Hıncal Uluç Defne Joj Foster ile ilgili aykırı bir yazı yazdı. Sahte övgülerden gerçeklere yer kalmadığını belirten Hıncal Uluç, Evli ve 18 aylık bebeği olan bir kadının bir bekar evinde ölmesini değerlendirdi...
18 aylık bir çocuk annesi ve evvli bir kadın olan Defne Joy Foster'ın bekar bir adamın evinde ölmesine Hıncal Uluç farklı bir açıdan baktı. "Mahalle baskısından korkmam ve düşündüğümü yazarım" diyen Uluç, asıl sorulması gereken sorunun evli bir kadının bekar birinin evinde ne aradığı olduguna dikkat çekti. ihaneti yok sayan medyanın yayınlarını da eleştiren Uluç: "Ölmüş, Allah rahmet eylesin. Ama kimse onu Azize ilan ederek gençliğin önüne 'rol model' diye koymaya kalkmasın" dedi. işte o yazı...
Bu nasıl bir mahalle baskısıdır?..
Perşembe sabahı, evde kahvemi içip gazetemi okurken, Fatoş geldi. Evdeki yardımcım..
"Hıncal Bey haberiniz var mı, Defne Joy ölmüş.. Evinde ölü bulmuşlar" dedi..
Defne Joy'la tanışmayız. Televizyon izleyen biri olmadığım için, sokakta yanımdan geçse tanımam.. Ama hele son zamanlardaki ününü hemen her gün gazetelerin magazin sayfalarında okuyorum. Acun'un, her programı olay olan, bence günümüzün 1 nolu yapımcısı Acun'un son yarışması "Yok Böyle Dans"ın yıldızlarından.. Yarışmayı kazanacağını kimse tahmin etmiyor, ama kimse de elenmesini istemiyor. Öyle sempatik, öyle hayat doluymuş..
Hatta Sevgili Yüksel (Aytuğ) "Acun bu kız elenirse onu sunucu yap, kaybetme" diye öğüt de veriyordu geçen hafta, Yakın Kumanda'da..
işte ölen, o daha iki gece evvel seyircilerini coşturan hayat dolu kız..
Hemen TV'ye davrandım.. Haberleri izliyorum.. Ekranın başında donup kaldığımı hatırlıyorum..
Arka arkaya şoklar..
Defne Joy'un ölü bulunduğu yer kendi evi değil. Bir bekar erkeğin evi..
Bekar erkek, benim küçük kuzenim, Sanem'in kardeşi Kerem..
Beni donduran, Defne'nin ölü bulunduğu evin önünde canlı yayın yapan NTV habercisinin sözlerinden biri oldu.
"Defne Joy Foster'in kocası ilker Yasin Solmaz, az önce buraya geldi. Çok üzgün görünüyordu.."
işte o an, orda kalakaldım.
O çarşamba sabahı, dünyada yerinde olmayı istemeyeceğim bir tek kişi vardı.. ilker Yasin Solmaz..
Düşünebiliyor musunuz?..
Sabaha karşı telefonunuz çalıyor ve haber veriyorlar.
"Eşiniz öldü. Gelin cenazeyi alın.."
"Nerde, nasıl, ne zaman?.."
"Sabaha karşı bir bekar evinde ölü bulundu. Polis soruşturuyor.."
Ne hale gelirsiniz?.. Ne düşünürsüz?..
Ne olursunuz?..
Dün sabah gazeteme baktım..
Tonla haber, tonla yazı.. Defne üzerine.. Ölen Defne'nin dramı üzerine..
Ama asıl ölü, hem de "Yaşayan Ölü" ilker Yasin Solmaz'la ilgili tek satır yok.. Asıl trajediyi yaşayan adamın adı geçmiyor nerdeyse, haberler ve yorumlarda..
insanlık ölmüş sanki..
Defne öldü.. Onun için her şey bitti..
Ama bu genç adam yaşayacak.. 18 aylık bebeği ile yaşayacak..
Yarın o bebek aklını başına toplayacak yaşa geldiğinde "Baba bana annemi anlat" diyecek?..
Ne anlatacak ilker Yasin?.
Gencecik, hayat dolu karısı, 18 aylık bebeğinin annesi beklenmedik şekilde ölmüş.. Ona mı ağlayacak ilker Yasin.. Yoksa bir bekar evinde, sabaha karşı kanında tonla alkolle ölü bulunmuş, ona mı çıldıracak?..
Empati, mempati.. Hadi kendinizi ilker Yasin'in yerine koyun dostlarım..
"Acun yarışmayı durdursun.. Kupayı da Defne'nin 18 aylık bebeğine versin" diye hamasi bir tavsiyede bulunan Sevgili Yüksel'e sorum var..
Defne senin eşin olsaydı, dikkat et, sadece "Olsaydı" diyorum.. O "Mesela" yı okurken bile ne hale geldiğini tahmin ettiğim için.. "Defne senin karın olsaydı, gene bu yazıyı yazar mıydın.."
Kerem'in adını duyunca, Gökmen Özdemir'i aradım, Vatan'dan.. Arkadaşı..
"Sor bakalım kerataya, evli barklı ve çocuklu kadını niye götürmüş evine" dedim. "Sordum bile ağbi" dedi, Gökmen.. "Vallahi daha o gece tanıştık. ikimizin de kafası iyiydi. Gittik işte" demiş, Kerem..
Defne'yi nerdeyse "Azize" ilan eden Ayşe kardeşim..
işte anlatmak istediğim bu..
Bizim zamanımızda Aşka düşülürdü.. Falling in love..
Daha tanıştığın gece, eve, yatağa koşmanın adı da love.. Ama onun fiili başka.. Aşk Yapmak.. Making love..
Benim aşka düşmeye saygım var.. Ama aşk yapmaya yok..
insan evliyken de âşık olabilir. Evli birine de âşık olabilir.. Gönül ferman dinlemez, demiş eskiler.. Durup dururken dememişler.. Yüzlerce yıllık deneyim..
Gönül ferman dinlemez tamam ama, 18 aylık bebeği olan evli genç kadın da, daha o gece tanıştığı erkeğin evine koşmaz..
Bunu bana kimse kabul ettiremez. Ben mahalle baskısından da korkmam. Kafamı kesseler düşündüğümü söylerim..
Defne boşanma kararı almış mı?. Mahkemeye baş vurmuş mu?. Evini ayırmış mı?. Ayrı mı yaşıyor eşinden, bebeğinden..
Bilmiyorum.. O konuda satır okumadım, ne öncesinde magazin sayfalarında. Ne de ölümü sonrası haberlerde ve yorumlarda..
Yani..
Ortada çok açık, çok seçik bir "ihanet" var.. Hem de aşk aldatması bile değil. Bir gecelik macera/ One night stand için, aldatılan bir koca ve unutulan bir bebek..
Ölmüş.. Allah rahmet eylesin..
Ama böyle bir insana, öldü diye saygı duymamı kimse benden beklemesin..
Kimse de, onu Azize ilan ederek, gençliğin önüne "Rol model" diye koymaya kalkmasın..
Defne Joy Foster'in ölüm sebebi bilinmiyor..
Astım hastasıymış. Fena halde sarhoşmuş. Bilinen o.. Alkol mü?. Son zamanlarda zararı bilimsel araştırmalara konu olan, bir nevi doping, enerji içeceklerinin aşırı kullanılması mı?. Uyuşturucu mu?. 10 gün içinde Adli Tıp gerçeği açıklayacakmış.. Öğreneceğiz.
Ama benim görüşüm değişmeyecek.
Defne'nin ölümü tipik bir "Su testisi, su yolunda kırıldı" olayıdır!.
valla işini gücünü bilemem ama türkiye endişelendiriyor beni.
tecavüzler
adam kesmeler
intiharlar
trafik kazaları
töre cinayetleri
yıkılan yuvalar
maddiyat esareti
çıkar kavgaları
acayip bir döngü yaşıyoruz. bir başka ölüme kadar insanlar başka şeyler konuşacaklar. bilge köyü katliamında 44 kişi ölmüştü. defne joy foster kadar konuşulmadılar. konuşsak da boş ya, neyse.
kaldı ki büyük konuşmayın birader. eşiniz, sevgiliniz, kız kardeşiniz gün gelir bir erkek arkadaşının evine gider kalır herkes arkanızdan böyle konuşur. çok ayıp gerçektende aşırı ayıp. bunu sırf defne joy öldü diye demiyorum. insanların özel hayatına karışmak, dile dolamak şerefsizliktir.
taraflardan biri zaten ölmüşken ve bunun daha da ötesi yokken bu kadar irdelenmemesi gerektiğini düşündüğüm olay. ki taraflardan ikisi de şu an yaşıyor olsa, yine de kalkıp hesap sorar gibi yorumlarda bulunup aklınızca yargılamar yapıp komplo teorileri üretip milletin üzerine gidemezsiniz. herkes kim bilir kendi hayatlarında ne boklar yiyor da haberimiz yok. olmasın da. olsa da konuşmayalım. hele ki içlerinden biri artık aramızda olmayacakken, kalkıp söylediğiniz tüm çirkin sözlere karşı kendini savunamayacakken, arkasında 1,5yaşındaki çocuğunu bırakıp gitmişken, yargılama hakkı kimse de yok. ayrıca ne yaşadığını, o gece nolduğunu bilmiyoruz. uzatmanın da bi anlamı yok. diriye saygınız yok, ölüye bari olsun dedirten olaydır aynı zamanda.
sen o kadının kocasıyla ne yaşadığını biliyor musun?
kocasının belki de karısına neler çektirdiğini biliyor musun?
ya da belki de sadece kafa dağıtmak için hiç tanımadığı birine bunları anlatmak isteyebileceğini düşünemiyor musun?
senin etik anlayışına sığmayan bu davranışların onlar için gayet normal olabileceğine ihtimal vermiyor musun?
ya da bunların hepsini geçtim; tüm bunları konuşma hakkını kendinde nasıl buluyorsun?
başkalarının hayatlarına müdahale etmeyi bırakın artık, kendi hayatınıza bakın.
ne geliyorsa bundan geliyor zaten başımıza.
ilkokuldayken "özgürlük" kelimesiyle ilgili klasik bir açıklama yapardık,
"kişisel özgürlüğünüz başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter." diye.
hani o karı koca aynı eve girdi ya, ya da defne öbür adamla aynı eve girdi.
işte sizin özgürlüğünüz orada sona erdi, onların hayatı hakkında konuşma hakkınız bitti.
saçmalamayın da bari huzurla ölsün kadıncağız, size göre suçlu bile olsa..
kimseyi ilgilendirmez bence bu insan istediği kişinin evine gider ayrıca bi şuçlu varsa oda eşidir defneye o saate kadar gezmek için izin vermiştir (bkz: elalemin derdi sizimi gerdi)
milletin derdi ben olmuşum. sanırım. kardeşim size ne sana ne diyoruz bi bok anladığınız yok başlıktan bari entry girmeyin yahu. türk milletinin dar görüşlü olması yüzünden kaybediyoruz zaten. dinimiz imanımız var. arkadaşın dediği gibi kim öldüyse ölsün bu kişisel değil genel bir teşhistir. dünyanın en büyük sorunudur. sanki daha saçma başlık yokmuş gibi gelen geçen niye aynı şeyleri yazıyor buraya? anlayamıyorum ki. sanki biz bilmiyoruz yok saygıymış. sözlükteki başlıkların %90ının bu tarz olduğunu unutmayın. akşam akşam sinirlenmek bana farz oldu. altı üstü bir entry yazdık, millet uzattı da uzatıyor. allahaşkına bakın bir şu entrylere, hepsi aynı boka çıkıyor. ya kardeşler az açıyı büyütün. sizin gibi aklı sadece başlığı açanı mal etmekte olan yazarlar, sizin yüzünüzden avrupa birliğine bile giremedik amk! bir başlıktan neler neler çıkıyor.
tekrarlıyorum, benim yaptığım kötü bir şey değil, ama yargı gerekli, infaz gerekli !
defneye yakıştırılamadığı için kimi ölünün arkasından konuşulmaz sözüne kimi de kendi isteğiyle mi gitti? sorusuna sığınıyor.
kendi isteğiyle gittiği mekandan adama sarılarak çıktığından gayet belli adam ifadesinde yakınlaştık vs.de demiş zaten. herkesin masum olması gerekmez ben kimseyi suçlamıyorum zaten suçlanacak bir şey de yok ancak bırakın bu anaç tavırları kabul edin işte.
bunları bilmek olayı aydınlatmak açısından önemlidir. dünyada neler neler dönüyor.. benim hakkımda yanlış düşünen arkadaşlar, size seslenmekteyim. defne joya benim kadar üzülen bir kişi yoktur şu başlığa entry giren.
tey yarabbim . hani çocukluğumuzda bir tekerleme vardı:
çin işi japon iş
bunu yapan iki kişi
...........
şimdi bu çocukluk tekerlemesini işin yoksa gel de burdaki mallara usturuplu naif bir şekilde anlat; öyle bir anlat ki hem o koca kafalara dank etsin hem de o erozyon ahlakaa bir set olsun; da galiba benim buna mecalim yok..
türk halkında var bu sikik huy. ölümü kişiye yakışık görebiliyorlar ölüm yerine ve şekline göre. daha neden öldüğü bilinmeden dedikodu makinesi kesilmişler. ayrıca neden gittiyse gitti; ona göre ölümü mü hak ettiğine hükmedeceksiniz? hakikatten, kimsiniz lan sizler?