(bkz: 3 şubat 2011 ankara ostim de patlama) belki hani dikkatinizi çeker. onlarınki de can. tamam dans edemiyorlar, sempatik değiller belki, ellerine mikrofon değil de ingiliz anahtarı alıyorlar belki ama bu adamlar da öldü lan! bunlar da gencecikti. bunların da ailesi vardı. hem de öyle gecenin bi yarısı eğlence dönüşü, barda tanıştığı bir adamın evinde ölmedi bunlar. mesai saati içinde çalışırken öldü. ama işte sempatik değiller. neyse boşverin. devam edin siz.
katılmış olduğu bir proğramda, çocuğunun cok ağladığını ve neden ağladığına bir türlü anlam veremediğini anlatıyor sürekli ağladığından bahsediyor.
sunucu da çocukların çok küçükken anne babası için ağlayabiliceğinden bahsediyor. defne joy foster ise "evet işte bizemi bişi olucak nedir" diyor yine gülerek...
ölüm, sanırım bir şekilde fark ettiriyor kendini gelmeden önce ama o an, görmek mümkün olmuyor elbette... işte böyle sonradan yazılmışlar, konuşulmuşlar fark ettiriyor... sanki biliyormuş dedirtiyor yada ölüm aslında bilinç altımızda hep var bir şekilde konuşmalarımıza dahil oluyor... yinede insan oğlu için hiç bir zaman olağanlaşmayacak normalleşmicek, yine üzücek, şaşırtıcak her defasında... allah rahmet eylesin. eşine, daha hiç birşeyin belki farkında olmayan evladına, ailesine allah sabırlar versin...
edit: yukarıdaki entryleri şöyle bir okudumda nekadar da çok acımasız, merhametten uzak, insanlıktan nasibini hiç alamamış "insan"lar olduğunu gördüm önce çok kızdım sonra düşündüm dedimki ölüm gibi sizlerde hayatın gerçeğisiniz kötüsünüz ve gerçeksiniz ama bir gün sizde yok olucaksınız o güne dek inşallah iyileşirsiniz...
saba tümerde son röportajını izlemiştim."ben bu kadar popülerliğe alışık değilim. popüler değilken iyiydi.herkes beni seviyor sanıyordum memnundum halimden. popüler olunca beni sevmeyenleride gördüm çok üzülüyorum yazılanlara" demişti. saba tümerde "ayol gülüyorum ben, benimle ilgili yazılanlara,sen niye takıyorsun" demiş, defne de "ben üzülüyorum,herkes sevsin beni istiyorum" cevabını vermişti.
ölümünden sonra yazılanlar yüzünden kız mezarında ters dönecek.biraz saygı duyun, bazı düşüncelerinizide içinizde tutmayı öğrenin artık. her zaman her istediğini söyleyemezsin. kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğüne tecavüz etmediği yere kadardır.
not: bazıları defneyi dans yarışmasında tanıdığı için, "bir özelliği yoktu", "ne çok seveni varmış aman" gibi yorumlar yazmış. ben defne joy u , kraltv de vj'ken , çat kapı programını sunarken, tv8 de bir iş için lazım programından.. vs. den beri takip edenlerdenim. tek izlemediğim sihirli annem oldu çünkü oradaki defne değildi. yaptığı espirilerle gülmekten gözümden yaş geldiği çok zaman olmuştur. kendi adıma söyleyim en sıkıldığım anlarımda tv yi açtığımda, o beni çok mutlu etti, çok güldürdü.tek söyleyebileceğim huzur içinde yat defne....
defne joy foster'ın ölümü üzerine yunus günçe'nin yazdığı yazı:
Defne "JOY"
Çok insanla tanıştım. Çoğunu unuttum çoktan. Onlar da beni unutmuştur eminim. Kızmam hiçbirine. Alınmam. Üstüme almam.
Hayat çok hızlı bir tren gibi. Senin camından baktığın çok hızlı bir tren. Ne çok şey görürsün o camdan. Ne azını hatırlarsın.
Seninle tanıştığım günü hatırlıyorum mesela.
Bilindik, alıştığımız "Tanışmalar"a benzemediğini hatırlıyorum. Bir "Buluşma" gibiydi daha çok. Bir "Kavuşma". Beni, benim seni sevdiğim kadar sevdiğini gördüğümde çok rahatlamıştım. Çok korkmuştum beni sevmiyorsundur diye.
Dokunurdu öyle olsaydı.
Senin beni seviyor olman lazımdı.
insan yaşarken hep bir "Aferin" arar ya, toplar ya bulduklarını. Senin beni sevmen benim "Aferin"imdi.
Neden sevdiğini bimiyorsan gerçektir o.
Başka çaren yoksa eğer, sevmekten başka çaren yoksa gerçektir.
Ben bilmiyordum neden seni sevdiğimi.
"Başka" türlü bir kızdın sen. "I am a virgin, but this is a very old t-shirt" yazan bir tişörtün vardı.
Çok iyi yemek yapardın. Zetinyağlı fasulyeni hatırlıyorum.
Beslemeyi severdin. Misafiri severdin.
Sıkılınca "Sıkıldım.Git biraz." derdin.
Ben de giderdim. Bazen sen söylemeden anlardım, giderdim. Ayakkabılarımı giyerken ben, sen bana bakar, gülümserdin.
Çok yan yana uyuduk. Hiç sevişmedik. Kimseyi de inandıramadık.
Zaten bir müddet sonra inandırmaya da uğraşmadık.
Yan yana uyumaya devam ettik.
Kızardın bana.
"Oğlum sen salaksın.Sen salak mısın? Niye böylesin?" diye azarlardın.
"Peki sen niye böylesin?" dediğimde, susardın.
Ben çok özlerim seni Defne! Çok !
Uyandığımda öldüğünü duyacağımı bilseydim, uyanmazdım.
Bir daha yatsam, uyusam?
Sen dönene kadar uyanmasam?
Ağlamadım ilk duyduğumda, Defne.
Ama bak...
Şimdi ağlıyorum!
astım krizi kalp krizine dönüşmüş son bilgiler bu yönde... enerjisini, bebişini bıraktı ve gitti.. mekanı nur dolsun...
edit: dedikodu yapıp, ölüme üzülmek yerine bıdı bıdı yapanlar... evet sözüm meclisten dışarı ama sizin gibiler için daha bir içeri...
nasıl bi millet olduk inanamıyorum.. hayır o değil nedeni ne olursa olsun gideni geri getirecek mi dedikodular... yarın bunları konuşanların kendisinin ya da sevdiğinin başına benzer bir son gelip gelmeyeceğinin garantisi var mı... tuhaf olduk gercekten, üzülmeyi unuttuk, leş kargalarına döndük.. yazık....
yazmayayım diye kendimi zor tuttuğum ama tam olarak kör ölür badem gözlü olur hale geldiği için hakkında birşeyler karalamanın şart olduğu, genç yaşta ve üzücü şekilde aramızdan ayrılan, eski dj-sunucu-dans yarışmacısı.
ben bazen insanları anlamakta zorluk yaşıyorum. hiç tanımadığı sadece ekrandan gördüğü birisi için nasıl olurda bu ülkede ki tek neşeli, cıvıl cıvıl insandı yazılır? cidden anlamıyorum? dün ostim'de ölenleri tanımadığın için onlar hakkında tek satır yazmamışsın ama maşallah hemen badem gözlü yapmışsınız popüler bir kişiliği.
eğri oturup doğru konuşalım: kim evli iken bu şekilde, başkasının evinde ve aşırı alkollü iken ölmek ister. ya da kim o kocanın yerinde olmak ister?
yeni tanıştığın birisi ile evli iken one night stand yapmak isteyeceksin ve o yolda öleceksin. belki aşırı alkolünde etkisi vardır, belki uyuşturucu da vardır ama önemli olan hangi yolda öldüğün. kimileri mısır gibi ülkesine özgürlük getirme peşinde iken ölür, kimileri ostim gibi evine ekmek götürme derdinde iken ölür, kimileri de...evet çok genç bir ölüm, her genç ölüm iç sızlatır ama ben şu iki yüzlülüğe karşıyım: ekrandaki yüzü hariç hiç bilmediğin, tanımadığın birisine ölünce 20 sayfa methiye düzülüyor. bunu da geçtik, evli, çocuklu bir bayanın, ilk defa tanıştığı birisinin evinde ölü bulunması sonrasında nasıl oluyorda melek ilan ediliyor? ben mi geri kafalıyım acaba demeden kendimi alamıyorum. bu mudur yani modern aile hayatı? bu mudur genç kızların örnek alacağı rol-model?
işin farklı yönleri de var: olaya sırf alkol ve işte malum aksırıncaya, tıksırıncaya kadar içme mevzusu da giriyor nedense. yahu ben içmenin özgürlüğünü sonuna kadar savunurum arkadaş ama bu olayda yanlışlık burada değil, göremiyo musunuz yahu. evli iken yaşanıyor bunlar. tamam sevimli olabililir, sempatik olabilir, genç ve ani bir ölüm olabilir ama olayın oluş şekli hiç mi rahatsız etmiyor sizi? üstelik yeni evli. e tamam insan hata yapamaz mı yapar da nasıl oluyorda türkiye'nin en güler yüzü, en cıvıl cıvıl insanı oluyor, nasıl oluyorda melek ilan ediliyor? ben buna isyan ediyorum.
ölülerin arkasından kötü konuşulmaz denecek şimdi. ben ölülerin arkasından konuşmuyorum, bu olayı doğru bir şekilde idrak edemeyenlerin yüzüne konuşuyorum.
bir başka tarafta, kerem altan. işin bu tarafı da apayrı bir konu. ahmet altan'ın oğlu diye ve taraf gazetesinde önemli bir görevde olduğu için bazı kesim de buradan vurmaya çalışıyor.
eskiler derlerdi, ölümünde hayırlısı diye. ben bunu çok daha iyi anladım bu olayda. anlamak istemeyenler umarım bu tür acıları bizzat yaşayıp da öğrenmezler.
Allah bazı kişileri önce çok daha ünlü hale getiriyor, çok daha tanınır hale geliyor. Ardından ölümüyle küçüğünden büyüğüne, ünlüsünden ünsüzüne büyük bir ibret oluşmasını sağlıyor.
Bu barış akarsu isimli kişi de de böyle olmuştu. önce herkes tanıdı. sonra ibret dolu bir ölümle herkesin bu ölümü düşünmesini sağladı. Hatta 5-6 gün düşündürdü.
Burada o kişi dinli mi dinsiz mi, iyi biri mi kötü biri mi o değil söylemek istediğim. Sadece ünlülerin ölümünün insanların üzerindeki etkisine dikkat çekiyorum. Allah günahlarını, aşırılıklarını affetsin.
ışığı bol olsun, çok şöyleyi çok böyleydi konuşmaları şu aşamadan sonra çok çirkin, yakışıksız. Burada herkes kendi açısından olaya bakmalı.
ölüm işte insana böyle yakın. istediğin kadar enerjik ol, genç ol, başarılı ol, zeki ol, sağlıklı ol vs... bir saniyede diğer tarafa geçiş yapabilirsin. hepimizin kaç kez kalbinin atacağı, kaç yıl kaç gün kaç saniye sonra öleceği Allah katında belli. bazısı için, belki de benim için, çok çok yakın.
ona göre davranmak lazım, dünyaya, okula, kızlara, erkeklere vs kendini kaptırdığın anda da Allah canını alabilir. 3-5 saniye beyine kan gitmemesi yeterli..
Eski bir arkadaşım bir yazı yazmıştı bu sözlüğe aklıma o geldi, arada okumanızı tavsiye ederim...
bu ülkede; sevgilisinin evine giden kız kafası kesilerek ölmeyi hakkeder(!), yılbaşı kutladığı için bir grup genç allah(!) tarafından cezalandırılır, evli kadın başkasının evine gittiği için sabaha ölü bulunur(!) ama bebek katilleri krallar gibi yaşar. sende bu salak konuşmalara alet oldun defne joy foster çok üzülüyorum. yok efendim uyuşturucu almış, içki içmiş, ateistmiş, diğer tarafta dans etsinmiş te allaaam. sizin gibi şerefsizlerle aynı dünyada yaşamaktan nefret ediyorum. nasıl vicdansızsınız siz yaa. ağzınızı boşuna açacağınıza bir fatiha okuyun beyinsizler. allah rahmet eylesin ve günahlarını affetsin. nur içinde yatsın. seven herkese sabırlar diliyorum. ayrıca küçücük oğlu da ayrı içimizi dağlamıştır.