ölüm diye mırıldandı gün boyu
sonra duru duru sustu hep
yalan yok, onunla dalga geçtik
nerden bilirdik ki
sıcak bir kumru ölüsü gördüğünü
hem öyle pek eski değil, dün öğle üstü
ardından gök çıldırmış, bunu gören yok
deyin ki yıllardır bir periye aşk dokurdu yeşimle
enikonu balkonunu cin çarpmıştı, duyardık
daha kötüsü kedisi de düşmüştü damdan
düşmüştü de kalmıştı dokuz canına hayret
bir gezgin çoban yıldızını bırakmış eline, söylerdi
nicedir o yıldız çakardı ela gözünde
bir periye aşk dokuyordu hiç usanmadan
aslanağızları geçiyordu, iğneler, dervişler
fırdöndüler, koyun postları, kor bir yelek
simli gelin telleri, tut ki rüzgar gülleri
ölüyordu
yanında duruyor, garipsiyorduk
bir delinin de kumru gibi ölebileceğini
ölüm nedeni 'kuytuların intiharı' olarak, ölüm anı 'zamansızlık kayboluşu' olarak geçti kayıtlara.
çok bildiklerini taşıyamamanın ağırlığı vardı ödem ödem yorgun gözlerinin renkli koyuluğunda. onca şeyi anlatmak isteyip de, aslında bir boşluk ya da çoğu zaman bir hiçlik ile konuşmanın sızısı, inceden inceye dökülüveren ahmak ıslatan yağmur tadında, yayıldı vücuduna.
onu öldüren, beyninin ulaşılamayan ve el değişmemiş tozlu rafları oldu en çok da. nasıl isterdi anlaşılmayı oysa;
ölüm müydü ona en çok zor gelen, yoksa delilik mi, cılız bedeninde taşınamayan engerek zindan?
karanlık mıydı tutsaklığı yoksa fazlaca aydınlık mıydı onu körkütük sarhoş kılan.
hani, hep "böyle buyurmuyor muydu zerdüşt?" ya da "yedi benlikte" yedincisinin isyanı?
bir yerde miydi hata, yoksa her yerde mi bin bir parçasının tercümanları?
sorular çoktu, ama azdı yanıtları...
damlarda gezinen ışık huzmesine adadı deliliğini, topraktaki ölüme sundu ayin tadında bedenini. ne deliliği yok oldu, ne de ölümde vücudu;
bir toprağı çatlattı filiz, hüzünlü ışığını armağan etti güneş, ve zamansızlıkta bir çiçek açtı cılız beden.
poleniyle vücut buldu başka toprakta ve çiftleştiği çiçekteki bedende.
delinin ölümü, bir başka deliliğin öyküsünü doğurdu zamanın esrikliğinde.
(delinin bir şehri vardı;
şehir ölüydü, yaşamıyordu sakinleri yaşamlarını ama deli buna hiç aldırmadı
zira ölüm delilikti, deli buna alışıktı
şehrin bir delisi vardı;
deli öldü şehir günlerce ağladı.)
ölüm delidir
uzaktan etkilemez de pek
insan yakına gidince irkilir.
deli uzaktan şirindir
ama insan yakınında hep diken üzerindedir, tetiktedir.
deliler sevilir sevilmesine de
bir çok insan için akıl hastanesinin kapısı kilitlidir
zira bünye birden fazla deliye aynı anda dayanabilcek güçte değildir.
delinin ölümü iki delinin birlikteliğidir,
kalbi delirtir, delice kederlendirir. **