“Bu eksik sana değil,bana ait.Bende inanmak noksanmış. Beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanmadığım için,sana aşık olmadığımı zannediyormuşum. Bunu şimdi anlıyorum. Demek ki,insanlar benden inanmak kabileyetini almışlar. Ama şimdi inanıyorum. Sen beni inandırdın.Seni seviyorum.Deli gibi değil,gayet aklı başında olarak seviyorum.”
“Elleriniz ne kadar soğuktu” dedim.
Tereddütsüz cevap verdi:
“Isıtın!” Ve her ikisini birden uzattı.
ölümüne sevmek, ondan başkasını hayatına sokmak istemeyecek kadar çok sevmek, onsuz yapamayacağını bilerek sevmektir. onsuz nefes alamamak, o uzaklardayken bile onu yaşayabilmektir. imkansız bir ilişkiyse de sizi mahvedendir. **
Ne süt dökmüş kedi gibi,
ne büyümüş de küçülmüş gibi,
ne de yangına körükle giden gibi..
ne arayıp da belasını bulan gibi,
ne kurunun yanında yanan yaş gibi,
ne de bugünün işini yarına bırakmayan gibi...
ne su yolunda kırılan su testisi gibi,
ne komşunun külüne muhtaç komşu gibi,
ne de işleyip de ışıldayan demir gibi..
ne tereyağından kıl çeker gibi,
ne ekmeğini taştan çıkaran gibi,
ne de iyilik edip, iyilik bulan gibi..
ne göz çıkarmayan fazla mal gibi,
ne taşıma suyla dönmeyen değirmen gibi,
ne de can çıkmayınca, çıkmayan huy gibi...
sevmesem çıldıracak,
aceleci gölgelere karışacak,
hayatı sorgulayacak,
ömrü yazboz tahtası yapacak,
bilinmeze yol alacak gibi sevdim ben seni