her şey değişirken, niçin basın kıpırdamıyor? niçin hep aynı infazları, ezberleri, dil tiklerini, aşağılamaları, kavram yoksunluğunu ve bir modernist feodalizmi inatla her nesilde önümüze sürüyor? niçin demokratikleşemiyor? basın, toplumun ve dünyanın hep gerisinde, bizleri hırpalama hakkını kimden ve nereden alıyor?
sosyal medya, her yerde olduğu gibi, ülkemizde de bir oksijen penceresi açtı ve farklı ufuklardan kişilere birlikte düşünüp hareket etme imkânı tanıdı. bu kişi ve gruplar, defne joy fosterın ölümü ardından basında ayyuka çıkan erkek egemen, duyarlıksız, bireye saygısız söylemin bardağı taşıran son damla olduğu kanısındalar.
dipten yükselen bir arzu ve bilinçle, gazeteleri, televizyonları açtığımızda artık şunları duymak, görmek istemediğimize eminiz:
nataşalar... hürremler...
sen gay misin, normal mi?
bu da tekneyle gelen arkadaşlardan mı?
dink dank etmedi mi?
mayın demokrasiyse, yumruk niye faşizm?
türbanlılar papermoonda
tekvandoda misyoner tuzağı
"bir kadına ofsaytı anlatmak..."
ermeni kırması kürtçü
su testisi su yolunda kırılır!
hayattan elendi
hastalığa karşı verdiği mücadelede yenik düştü
erkeklerin gözdesiydi, şimdi o da yaşlandı!
selülitlerini gizlemek için verdiği mücadeleyi kaybetti
hayatın hiçbir alanını boş bırakmayan bu hoyrat dile son! özel hayatlara saygının hiçe sayılmasına son! gazete köşelerinin yüzde doksanının erkeklerce işgal edilmesine son! kadınların pygmalionlarca belirlenmiş rollere sıkıştırılmasına son!
medyadaki tüm ayrımcı, cinsiyetçi, homofobik ve ırkçı yaklaşımlar ortadan kalksın; değişime ayak uydurmak istemeyenler çekilsin!
bir haftadır bu taleplerimize defne devrimi adını veriyor, tweetlerimizin sonuna #defnejoy yazıyoruz. sayımız şimdiden binlere ulaştı. i̇mzalarımızla daha da çoğalabiliriz.
başka bir medya hakkımız, bu hakkı birlikte alacağız