son yazdığım, elimden geldiği kadar yazmaya çalıştığım hikayemdir sözlük. buyurun okuyun. ben söyleyeceklerimi söyledim. şimdi sıra sizde, sizin görüşünüzde. atış serbest, iyi geceler.
“Bak.” dedi kadın. “Özgürüz. Herkesten uzaktayız. Baş başayız. Biz bizeyiz. Bütün geçmişimiz arkamızda. Tutsana elimi. Sarılsana bana. Kaybedecek neyimiz kaldı ki birbirimizden başka? Baksana etrafına. Hiçbir yalancı dostun yok etrafında. Kimse yok senin hatalarını benim yüzüme vuran. Kimsen yok seni benden vazgeçirecek. Baksana etrafına. En sevdiğin renk mavi değil mi? Tek sevdiğin kadın ben değil miyim? Bak saçlarım biraz kısaldı ama hala sevmiyor musun saçlarımı? Dudaklarım ilk öptüğün günkü gibi kurudu okyanus ortasında. Baksana etrafına. Baksana gözlerime. O çok sevdiğini söylediğin güzel gözlerime. Tutsana elimi çok üşüdü soğukta. Sarılsana bana.”
“Nasıl?” dedi adam gülümseyerek. Zaten haftalardır suratından bu gülümseme, bu anlamsız sırıtış hiç eksilmemişti. Öylece, anlamsızca… Belki de hayatı boyunca aradığı mutluluğu bulmuştu. Ve hala sırıtıyordu.
“Gemiyi yaktım. Kafanı çevir ve arkana bak.” dedi kadın.
Belki de haftalardır ilk defa dudaklarının uç kısımları kulaklarını işaret etmiyordu adamın. Atlas Okyanusu’nun ortasında, Panama’ya giden gemilerinin kıç’ından dumanlar yükseliyordu.