Aslında bu kitapta deniyor ki : "insanların sizin hakkınızdaki yargılamalarına takılmaksızın hayatınızı yaşayabildiğiniz gün deli olduğunuz gündür." Bana göre sinirsel bir hastalık olarak delilikten bahsedilmiyor esasında. insanın yapmak istediği şeyi herhangi bir yasağa karşı yapabilme özgürlüğünü hatırlaması,günümüz tabiriyle onun delirmesi anlamına gelmektedir deniyor. Herhangi bir etik,hukuki norm insanı bu noktada bağlamamalı,daha doğrusu insan tamamen öznel kararlarla bu normların kendisini bağlayabilip bağlayamayacağına karar vermelidir. Kölelik,tercihen bir kölelikse o da en nihayetinde bir özgürlüktür. Dolayısıyla yine deliliktir. Kendisini aldattığını bildiği halde onunla yaşamaya ya da yaşamayı arzulamaya devam etmek ve bundan vazgeçmemek özgürlüğün ta kendisi olduğu gibi,bireyin öznel mutluluğunu da o farkında olmasa da sağlamaktadır örneğin.
kütüphanenin beni ilgilendiren bölümüne gidip gelirken sürekli gözüme çarpan kitaptı. üç cilt, hepsi de birbirinin aynı. bir ara kitabımı okurken destek olsun diye almıştım masama. sonra bir iki karıştırdım, tarih boyunca delilerin başından geçen olaylar anlatılmış. tedavi yöntemleri, hastaneler, şifahaneler...ilk delileri hastanede tedavi edenlerin müslümanlar olduğunu söylemiş mesela. bir iki okudukça hoşuma gitti, en başından okumaya başladım, kim bilir ne zaman bitecek. *
çevirenin 1. basım için yazdığı sunuşun türkiyedeki kitap piyasasını anlatması açısından son derecede iyi olduğu kitaptır şöyle ki:
"Bu kitabı, türkçede teknik nedenlerden ötürü üç cilt yayınlıyoruz. 'teknik nedenler'in ne olduğunu da söylemeliyim. bir kere bu kitabın türkçesi yaklaşık 800 sahife olacak, yani 'tuğla gibi bir kitap', insanları korkutmak istemedik. ikincisi, ülkemizde baskı ve ciltleme teknikleri dünya düzeyindedir, fakat gene de geri teknolojiyle çalışılıyor. Burada belirleyici olan kitap satın alan kişiler (asıl belirleyici olan hiç kitap almayanlar, talebin düşük kalmasına ve birim maliyetin çok yüksek olmasına neden oluyorlar; fakat bu pasif suçlulardan burada söz etmek istemiyorum) 'kitaplar çok pahalı' gibi anlamsız ve gerçekdışı bir slogan yayıncıları maliyetleri düşük tutma kaygısıyla, geri teknolojiye ve kalitesizliğe itiyor. uzun sözün kısası, 3. hamur kağıda basılacak olan 800 sahifelik bir kitap çok hantal olur, üstelik sırtı da büyük bir olasılıkla atar.
Üniversite yıllarındaki entellektüel dürtüyle yahut entellektüel özentiyle almayı tasarladığım, 1998'de 1. sınıftayken 25 Tl'lik fiyatıyla satın alamadığım ve her sene istikrarlı bir biçimde birkaç kez aynı kitapçıya gidip sayfalarını karıştırdığım ve entellektüel dürtülerime inat istikrarlı bir biçimde fiyatı artan kitaptır. Son sınıftayken fiyatı 39 TL iken son kez elime alıp da bir daha ne almayı istediğim ne de gidip baktığım kitabın şimdiki fiyatına merak edip de baktım, 47 TL görünüyor.
o kadar duyulan, çok güzel, mükemmel diye anlatılan ama bi türlü okunamayan güziye michel foucault eseri. ayrıca malum fiyatlardan dolayı alınamayan kitaptır.*