zaman akıp geçse de üzerinden yılların, anıların, bir yaradır eski duvarda asılı, bir korkunç tablo; rutubetli odanın neresinden dönüp baksam dehşetengiz bakışları üzerimde gezinir, baktıkça değişen bir kanlı boya tablosu; baktıkça çirkinleşen... baktıkça gözlerimi kör eyleyip beynimin kirli duvarına kazınan; bir duvardan, diğer duvara...
baktıkça içimdeki bütün iğrençlikleri su yüzüne çıkaran, en olmadık pisliklerimden nefret etmeme ve etimi tırnaklarımla kazıya kazıya parçalamak istememe neden olan bir tablo...
bir yaradır eski duvarda asılı, bir korkunç tablo... ne zaman dönüp baksam ceddime söven, ne zaman sevmek istesem işkence çektiren, ne zaman ölmek istesem haketmediğim için yüksek kahkahalarla beni aşağılayan bir sessizlik... ne zaman gitmek istesem; en kalın damarlarımdan tutup beni sürükleye sürükleye eski duvarın dibine çeken bir tablo...
bir korkunç tablo; insanlığın gerçek yüzünü gösteren...
zıvandan çıkmak üzere olanın son yazdıklarıdır. zıvana. reçetedir aslında tedavi olmaya, sağalmaya, dirilmeye.
insanoğlu ne kadar aciz ve ne kadar nankör! ne de çabuk inkar ediyor reçetesini ve doktorunu!
kendi kendine eziyet edene acınmaz; kimse acımasın bana. kimse üzülmesin. oracıkta ilacım duruyor ve ben sırt çeviriyorum. günde beş defa doktorum arıyor ben açmıyorum. yazık bana.
hayaller var...
sen şimdi bir adım ötemde oturuyorsun, belki birşeyler içiyorsun dumanı üstünde, belki uzanıyorsun sakin bir müzik açıp yatağında elinde o başucunda sakladığın kitaplardan birisiyle, belki birlikte seçtiğimiz bir romantik filmi izliyorsun yastığına sıkıca sarılıp...
gerçekler var...
belki arkadaşlarınla havadan sudan boş muhabbetlere doğru yelken açıyorsun, belki yaşadığın herşeyi valizine sığdırıp buradan uzaklara gidiyorsun, belki de pencereden dışarıdaki sessiz karanlığı izlerken birisini düşünüyorsun sen de benim gibi... benden ziyade...
hayaller var... belki de beni düşünüyorsun benim seni düşündüğüm gibi, belki de uyuyorsun; bir başka diyarın güzellikleriyle süslü bir rüyanın içinde akıp gidiyorsun, belki beni görüyorsun rüyanda, uyurken gülümsüyorsun usulca, sonra diğer tarafa dönüyorsun...
hayaller var... belki de çekindiğin için dönüp bakmadın bugün bana, neden önce bakışlarını benden alamazken seni son anda farkettiğimde hızlıca başını çevirmenden... belki de utandın aramızda birşey yokken bana uzun uzun bakmandan; belki de darıldın bana! neden seni farketmedim diye... oysa öyle hisli bakıyordun seni farkettiğimde, dillenecek de canımı oracıkta alıverecekti gözlerin, öyle kızdım ki umursamazlığıma...
gerçekler var... belki de bir göz gezdirmesinden öte değildi bakışların, belki de muhatap olmamak için çevirdin yönünü ben farkedince, belki de bu yüzden dönüp bakmadın bana...
gerçekler var... belki umurunda bile değilim, boşu boşuna bekliyorum telefonun başında...
hayaller var... belki önemli bir işin var diye aramıyorsun; sen değilmiydin telefon numaramı isteyen yoksa! belki kontörün yok, ya da uyuyorsun hakikaten türlü hayaller içinde...
hayaller var... belki sen de benim gibi hayaller kuruyorsun...
gerçekler var... belki sen de benim gibi hiç bir adım atmıyorsun artık;
sevgi adına...
gerçekler var... sen varsın, gülümsemen var; beni yeniden çocukluğuma götüren sevecenliğin var, yılların üzerimde biriktirdiği ağırlığı hafifleten sahil rüzgarı kadar hafif ve ılık muhabbetin var...
hayaller var... aşk var... aşk gerçekten var ve imzasını atmış senin dudakların üzerine...
gerçekler var... ben varım... yorgun, bitkin; ömrünün son yudumlarını demlenen bir hasta adam...
odamın dört duvarı var bir de tavanı.
iki elim ve ikiside aynı boyda. sen gittiğinden beri tüm yaptığım bu ikisini incelemek.
elimi alıyorum gözümün önüne koyuyorum tavana bakıyorum,
elimi alıyorum yanda tutuyorum tek gözümle cama bakıyorum.
baktıkça çoğalıyor ellerim biliyor musun? çocuk gibi, hani yapardık ya bir kağıdı sarıp ordan elimi dayayıp bakıyorum sanki delik oluyor biliyor musun? onca yıldır hep yapıyor hala yanılıyor beynim gözüm.
şaşırıyorum işte bol bol, şaşırdıkça çoğalıyor ellerim.
nereye koysam olmuyor, hakkaten öyle durduk zamanlarda napıyordu ki elim?
elini tutmadığı, yüzünü okşamadığı, dudağına değmediği zamanlarda ne yapıyordu?
kocaman kocaman bir sürü elim..
çok komik.
seni ve olup bitenleri düşünmek her gün daha dozlaşıyor. yüzünü hatırlamayı da beceremiyorum. eskiden de kendimi zorlayıp hatırlardım. en manasız kişiler bile aklıma kazınırken niye yer edemiyorsun kafamda anlamıyorum. hatıralar canlanmak istemiyor gibi. ben ıssız ve ve gitgide solan birşey oldum, hayaller ve düşünceler benden uzak. yavaş yavaş zorlaştı hepsi ve silindiler. keşke histerik bibok olmasaydım. beni herşeyden soğutan düşünce bazında takıntılar oldu biraz da. evet güzel bi şarkı dinliyorum. bikaç gün sonra aynı şarkı "evet süper olucak müthiş hissedicem" derken ya da sadece hiç keyif alamayacağım ihtimalini aklıma getirdiğimden falan şarkı piç oluyor. "evet sorunlarım üzerine düşünüyorum, allahım sonunda çözüm üreticem, "evet durum bu" diycem* ve en azından ne tür bi bokun içinde olduğumun farkında olmanın sevincini yaşıycam" diye sevinirken de o mucizevi beyin fırtınası diner beni kahreder.
herboku erteledim. hepsi hayatı yaşanılası kılan şeylerdi. hepsi yarım kaldı. aklımın bi köşesinde beni dürtüp rahatsız eden ve o anki yarım bırakmamam gereken hedeleri kaçırmama sebep olan birer çeltik oldular. şimdi geri dönüp düzeltemeyeceğim kadar çoklar ve en kötüsü onları unuttum. hatırlamak için çaba göstermeye bile niyetim yok ama yarım bırakmanın verdiği sıkıntı hala varken yeni birşeyler de yapamıyorsunuz. üretken, yaratıcı tarafımı böylece gömdüm. ve senle daha iyi olmak için çok gururlu ve utangacım. sana verebileceğim bir şey kalmadı galiba, en çok bundan korkuyorum, hiç keyfim yok, ağzım da laf yapmıyor eskisi gibi. büyük bir hayal kırıklığı olacağım senin için o gün. bir gün.
kendime söz geçiremiyorum. kendimi bulamıyorum. nerede o eski günler?
ne gündü ama bunları yazmalıyım bence en iyisi.. zaten iyiyim ben..yok yok bir şeyim benim.. benim bir şeyim yok...
-selam anne ben geldim nasılsın içerdeyim günlüğe birşeyler karalıcam yemek hazır olduğu zaman gelirim...
+.....
ne oldu bugün bakalım..öyle başlayayım yazmaya bari....
aslında o günki o kavgayıda ben yapmadım neyse eve sağ salim gelmiştim...aslında tren kendi duracaktı o salak makinistin kapıları açmaması üstüne üstlükte öküz herifin kapı önünden kaçmamasıydı bundandı benim ne suçum varmış boşversene iyiyim ben iyi.. sus içim biraz nolur susalım artık biraz susmak lazım emirlerini verme bana sıkma beni nolur bugün bırak beni kendime yeter suç kiminse kimindi bıktım yeter senden...
neyse kapatıp annemin yanına gideyim biraz...
+merhaba anne yemek hazırmı
-......
+mmm çok güzel olmuş annem
-.....
+hadi anne eline sağlık ben içerdeyim..
yazmaya devam nerde kalmıştım...
ne oluyor ki bana acaba ben böyle değildim artık herşeye sinirleniyorum sanki dayanamıyorum katlanamıyorum o tren makinisti acaba yine karşıma çıkarmı dersin? kime sordum sesli bunu şimdi?, yok ya bundan birşey olmaz içiyle konuşan sadece benmiyim sanki neyse..
işe gitmesemmi aslında yarın... bi haller var bende sanki kafamı alıyorlar artık beynimin içinde sesler durmuyor susmuyor bitmiyor..aklımımı kaçıyorum.lan ben? en son doktora gittiğimde bana pekte birşeyin olmadığımı söylemişti yok ya benim benim birşeyim.. misal sakallarımı kesmeden bile işe gitmeye başladım üşeniyorum hayattan..yoksa benim beynimmi bittiki acaba!..çokmu yaşadım ya ben yoksa yaşamak bir zaman sonra böyle bir şeymi oluyor of of... herkesmi benim gibi hissediyorki acaba deliriyormuyum ya ben?..gelmedi kimse yanıma sevmediler beni ondanmı yalnızlıkmı acaba bunalıma itti beni.. neden ama bu his nerden geldi midemden beynime vuran bu ince bir telin acıtışı..yok iyiyim ben gideyim öğle vakti traş olurum yarın orada....keşke dün olsaydım...
bir içeri bakayım yine annem uyudumu acaba..
annee anneee nerdesin.. evde de kimse yokmuuuuuuu...eeee yook...nereye gittiki bu kadın?! tekmişim burda halbuki öylemi yani?,.eee.teksem annemi gördüm demin yemek yemedikmi beraber.. ve o hep sustu bana baktı öyle gözlerime bir şey demeden sofrada...bu arada makinisti hatırladım ya tamam tamam dogru yaaaa..... onu geçelim tamamda ben bugün hiç evdende çıkmadımki işin tersi..!, ne makinisti kimki bu en son makinisti 6 sene önce görmüştüm tamam buda dogru ordada kavga etmiştim?! o mu kaldıki aklımda acaba?.. o ses neydi traş makinesinin sesimiydi..tamam geliyorum anne..