deizm

entry575 galeri15
    307.
  1. Bir zamanlar cidden mantıklı geliyordu aynı zamanda dini bütün biri olmaya da çalışıyordum. Birgün "şeytan da allah yok demedi sadece ona secde etmedi" diye bir yazı okudum, ulan deizmi anımsattı bana bu yazı o günden beri fikirlerimle dahi yaklaşmamaya özen gösteriyorum.
    5 ...
  2. 306.
  3. Yalnızca tanrının varlığına ve birliğine inanıp, kutsal sayilan -ya da gerçekten kutsal olan- kitaplara inanmayan görüş. Bir nevi din.
    2 ...
  4. 305.
  5. 304.
  6. Şişman değilim kemiklerim iri demenin ideolojik bir biçimidir.
    5 ...
  7. 303.
  8. Filozoflar değişme ve değişmezlik konusu üzerinde dururken,
    çoğu zaman konuyu birlik ve çokluk tartışmasını da içine alacak ölçüde
    genişletmiş ve değişmezlik ile birlik, değişme ile de çokluk arasında sıkı
    bir ilişki görmüşlerdir7. Meselâ, Plotinos (204-270) ilk varlık adını
    verdiği Bir’den evreni oluşturan varlıkların çıkışını anlatırken, Bir’in her
    türlü değişmeden uzak bir varlık olduğunu söylemekte, değişmeyi ise
    O’ndan çıkan varlıkların çokluğu ile başlatmaktadır8. Bu ayırımda,
    gerçeklik olarak nitelendirilme noktasında, bir ve değişmez olanın
    çokluk ve değişme içinde olan karşısındaki önceliği açıktır.
    Buraya kadar Yunan filozoflarından bazılarının değişme ve
    değişmezlikle ilgili görüşlerini ele aldık ve gördük ki, Herakleitos’un
    dışında kalan filozofların pek çoğu değişmezliği en üst derecedeki
    gerçekliğin ayrılmaz bir vasfı olarak görmektedir. En üst derecede
    gerçek olan varlık mutlak yetkinliğe sahiptir; mutlak yetkinlik ise elde
    edilebilir olan her şeye sahip olmak demektir. Bu durumda, en üst
    derecede gerçek olan varlığın herhangi bir kaynaktan bir şey alması,
    dolayısıyla da değişmesi sözkonusu olamaz.
    Yunan filozoflarının gerçeklik ve değişmezlik arasında kurduğu bu
    özdeşliğin, Hristiyan ve islâm kültüründe yetişen teist filozoflar üzerinde
    derin etkileri olmuştur. Bu filozoflar, Tanrı’yı en üst derecede kemâl
    sahibi bir varlık olarak kabul ettikleri için, Yunan filozoflarının mutlak
    gerçekliğe atfettikleri değişmezliği kendi inandıkları Tanrı’ya da
    atfetmekte bir an bile tereddüt etmemişlerdir.
    Yunan felsefesi ile Hristiyanlık arasında etkisi günümüze kadar
    devam etmiş olan ilk karşılaşma, Hristiyan ilâhiyatının kurucularının
    başında gelen St. Augustine’in (354-430) Plotinos’un “Enneadlar”ını
    okumasıyla başlamıştır. Augustine bu eserde yalnız Plotinos’un
    felsefesini değil, Platon, Aristoteles ve Stoalıların bir sentezini de
    bulmuştur9. Felsefe ile Hristiyanlığın uygunluğunu gösterme
    konusunda büyük çaba harcayan Augustine, Hristiyanlığın Tanrı’sını
    felsefe diliyle anlatma yolunu seçince, Yunan düşüncesinin gerçeklik ile
    değişmezlik arasında kurduğu özdeşliği, Tanrı ile değişmezlik arasında
    kurmakta bir sakınca görmemiştir. Augustine’e göre Tanrı en
    mükemmel varlıktır; bu nedenle O’nun değişmesi düşünülemez:
    “Değişme içinde olan bir varlık kendi varlığını muhafaza edemez.
    Değişmeye maruz bulunan şey, gerçekte hiç değişmemiş olsa bile, sahip
    olduğu varlığını kaybedebilir. Bu nedenle, en gerçek anlamda ( in the
    truest sense) varlık olarak adlandırılacak şeyin yalnız değişmeyen değil,
    hiçbir şekilde değişemez olduğu da kabul edilmelidir
    2 ...
  9. 302.
  10. Tanrı yaratmış ama gerisine karışmıyor diyen inanış biçimi.
    1 ...
  11. 301.
  12. #400. Entry bakılırsa mantıklı bir inanç.
    2 ...
  13. 300.
  14. 299.
  15. "ne şiş yansın ne kebap." tarzı felsefesi olanların dahil olduğu topluluk.

    bilimsel midir? hayır tabi ki.
    0 ...
  16. 299.
  17. Bir ateist olarak islamdan daha saçma bulduğum goruş. Bir yaratıcı var diyorsun ve çekip gitti diyorsun ya da müdahale etmiyor diyorsun. Bu kadar saçma bir şey olabilir mi ya? Madem böyle kusursuz bir düzen yarattın hiç müdahale etmemek için miydi? Amacı yok mu bu düzenin? Yarattı ve çekip gitti oyle mi? Ya da izliyor bizi. Bizim yaptıklarımıza bakıp eğleniyor. Saçma.
    0 ...
  18. 298.
  19. 297.
  20. Öncelikle ateizme giden yol falan değildir. Din merkezli toplumsal yapının ve düzenlemelerin yerini bu süreçte akıl merkezli toplumsal düzenlemeler arayışı alır. Geniş ve genel anlamıyla aydınlanma, ortaçağ'da hüküm süren dünya görüşüne karşı yeni bir dünya görüşünün ortaya çıkması ve temellendirilmesi olarak belirtilir. yeni bir ideal ile tarih sahnesinde yer alır; bu ideale göre, aklın aydınlattığı kesin doğrulara ve bilginin ilerlemesine dayanan entelektüel bir kültür egemen olmalıdır ve bu kültür sonsuz bir şekilde ilerlemelidir. Böylece ilerleme ideali, insanın geleneğin köleliğinden kurtularak sürekli mutluluk ve özgürlük yolunda gelişeceği düşüncesine dayandırılır. Deizmin kaynağı Rönesans felsefesi ve özellikle de 17. yüzyıl felsefesinin ortaya koyduğu ilkelerdir. Rönesanstan itibaren düşüncenin tarihsel otoritelerden kurtulması, bilgi ve yaşam hakkında akla ve deneyime dayanmaya başlaması sözkonusudur. 17. yüzyıl da bu gelişmeler sistemleştirilip temel ilkelere dönüştürülmeye başlanmış, rasyonalizmin belirginleştiği bu yüzyılda aydınlanma felsefesinin düşünsel temelleri bir anlamda hazırlanmıştır. Sekülerleşme aydınlanma felsefesinin ve genel anlamda aydınlanmacılığın her tür girişiminde temel olmuş olan bir yönelimdir.

    18. yüzyıl felsefesinde bir yanda rasyonalizmin öte yandan empirizmin güçlenmesi ve bunlardan meydana gelen teorik sorunların yeni bir takım sentezlerle aşılmaya çalışılması sözkonu olacaktır. deizm, aklın ışığında felsefenin de yepyeni bir etkileyicilikle ortaya çıkışına, yaygınlaşmasına, yeni sentezlerle sistematikleştirilmesine etki etmiştir. Bu bakımdan "felsefe dini" denmesi de söz konusudur.
    6 ...
  21. 296.
  22. soyle düsünmek gerekir, neden-sonuc ya da amaca dayali eylem olgulari biz insanoglu icin gecerlidir. O yaratti ve bunu bir sistem icinde kildi. Ve insanogluna bir akil ve ilim bahsetti dogruyu yanlistan ayirt etsin ve onun ilmine vakif olsun diye. Insanoglu onun ilmiyle ona yaklastikca onu bulacak, onu "gorecek" ve onun verdigi akil ile ya dunyayi cennet yapip "gercegi" bulacak ya da simdiki gibi cehennem icinde kendi cezasini kendi verecek. sonra ve neden? sizce onun ilmi bu kadar buyuk bir deniz iken bir damla tanesi ufkun ötesini görebilir mi?
    0 ...
  23. 295.
  24. tanrı varlığını kabul edip varolan bütün dinleri, din sistemlerini, bir materyale inanışları reddeden düşüncedir. deizm yanlısı bireyler, din denilen kavramın çoğunlukla korku unsurları salarak insanları kontrol altında tutmasından nefret eder. dünyada açıklanamayan şeyler elbette olacaktır ancak bunlara sorgulamadan inanmayı yani doğmatik düşünce sistemine tamamiyle karşı çıkar. Onlar için yeryüzünde iki kavram vardır. Bu kavramlar ise iyi ve kötüdür. Daim olan bilimdir, geçerli olan da.
    2 ...
  25. 294.
  26. Deizimin kavramlarından biri de insan olmaktır bana göre. Şartlara tehtitlere bağlı kalmadan insan gibi yaşayayıp gitmektir. Şu ayet bunu demek istiyor diye düşünmez. Şunu yapsam şu kadar sevap bunu yapsam bu kadar günah kazanırım demez. Aklıyla düşünür ve yaptığı iyilikleri sevap diye değil insani ve vicdani duyguları taşıdığı için yapar.
    3 ...
  27. 293.
  28. son 1 yıldır farkında olmadan olduğum inanıştır.
    din biraz insanlar tarafından çıkan, insanları toparlamak için düzenlenmiş kurallar gibi geliyor. aslına bakıldığında da hepsinin kökü aynı.
    Allah diye bir şey var evet, ama din bizim üstümüze konulan süs gibi.
    5 ...
  29. 292.
  30. 291.
  31. beynin varsa yeterlidir başka şeye ihtiyaç yoktur inancı.

    şimdi bakıyorsun din alimlerine (bkz: şiddetli açlık halinde karınızı yiyebilirsiniz) tarzı fetvaları görüyorsunuz. kendisine müslümanım diyen adama bakıyorsunuz müslümanlığı kimlik üzerinde bırak onu müslümanım diyor hırsızlık yapıyor zina yapıyor gıybet yapıyor sonra cumada saf tutuyor.

    din gerçekten çok güçlü bir silah. adam diyor gelin cihada cennete gidiceğiz beleşten, bunu duyan adam taa nereden kalkıyor geliyor hiç tanımadığı coğrafyada allah için savaşıyor.( he allah ta diyordu ki keşke birileri benim için savaşsa) yaptığı cihatta ölmedi mi cennete gidemedi mi sorun yok milletin karısını kızını ganimet olarak alıyor. müslümanın karısını kızını ganimet olarak alıyor. biri düşünmeye başladı mı da hemen susturuyorlar. kafa kes, niye? allah öyle istiyor. bak sen allah istiyor.
    1 ...
  32. 290.
  33. yaratıcıyı benimseyip, peygamberleri, kitapları siktir etmektir.
    dinleri reddetmektir açıkçası.

    mantıklı mıdır ? bence, müslüman olmaktansa deist olmak iyidir.
    0 ...
  34. 289.
  35. benim inancıma göre;

    deizm: tanrı evreni ve zamanı yarattı, kurallarını koydu, bir nevi atıl, emekli olmuş gibi kürsüsüne oturdu. ve insanların yaşamına karışmadı... kitaplar ve peygamberler bizim gibi insaların uydurmasıdır.

    deizm bilim ve mantık çerçevesinde kanıtlara bakarak yolu çizer.

    bilim açısından bakar isek;

    şuan bilimin evren üzerine bildiği konu "big bang" ve buna bakabildiği en geri nokta " mutlak tekillik durumu" biraz açmak gerekirse, evren ve zaman kavramı olmadığı durum sadece siyah bir nokta ile başladı herşey. bir güç durumda ki evreni tetikledi ve şuan ki bildiğimiz evren ve zaman oluştu. bu evren olması gerekenden daha hızlı patlasaydı, evren çok çabuk soğuyacaktı ve biz olmayacaktık. eğer daha yavaş patlsaydı, çekim gücü üstün gelecekti mutlak tekillik durumuna tekrar dönecekti. bu durumda evreni yaratan bir güç var biz buna tanrı, allah, doğaüstü güç, varlık olmayan bir şey deizmi bunu savunur.

    biraz araştırma yapan bir deist hiçbir zaman ateist yada agnostik olmayacaktır. -bunlar ayrı bir grup zaten halen nasıl olursa yaratıcının var olup olmadığını sorguluyorlar. aslında kalplerinde lehte yada alehte bir inanca sahipler ve muhtemelen desit olacaktırlar.-

    deizm herzaman gerçek kanıtlar çerçevesinde konuşur.
    2 ...
  36. 288.
  37. Ateizme giden yolda sıkça kısa süre konaklanılan bir mekandır . Neredeyse her teizmden ateizme geçen kimse deizm e uğramış oradan agnostizme yada direk ateizm e geçmiştir. Normal süreçtir sindirerek geçiş yapılmıştır. isviçreli bilimadamları değil belki ama benim araştırmalarıma göre sırasıyla geçiş yapan ateistler daha donanımlı direk teizmden ateizme geçenler ise daha az donanımlı kişilerdir.

    ingilizlerin bir atasözsünü hatırlattı bana : i know what is to be young but you dont know what is to be old.

    Dolayısıyla sırasıyla geçiş yapanlar hepsinin ne düşündüğünü artı ve eksi taraflarını bilir. Ancak diğer süreçleri yaşamayanlar tam olarak bilmez. Ancak asıl donanımlı olmaya neden olan şeyse bu insanlar bir inanışı bilgiyle yıkıp level atlar sonra diğerine geçer bilgisi artınca bununda yanlış olduğunu görür ve sorasıyla bilgi kazanarak diğerine geçer.
    0 ...
  38. 287.
  39. ateist , teist kavgalarına gelemeyen , ne sağcıyım ne solcu arkacıyım arkacı görüşünde ki kişilerin inancıdır. zira her türlü tartışmada deistler üstün gelmektedir.
    0 ...
  40. 286.
  41. cool devrimci deist bu üç kurala çoğu liseli sadıktır. yaşını başını almasına karşın bu tribi atamamışlar da çok bulunur.
    0 ...
  42. 285.
  43. hangi tanrı olduğuna bakmaksızın tanrının varlığını kabul eder. çünkü oluşuma yüklediği anlam bir yaratıcı olması gerekliliğini yönündedir.

    dinleri kabul etmez çünkü iyi olmak için kitaba değil vicdana ihtiyaç duyulur ki haklı olmakla beraber bunun temel taşı "kendine yapılmasından hoşnut olmadığın şeyi başkasına yapma"dır. çok basit bir denklem.

    benim görüşüme göre, görünenin aksine; davranış olarak dindarlara oldukça uzak ateistlere ise göründüğünden daha yakınlardır...

    bir ateistten tek farkı iyiliğin geldiği yerin "tanımlaması"...

    açıkçası bir koyu* bir dindarla tartışmaktansa deist ile tartışmayı tercih ederim...

    not: bu noktadan bakınca beşiktaş gibi oluyorlar...
    3 ...
  44. 284.
  45. inandığımdır... benim inandığım kutsal varlık, kuran, incil, tevrat gibi ortadoğu masallarını yazmış olamaz. bu kitaplarda anlatılan tanrı benim tanrım olamaz. benim tanrım var, ama bu kitaplardaki değildir...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük