Çınarlarına kargaların üşüştüğü memleket
Sütlü mısırların kebap edildiği
Kebap mısır kokusu küllü ateş
Yarı olmuş mısır koçanlarının mor püskülünde akşam.
Tarlanın kenarında yer yer karpuz çekirdekleri.
Çocuklarla beraber aynı rüyayı
Çırıl çıplak çınarların
Bütün ovayı süzen
Minare boyu tepelerinde
Kargalar.
Çocuklarla beraber
Aynı yaz rüyasını:
Sütlü mısırları,
Karpuz çekirdeklerini,
Olgun Vodina kavunlarının altın içini
Kafalarını kanatlarının altına sokup üşüyerek,
Aynı yaz rüyasını görmekteler.
Boşnakça konuşan
Büyük mum bacaklı,
Sakarya suyu yüzlü,
Elleri inek ve buzağı kokan sarışın kadınlar
Çınarlarına kargaların üşüştüğü memleket
Gündelikçilerin efendilerine
Bedava gördükleri hizmetine kızmış gibi
Tarlaları basan Deli çay
Çınarlarına kargaların üşüştüğü memleket.
Geceleyin üç ayaklı titrek masalarda oynanan
Kazıklı prafa partilerinin
Bıçak çektirdiği lüks lambalı kahveler...
Evvela tavuklar ve kazlar bağrıştı.
Yün yorganların altında terlemiş
Mahmur kızlar uyandı, delikanlılı uykularından
Bütün cümle kapıları açıldı:
Deli çayı bırakmadılar, serbest girsin
Kapılar açılmazsa kırar deli çay
Deli çay muhtaçtır:
Mayıs sıvanmış ev altlarının
Sükûnetine...
Deli çay ev altlarına girdi
Bir yılan ıslığıyla,
Ejderha kımıldanışıyle.
Ninem Kuran okudu,
Dedem küfretti Deli çaya
Gün doğdu:
Kulübenin damında oğul,
Ana beline kadar su içinde.
Uzakta
Erenler tepesinde evliyalar;
Deniz kıyılarından getirilmiş
iki çifte bir sandalda kaymakam bey,
içinde sandallarla gezilen şehrin minarelerinde
Deniz görmemişler deniz seyrederler.
Gün doğdu:
Filizlenmiş buğday taneleri nerede?
Nerde buzağının sırtında
Anasının dil izleri yer yer?
Nerde o tüyleri dökülmüş,
Nasırlı kara derisinde sopa izleri,
Gözlerinde memleket şarkıları,
Ayaklarında memleket yolları,
Karacaoğlan şiirine benzeyen
Çakır mandalar?
Övendire nerde?
Nerde, çocukların yaz geceleri, kaba samanların içinde
Keloğlan hikayeleri anlattıkları
Üstü örtülü, kuyruğu uzun,
Şehirde Bulgaryalı Ahmet ustanın kenar tahtalarını çiçeklediği öküz arabası?
Akşam
Sular ürperiyor.
Kulübelerin suda yüzebilen eşyalarını
şehrin kopukları
ziftli kara sandallarla topluyorlar
-Sahiplerine vermek için-
Uzakta, "Ormantepe" de bir silah patlıyor
Meşhur avcı Hüseyin'in oğlu
Bin dönüm tarlasını basmış suyun
uzaklardan, gökyüzünden çekip aldığı
Yaban ördeklerinde
Gamını defetmektedir.
Akşam Oluyor
Sular ürperiyor
Dönüyor kargalar çınarlara
Şaşırmış aç kuşlar
Aynalaşmış suyu gagalıyorlar...
Ertesi gün
Tohum çürüyor,
su çekilip gitmiştir:
Şosenin üstünde ölü bir manda, bir koyun, bir insan.