kafasında hala tanrı problemi olan kişidir. tanrının varlığını agnostik bir yaklaşımla kabul ediyor olabilir. ta ki bilim ilk canlının ortaya çıkışını kanıtlayana kadar. .
Tanrı'nın varlığına inanıp peygamberlere, dinlere inanmayan inançtır. Tanrı'nın insanları ayırmayacağına, kadınları köle olarak görmeyeceğine, dünyada yasakladığı şeyleri cennette vaat edeceğine inanmazlar. Ateistler tarafından "korkak", dindarlar tarafından "ibadetten kaçanlar" olarak adlandırılırlar. Namaz kılıp, hacca gidip cennete gitmektense bu dünyada iyilikle yaşamayı seçerler.
ilk nedencilikitr. tanrı'ya ulaşmak için bir elçiye gerek olmadığını savunur, zaten kutsal kitapları, peygamberleri de yok sayar. şahsımca en doğrusudur.
şimdi, şöyle düşünüyorum: insan, bir okula, bir işe hatta bir mağazaya alışverişe girdiğinde kendi inisiyatifi ile girer ve kurallarını bilerek ve genelde o kurallara uyarak oradadır. yani iş yerini örnek alırsak, kuralları ona uymuyorsa girip çalışmaz. ya da girip çalışıyorsa, kurallara uymak zorunda olduğunu bilir. işbaşı 9'da ise 10'da geldiğinde yaptırım, ihtar, ceza her neyse uygulanacağını bilir. peki ben dünyaya kendi inisiyatif'imle mi geldim? hayır. o halde neden, yaptığım ve yapmadığım şeylerden dolayı cezalandırılıyorum ya da ödüllendiriliyorum? Allah benim ibadetime neden ihtiyaç duysun? iyi insan olmak için dindar mı olmak gerekiyor? O'nun varlığı kayıtsız şartsız var. ispatları milyonlarca... Ama dine niye ihtiyaç olsun ki? Madem akıl vermiş * iyiyi, kötüyü ayırt ettikten sonra samimiyetle ve hakikaten kimseye zararın olmadan, insan gibi yaşıyorsan bu neden yetmiyor? Deniyor ki Allah sana milyonlarca nimet vermiş, şükret! tamam ederim ama kendi isteğimle gelmediğim bu dünyada o nimetler olmadan yaşayamam zaten. yaşamak için şükürse, şükürler olsun, ama dine neden ihtiyaç var. burada takılıp kalıyorum ve deistlikle teistlik arasında arasında * gidip geliyorum. eksilenmeden ve küfür yemeden önce samimiyetimi belirteyim de içim rahat etsin.
"benim seninle aramda hiçbir emir, hiçbir kural yok. benim seninle aramda sayfalarca doldurulmuş yazılar yok. benim sana olan içimdeki inanç hiç kimseye olmadığı kadar güçlü. var olduğunu biliyorum, var olduğunu hissedebiliyorum. yanımdasın sanki, hep beni izliyorsun, dinliyorsun. ben sana bir şeye bağlı kalmadan inanıyorum, ben sana en direkt düşüncelerimle inanıyorum. benim sana yaptığım tek ibadet inanmak. en ufacık şüphe dair olmaksızın inanmak. ben bu dünyayı yaşıyorum. bu dünya düzeninde seninle var oluyorum. öteki dünyaya inanmıyorum. ben yaşayabildiğimi, yaşadığım dünyada tatmak istiyorum. bunları söylerken de beni izlediğini biliyorum. gözlerin hep üstümde olsun, beni korusun. seni tüm kalbimle seviyorum"
tanrının varlığına inanan fakat dinlere inanmayanlara denir. Dinler onlara göre çok saçma ve gereksizdir. Allahın insanları sadece yarattığına ve günah gibi ilkeler koymadığını düşünürler. Misal zinanın günah olduğunu düşünmezler. Çoğu müslümanlar gibi korka korka oruç tutma zorunluluğunu yaşamazlar.
dinin kültürünün bir parçası olduğunu bilip saygı duyan, ateistler gibi inşallah maşallah kelimelerinin kullanımına takılmayan, bağnazlar gibi inançlarını sembolik yaşamayan, tanrının* varlığına inanan ama onun için ibadet etmesine gerek olmadığını düşünen kişidir. yaratıcıya inanan tüm dinleri eş görür, ayırımcılık yapmaz.
deist tanrının var olduğunu kabul eden ama hiçbir dine inanmayan kimsedir. ona göre tanrı evreni yaratmış ve kendi haline bırakmıştır. yani tanrı vay efendim peygambermiş, yok efendim kutsal kitapmış işlerine bulaşmamıştır. evren yaratıldığından beri kendi düzeniyle işlemektedir.
peki tamam bunlar hoş da bir deist bulup sormak istiyorum.* tanrı yarattıktan sonra nereye gitmiştir?
evrendeki tüm sebep sonuç ilişkilerinin ilk devinim gücünü veren ve tüm varlığın başlatıcısı olarak bir tanrının varlığını kabul eden, ancak bu tanrının insanların ne yapmaları ya da yapmamaları konusunda işine karışmadığına inanan insandır. aslında bu bir nevi empatidir. yani tanrıyı beşere ait kıstaslar ilkeler ve prensipler çerçevesinde değerlendirmektir. ancak şurası var ki mukayese ya da başkasının benliğini kendi ruhunda analiz etme olarak tanımlayabileceğimiz empati eşit ve benzer kavramlar arasında olur. bu da iki kavram arasındaki değişkenler birbirlerine sağlıklı bir şekilde entegre edildiği sürece sağlıklı sonuçlar verir. maço bir erkeğin bir kızın cinsel dünyası ya da cinsel kimliği hakkındaki değerlendirmeleri bu bağlamda sadece yüzeysel ve mesnetsiz bir analizdir.
deizm tanrıyı anlama çabasıdır. ama tanrıyı insanın beş duyusu ve bu beş duyuyla beslenen beyinle anlamaya ve tanımlaya çalışmak da son derece absürddür. buna binaen deizm e rasyonalist ukalalık diyebiliriz.
ilahi bir gücün olduğuna inanıp, peygamberler kitaplar mucizeler üstüne sürekli düşünen ve felsefe yapan her insanın aslında içinde bulunduğu kavramdır.
tanrıyla arasına kimseyi sokmayan kişidir,korkak değildir aslına utanmadan çekinmeden her yerde neden bu şekilde inandığını açıklayabilir;çünkü insana inanmıyordur ,tanıyordur insanın nasıl bir bok olabilceğini çıkarları için ,insanın yazdığı yaptığı herşeyi tartıp sorgulayıp şüphe duymasıyla tanrıyla arasına kimseyi sokmamaya karar vermiştir.