kırtasiyecelerde yeşil, kırmızı ve mavi olmak üzere 3 çeşit kaplama kağıdı ve kenarları aynı renkte köşeri kırpılmış(el takılılp uçtan kalkmasın diye) etiketler satılırdı. ince defter kaplamak kolaydı çünkü defterlerin ortası inceydi. ancak defterler kalınlaştıça, kitap kaplamakta yaşanan zorlu aynen burada da ortya çıkardı. kitabın sırt payını vermek için kaplamaların üstü ve altı sırt kalınlığında kesilir ve içine kıvrılırdı. bu şelilde kitap açıkken kaplama kağıdıının şişip bozulması önlenirdi. önce kaplanır, sonra etiket yapıştırılır sonra da etiketin içi doldurulurdu, ad soyad ne numara olarak. sığarsa kitabın veya defterin adı da yazılırdı, ödev defteri, türkçe deftversiversiyeversiteyeeri gibi..
unutmadan, bir de derse giren hocaların imza attığı sınıf defteri kaplanırdı, bunun da sorumlusu sınıf mümessili idi.
Küçükken babama birkaç defa yardım ettiğimi ve daha sonrasında hep tek başıma yaptığımı hatırlıyorum ancak bu bile Fazlasıyla keyifli gelendi. Kitaplar ele geçtiği an acilen eve gitmek için can atılır; makas, bant, cetvel gibi gereçler hazırlanır, etiketler kitabın üstüne yapıştırılır ve doldurulur, bantlar teker teker kesilip masanın köşesine yapıştırılır, ardından ise teker teker kaplanılırdı. Benim için uygun olan sıra kesinlikle buydu. Kaplanılan kitabın veya defterin üstüne etiket yapıştırmaktansa direkt kitaba veya deftere yapıştırıp sonrasında kaplamak daha mantıklı gelirdi.
Çok büyük değilim ancak bunu yapan son nesillerin içerisinden biri olabilirim sanırım. Sonrasındaysa da neredeyse hiç gördüğümü pek hatırlamıyorum zaten.
düz kırmızı veya düz mavi olurdu bu kağıtlar. bulanık şeffaflıkla içini gösterirdi. etiket çerçeveleride şeritli kırmızı veya mavi olurdu. bir ara yeşil kaplama kağıtları da vardı. sınıf defterleri bile kaplanırdı.
kaplanılan defter ve kitaplar halının altına koyularak preslenirdi. bir sonraki aşama da etiketlerin yapıştırılması ve en güzel yazısı olan ebeveyne etiketleri doldurtma kısmıydı.
Defterin veya kitabın mukavemetini arttırır. "Efendim Hazır kap var yıl 2018" diyeceksiniz, evet var ama onda da emek yok. Emek olmayan şeyde değer olmaz. Tıpkı bir işçi babanın başkalarının ağız kokusunu çekip sizin istikbaliniz için aldığı o kitap gibi...
Hüzünlendim... ailenin en küçüğü olduğum için ablam ve babam oturur teker teker hepsini kaplardık. Arada ablamla sataşırdık annem rahat durun falan derdi bazen kavga ederdik bırakıp giderdi. Bi kere ağlayarak kendim yapmaya çalıştım gurur yapıp yapamayınca baştan açıp yine hep birlikte yapmıştık.
Çocukken en eğlendiğim anlardan biridir. Çok da severdim. Sanırım çocukluktan birşeyleri geleceğe taşıma hevesiyle lisede bile defterlerimi kaplardım. Ne kadar gerekli bir durum tartışılır ancak benim için asla ' ya ne gerek var niye kaplatılıyor bu defterler' demediğim bir olay.
öğretmenlerin istediği anlamsız şey. defteri kaplasan ne olur kaplamasan ne olur. hazır kap da kabul etmiyorlar. yeğenimin defterlerini hep ben kaplıyorum ve gerçekten işkence gibi.
Telli defterler çıkınca ne ciltler kaldı ne de şekilli şüküllü isim etiketleri. Gazeteyle kaplardık ama pek uzun dayanmazdı yine de eğlenceli olurdu. Derste sıkılınca yerel gazetede falan ne olduğunu okurduk. swh.
Hey gidi günler hey kilo ile defter satılırdı. pot olmasın diye ciltin kesimleri ince ayarlanmalıydı her seferinde bu hatayı yaptığımdan babamdan azar işitirdim. Hakikaten güzel günlerdi.
Ma aile, masanın başına oturulup, genelde baba kişisinin talimatlarıyla yapılan bazen keyifli, bazen geren aktiviteydi.
Nostalji değeri yüksek, ailenin " aile" olduğu günlerdi...
içim cız etti...
şu iki kelimenin bütünlüğüyle taaa bilmemkaç sene geriye gitmek bu olsa gerek. zamanında anne, baba, abi, kardeş kısacası maaile başına oturulup bitene kadar 'bantı uzat' 'şurayı katlayıver' vs. cümlelere maruz kalınan mükemmel olay.
Küçükken çokça yaptığım ve yapılmasından da nefret ettiğim eylem.
Ne o ya okulun başlamasına son bir gün kala defter, kitap kapla sonra düzleştir falan.. olmadıysa tekrar aç, kapla.