düz kırmızı veya düz mavi olurdu bu kağıtlar. bulanık şeffaflıkla içini gösterirdi. etiket çerçeveleride şeritli kırmızı veya mavi olurdu. bir ara yeşil kaplama kağıtları da vardı. sınıf defterleri bile kaplanırdı.
Küçükken babama birkaç defa yardım ettiğimi ve daha sonrasında hep tek başıma yaptığımı hatırlıyorum ancak bu bile Fazlasıyla keyifli gelendi. Kitaplar ele geçtiği an acilen eve gitmek için can atılır; makas, bant, cetvel gibi gereçler hazırlanır, etiketler kitabın üstüne yapıştırılır ve doldurulur, bantlar teker teker kesilip masanın köşesine yapıştırılır, ardından ise teker teker kaplanılırdı. Benim için uygun olan sıra kesinlikle buydu. Kaplanılan kitabın veya defterin üstüne etiket yapıştırmaktansa direkt kitaba veya deftere yapıştırıp sonrasında kaplamak daha mantıklı gelirdi.
Çok büyük değilim ancak bunu yapan son nesillerin içerisinden biri olabilirim sanırım. Sonrasındaysa da neredeyse hiç gördüğümü pek hatırlamıyorum zaten.
kırtasiyecelerde yeşil, kırmızı ve mavi olmak üzere 3 çeşit kaplama kağıdı ve kenarları aynı renkte köşeri kırpılmış(el takılılp uçtan kalkmasın diye) etiketler satılırdı. ince defter kaplamak kolaydı çünkü defterlerin ortası inceydi. ancak defterler kalınlaştıça, kitap kaplamakta yaşanan zorlu aynen burada da ortya çıkardı. kitabın sırt payını vermek için kaplamaların üstü ve altı sırt kalınlığında kesilir ve içine kıvrılırdı. bu şelilde kitap açıkken kaplama kağıdıının şişip bozulması önlenirdi. önce kaplanır, sonra etiket yapıştırılır sonra da etiketin içi doldurulurdu, ad soyad ne numara olarak. sığarsa kitabın veya defterin adı da yazılırdı, ödev defteri, türkçe deftversiversiyeversiteyeeri gibi..
unutmadan, bir de derse giren hocaların imza attığı sınıf defteri kaplanırdı, bunun da sorumlusu sınıf mümessili idi.