--spoiler--
Size yusuf miroğlu yasalarını bildiriyorum:
1) sizin alem dediğiniz bu bitirim dünyasının bütün raconlarını şu andan itibaren tedavülden kaldırıyorum. ayrıca, racon kelimesinin telaffuz edilmesini dahi yasaklıyorum. dalga geçmek için bile olsa bu kelimeyi ağzınıza almayacaksınız.
2) açlıktan nefesiniz koksa dahi benden başka hiç kimseden hiç bir şekil ve ad altında para istemeyeceksiniz.
3) gazozuna tavla oynamak dahil, hiç bir zaman kumar oynamayacaksınız.
4) nefsi müdafaa hariç hiçbir şekilde silah kullanmayacaksınız.
5) uyuşturucu, kadın ticareti, tahsilatçılık, korumacılık, kolpacılık, değnekçilik, arabuluculuk, arazi yağması, park ağalığı, ihale tezgahı gibi işlere bulaşmış bütün tanıdıklarınızla şu andan itibaren selamı sabahı keseceksiniz.
6) bu alemde polis, asker, bürokrat ve siyasetçi dostunuz da olmayacak, düşmanınız da.
7) hiç kimseye hiç bir durumda yalan söylemeyeceksiniz.
8) benimle veya bensiz yaptığınız her iyi işi unutacak, bir daha anmayı bile aklınıza getirmeyeceksiniz.
9) ben dahil aramızda bu yasalara uymayan herhangi biri için asla bağışlanma talebinde dahi bulunulmayacaktır.
--spoiler--
başlarında bir çoban* olmadan hiçbirşey yapamayan bir kamyon dolusu yetersiz insanın "yusuf - yusuf" diye sürekli başrol karakterinin peşinden koştuğu ve sürekli ağlayıp zırladığı, araya da birkaç silah ve aşk meşk konmuş klasik türk dizilerinden biridir aslında. turgay atacan, savaş doğan, ağabey karakterleri olmasa beş para etmeyecek dizidir.
efsane dizidir. türk tv. tarihinin en iyi dizilerinden de biridir. ilk zamanlarında bayağı bir ses getirmiş son sezonlarında biraz sıksa da güzel bir dizi olarak hafızalarda yer etmiştir.
akılda kalan tek sahnenin, turgay atacan karakterinin kulak memesinden vurulması olan dizi. bir de jeneriğine dikkat edilirse şarkı feci. yeryüzü almıyor bedenimi göklere sığamıyorum..
tee kenan ın oyunculuğu bilmediği zamanlarda, okuldan çıkıp soluk soluğa yetişmeye çalıştığımız dizi. efsanedir efendim. nasıl mı? dureycanlanma, bir bardak çay kap, geç otur karşıma.
evet, daha temiz bi toplumduk o zamanlar. aramızda ne orospuluk peşinde koşan bihterler, ne de kuzenini becermeye çalışan behlüller vardı. evlerimiz odun sobalı, muhabbetlerimiz baldan tatlıydı. okulda kankanın hoşlantı maceralarını dinlemekten, trigonometri kopyaları çekerkenki usta manevralardan yorulan çocuk bedenimiz, iki kelimeyi duyunca canlanır, topuklarımız kıçımıza vura vura yolları eskitirdik: deli yürek.
taze dağarcığımız ilk defa bu efsane vasıtasıyla karşılaştı israillerle, transbanklarla. bunlar vardı, bir de vatanını dış tehlikelere karşı koruyan, korurken çevresindekileri de ihmal etmeyen yusuf abi.
bu yusuf abi pek bi delikanlıydı. öyle ki, deli gibi sevdiği zeynep i, can düşmanı dahi olsa ağabey den isterdi. saygıyı bilirdi. hayata ters şeritten girmiş bacılara kol kanat gerer, kendisine silah sıkan çocukları affederdi. o, bizim olmak istediğimiz şeydi.
lakin bu abimiz, ergen bünyelerin beklediği derecede cinsel heyecanlara kalkışmazdı ekran başında. en liberal eylemi, zeynebinin alnına kondurduğu masum buseydi.
aslında sadece genç yiğitlerin yusuf abisi değil, genç türkiye nin görmek istediği olgunluk vardı bu dizide. ailecek izlenebilecek, herkesin hakkında bi kaç cümle konuşabileceği, dost sohbetlerinde meze olabilecek tatlı şeydi.
izlendiği geceyi müteakip sabah kankalarla bir çember oluşturulur, kimi arif şahin hakkında, kimi turgay atacan gıyabında yorumlarını sunardı. 10 dakikalık istişarenin ardından çalan zil, 'delikanlılık kitabı'nın yazımını sonraki teneffüse bırakırdı.
ve kavga etmezdik o zamanlar. bu istişare çemberinin içinde lazı da vardı, çerkezi de; yörüğü, kürdü de. işte herkes karınca kararınca kurtarmaya çalışırdı 'canım türkiyemiz'i. sözler verilirdi, ne amerika, ne rusya, ne de bilmem ne bizi bölebilirdi.
sonra zaman geçti. yusuf abi bir pusuda teslim etti canını.
bizse büyüdük, koca koca adamlar üniversitelere yerleştik.
aşk-ı memnu lar geldi ve. bize yabancısı olduğumuz, cebi dolgun ama yüreği boş insanların birbirini hiç sevmediği dünyalar anlattılar.
onlar anlatırken, biz kavga ettik.
kenan da yusuf idi, devran oldu. yusufla beraber bıraktı masumiyetini, bizdenliğini.
ölümüme sebebiyet vermesinden korktuğum diziydi. amk berber ne zaman ense traşına geçse radyoda hayda rinna rinna rinnanay diye başlardı müziği. aynada berber. elinde ustura. paçadan atan ise bok.
kurtlar vadisi falan hikaye, bunun kadar etkileyen bir dizi olmamış dönem gençliğini. bildiğin tıfıl orta okul bebeleri kuşaklı paltolarla gezmeye başlamıştı. kurtlar vadisinin etkisi daha sınırlı bir kesim üzerinde ve kuşaksız palto ile gösterdi.
necati şaşmaz'ın yanında rolünde devleşen kenan imirzalioğlu'nun oynayışı ise acemi bir oyuncuya göre mükemmeldir. bir de adam her türlü necati şaşmaz'dan daha büyük bir jön.
her dizinin var, bir bu dizinin torrentini bulamadım lan. gören, duyan, bilen varsa insanlık namına özel mesajdan ulaşsın bana.
sözlük, bana torrent bul lan allahsız!
kişiye özel edit: tabi ki pek naif, allahlı sözlük yazarları da bulsa olur.*