türklerden duyduğu bu efsaneyi kaleme aldığı öne sürülmektedir.*
yarım yamalak hafızamla hatırladığım kadarıyla şöyle bir hikayenin başrölüdür bu adam;
zamanın birinde bir kral varmış ve bu kral hastaymış. doktorları çağırtmış baksınlar diye, bakmış bakmışlar hastalığını bulamamışlar, en baba doktor gelmiş sonra bulmuş kralın hastalığını ve çaresi olarakta her gün genç bir erkeğin beynini yemesi gerektiğini söylemiş. hikaye bu ya, padişah her gün ülkesinden bir genci öldürtüp beynini yiyerek hayatta kalıyormuş. demirci kawa denen kişi de adından da anlaşılacağı gibi demirciymiş. 5 tane oğlu varmış. bir gün gelmişler bir oğlunu almışlar yüreğine taş basıp acısına dayanmış, zaman geçtikçe ülkedeki genç erkeklerin sayıları azalmaya başlamış. durum öyle bir hal almış ki aynı aileden bir kaç erkek öldürülür hale gelmiş. sırayla ve aralıklara 3 oğlu daha öldürülmüş. zaten kawa delirmiştir artık. en sevdiği küçük oğluna gelmiş sıra. askerler almaya gelmiş küçük oğlunu. kawa bu sefer isyan etmiş. askerlerin oğlunu almasına engel olamamış ve dağa çıkmış. ülkeye tepeden bakan büyük bir dağa çıkıp orda çok büyük bir ateş yakmış. herkes bu ateşi isyan ateşi olarak algılamış ve o andan itibaren bütün ülkede isyan başlamış ve bir süre sonra kralın öldürülmesiyle son bulmuş. bu yakılan ateşin nevroz ateşinin de esin kaynağı olduğu söylenir.
kıralın zulmüne baş kaldırmış bir emekçidir.newroz la bütünleşen bu kişi örsüne önlüğünü geçirip bayrak yapmış zamanın amerikası kırala karşı bir halk ayaklanmasını başlatmıştır.
