dedenin ölmesi

entry322 galeri2
    26.
  1. bugün başa gelen olay.*üzülemediğime üzüldüğüm, herkesler gibi tepki veremediğime kızdığım olay, millet gibi ağlak entryler yazamadığım olay. kucağında büyüdüğüm insanın varlığını yok eden olay. vaka bu. hadi hamlet yetişsin imdadıma.

    ---spoiler---

    "Ne yaşlıların giymesi adet olmuş karalar, ne tıkanan göğsünden kopan hıçkırıklar, hayır, neden gözden durmadan akan yaşlar, ne yüzde ki bezgin ifade, nede ıstırabın bütün şekilleri, hal ve görünüşleri beni gerçekten anlatabilir. Sahiden bunlar gözükür bunlar taklide elverişli hareketlerdir. Ama benim içimde gösterişi aşan bir şey var, bunlarsa sadece ıstırabın süslü takıntıları"

    ---spoiler---

    (bkz: her davul zurnanın önünde oynama oğul) *
    (bkz: mekanın cennetler olsun)
    0 ...
  2. 25.
  3. biyolojik dedeleriniz sizin gerçek dediniz olmayı siz doğmadan önce reddetmişse hiç yaşamayacağınız olay. bu durumda baba ve anne baba acısı yaşamıştır. siz de yaşlı amcalardan tırsarak yaşarsınız.

    * *
    0 ...
  4. 26.
  5. 27.
  6. kendisi söylediğinde gülmüştüm..mümkün mü böyle bir şey ne yani dedem bir gün ölecekmiş..yaşlıymış..gülünç gelmişti zerre inanmamıştım..zaten akıl dışıydı ne yani o ölecek te ben artık o olmadan mı yaşayacaktım ? bir gün bile ayrı mı kaldım ki ondan?...hayır kendimi bildim bileli ne zaman başım bir derde girse çözen ve binbir türlü nazımı kaprisimi çeken beni koşulsuz mutlak bir sadakatle seven insan öldükten sonra ben yaşayacak mıydım ?
    0 ...
  7. 28.
  8. kendimi güvende hissettiğim tek yerdi, onun yanı. ama o gitti...
    çenesinin altında, süt beyaz sakallarının arasında uyumaktı en büyük zevkim, ama o gitti...
    oğlum diyerek uyandırmasıydı kalın bir ses tonuyla, yeni bir güne başlarken duymak istediğim ilk ses. ama o gitti...
    artık ne sığınacak bir limanım ne de yaşayan bir kahramanım kaldı ve ben seni çok özledim be dedecim...
    2 ...
  9. 29.
  10. kesinlikle aglatan bir durum. iki dedemde vefat ettiginde hüngür hüngür aglamistim. hep aklima gelirler, hüzünlenirim. gecmisten kalan sadece anilari simdi.
    0 ...
  11. 30.
  12. anılarıma ilk girişinden beri, ismimle beni çağırdığını hiç hatırlamıyordum. üzülürdüm ama çok torunu var nerden hatırlasın ismimi der, kendimi avuturdum.

    ne kucağına oturttu, ne de saçımı okşadı. olsun yine de beni sevdiğini bilirdim. yani seviyor olsa gerekti çünkü ben onun torunuydum.

    mecbur olduğu zamanlarda köyünden kalkıp bize geldiğinin hemen ikinci günü dönmek isterdi. çok mu sıkıcıydık acaba, teyzemlerde daha uzun kalırdı. yok yok büyük şehir ona göre değildi, ondan bu kaçarcasına gidişleri.

    birgün dünyadan da kaçarcasına gitti. gelenek olduğundanmış, sabaha kadar başında bekledim diğer torunlarıyla birlikte. onların isimlerini biliyor muydu acaba diye sordum kendime. hafızamı yokladım bulamadım. bulsam kıskanacaktım onları..

    ah be dedem!

    ismimi bilmiyor muydun gerçekten?
    0 ...
  13. 31.
  14. dünyanın bundan sonra doneceginin tedirginligini zerre hissettirmeden evdeyi zombinin hak ettigi mezara girmesidir..dünyanın bilmem ama zombinin gidecegi yerden donmeyecegi kesindir..
    0 ...
  15. 32.
  16. dede, dedeciğim;

    hadi yine bana lolipop al, balon al, evimize gel, soframıza otur, bana sarımsağım kardeşime soğanım de. beni sağına onu soluna oturt. beni ilginle şımart. annem çorba çatalla yenmez dediğinde, bırak kızım o çocuk, o yaptı oldu de. beni bisikletinin önüne, o nice vip koltuklara değişmeyeceğim kral tahtına oturt. sil gözyaşlarımı dedem, adını aldığım yüce insan, senin hep bir bildiğin vardı, her söylediğinin altında bir hikmet.
    3 ...
  17. 33.
  18. 14 yaşında ilk defa gittiğiniz ecnebi bir memlekette, bir gün çalan telefonda babanız 12 senedir zar zor yaşayan, sondalara, oksijen tüplerine bağlı dedeniz için "kendini hazırla, iyi değil" der.
    siz zaten yıllardır hazırsınızdır herhangi bir anda bu telefonu alacağınıza... ama o gün hiç gelmeyecek sanırsınız. bazen "dinlenir adam" diye bile aklınızdan geçer, ama konduramazsınız. ona gördüğünüz gibi değil, size anlatılan gibi bakarsınız. hala heybetli, hala aslan gibi gelir size. ahlbuki o hallerini hiç görmemişsinizdir.
    seyahatiniz devam eder ve döndüğünüz gün sizi havaalanında karşılayan annenizin suratından anlarsınız artık sonun geldiğini. eve vardığınızda bilenler size "aslında çoktan ölürdü de, hasret çekiyor bu adam. birini bekliyor, o gelince ruhunu teslim eder" der.
    o an "keşke gelmeseydim" dersiniz. özleseydi beni, ama annem onu daha çok görseydi.
    güç bela gözlerini açar dedeniz ama bir şey söyleyemez. belki de göremez sizi. o her şeyi bilenler gene "kalp gözüyle görür o, sen yanında dur" derler.
    beklersiniz...
    dedeniz gider.
    gelmez bir daha.
    14 yaşında anlam veremezsiniz, zira o zaten ölü gibidir yıllardır. aklınıza kimbilir sağlıklı olsaydı neler yapardık diye gelir.
    bir de mezun olduğunuz gün aynı şey gelir aklınıza. "görseydi kesin gözleri dolardı" dersiniz...
    ama yine de sondasız bir hayatta daha mutlu olacağını düşünerek rahatlarsınız. zira kasketi ve asa kılıklı bastonu ona hep daha çok yakışır. fotoğraflardaki gibi...
    2 ...
  19. 34.
  20. eğer henüz 6-7 yaşlarında bir çocuksanız sadece acı bir olaydır bu, dedenizi kaybetmişsinizdir ve ağlarsınız. fakat ne kadar kötü olduğunu yaşınız ilerleyince anlayacaksınızdır. yaşıtlarınız dedeleriyle vakit geçirirken yüreğinizin bir yeri sızlar devamlı, yaşayamamanın acısı vurur sizi, bayramlaşamamanın, sohbet edememenin, büyüyüp adam olduğunuzu görememesinin acı yükü çöker bir anda. mezarına gittiğinizde bir acı kaplar her yanınızı, okuduğunuzu, üniversite kazandığınızı anlatırsınız, gözünüze yaşlar birikir, yanınızda olmasını dilersiniz ama fiilen imkansızdır, yüreğinizin bir yeri kanar devamlı.
    0 ...
  21. 35.
  22. yanından ayrıldıktan iki gün sonra öldüğünde ne olduğunu anlayamazsınız. iki gün önce "ben hastaneye gidiyorum ilaç yazdırıcam" dediğinde "ben gidiyorum bugün bi iki ay sonra yine gelicem, görüşemeyiz sen ilaç alırken" diyip elini öpersiniz, karşılıklı kendine iyi baklardan sonra ardından bakarsınız. sekiz asırlık şehrin caddesinde yürüyen 70 yıllık bir dev, git gide küçülür, kaybolur, perspektife yenilir. geri gelmeyeceğini bilmezsiniz ama sanki hiç gelmeyecekmiş gibi bakarsınız ardından, zihninizde kalan son fotoğraf karesi o kalır. şimdi bana sorsalar, dedem halen daha yürüyor, eskisinden daha dev, eskisinden daha şirin. bir gün bende onun hızına yetiştiğimde yanyana yürümeye devam edeceğiz.
    0 ...
  23. 36.
  24. Babamın babası, babaannemin kocası, benim her şeyime...

    Bir gün alır dede yanına babaanneyi, giderler hastaneye. Babaanne rahatsız, beli ağrıyor. Dede koşuşturmuş yorulmuş, elinde evraklar. Doktorlar tanıdık sağolsunlar. Bir bakmışlar dedeye; yorulunca dudağı morarmış. "Amca" demişler, "bir de sana bakalım, neyin var neyin yok çıksın ortaya". "Peki" demiş dede. Testler tahliller, saatler süren eziyet!

    2 hafta sonra babanın telefonu çalar; haber kötü! Dedenin 3 kalp damarı tıkalı. Hemde büyük tıkanıklıklar. Meğer Allah korumuş bu vakte kadar. Apar topar anjiyo! Dedenin canı sıkkın tabi, hanımı götürdü hastaneye kendi hasta çıktı. Anadolu erkeğine de yakışmaz hani!

    ikinci kötü haber çabuk geldi; anjiyoda açılmadı damarlar. Tek çare var by-pass...

    Kim bilir bu işi, kalpten kim anlar? Ah tamam işte "o" doktor. Aksilik bu ya, dedenin bir arkadaşı 3 ay evvel by-pass ameliyatı sırasında masadan kalkamamış. Dedenin aklı hep onda. "Ya bende kalkamazsam" diyor "ya bende..." Sureta yüzü gülse de, sireta ölüm kapıda onun için. "hakkınızı helal edin".

    Ve ameliyat; başarılı, tertemiz. artık dede '0' km bir kalbe sahip. Ama o da ne! Dede yemek yemiyor! "Neden dede, neden?", "öleceğim" diyor, arkadaşı gibi, "yesem de yemesem de". Aman yarabbi! Aklımız almıyor ve dede yemek yemiyor. Bir tatlı kaşığı su içmiyor. Hemen psikiyatri servisinden bir doktor geliyor. Dedeyle konuşuyor. Sonuç belli; nadir görülen ameliyat sonrası depresyon. Ev ahalisi nadiriyet namına ne varsa gördüğünden şaşırmıyor kimse. Çaresi sabır, ısrar ve ilaçlar. Ama olmuyor işte! 1 hafta, 2 hafta ve 1 ay. Derken dede zayıflıyor epeyce. Belki yiyor ve içiyor ama temsilen, sadece ısrar üzere.

    Bir gün babaanne arıyor babayı; "babanda bazı yaralar zuhur oldu". Hayırdır inşallah ne olaki! Bir bakıyoruz ki hayrı kalmamış işin; bunlar zona! Tekrar doktor tekrar tahlil. Sonra biraz daha iyi olduğu bir dönem ve mutlu aile.

    Ama bir an dede komada! Müsebbibi kanda yükselen üre. Ve doktor, ve tahlil. Bir kötü haber daha; böbrek iflas etti. Ve dede tam olarak komada!

    Diyalizle tanışması geç olmadı. ilk diyaliz onu komadan çıkardı. Odaya geldi, yarı baygın... ve bir an ayıldı; "Kenan Doğulu nasıl?". "Dede, sen Kenan Doğulu'yu tanımazsın bile". Ama duymadı. Çünkü tekrar uyudu. Meğer yüksek üre sayıklama ve halisünasyon sebebiymiş. Hayırlısı bakalım...

    Sonra biraz daha iyi olduğu bir dönem ve mutlu aile. Tüm bunlarla birlikte dedenin başlayan diyaliz macerası. Sol kolda birleştirilen damarlar, gürül gürül kan akıyor içlerinden. Her seansta vücuda giren çuvaldız bozması iğneler -ki düşmanıma vermesin rabbim-. Dede diyalizi bir tedavi sanıyor, böbrek düzelince bitecek. "Bitmeyecek" diyemiyor kimse, "bitecek elbet dede, bitecek!". Her seanstan sonra bitkin ve solgun bir adam. Ah ne yakışıklıydın sen -ki kıskanırdım ben-. Ve bir gün anlıyor dede bunun süreceğini ölüme dek. Tekrarlıyor zihninden; "ölüm"... o ne güzel kurtuluştur.

    Diyalizler sürüyor. Aile yaşam telaşında. Babaanne, tıpkı dedenin babasına baktığı gibi dedeye de bakıyor. Ne mukaddes varlıktır kadın! Sabrın ve şefkatin ete bürünmüş hali...

    Diyalizler sürüyor. Aile yaşam telaşında. Ama dedenin durumu iyiye de gitmiyor hani. Babanın canı sıkkın. Amca, belli etmese de perişan. iki oğul var ardında dedenin, dağ gibi. Olmayan tek şey, ölüme çare.

    Ve bir gün, seherinin her seherden farklı olduğu, kuşların ötmediği bir gün. Saat sabahın beşi, belki beş buçuk. Ev yankılanıyor telefonun feryadıyla. Önce baba bağırıyor daha telefon açılmadan; "eyvah babam!". Ve torun gözünü açıyor ama uyku sersemi hala. Anne telefonla konuşuyor. Karşısında amca, "yenge" diyor, "babamı kaybettik"! anneden sadece uzun ve acı bir "yaaaaa" sesi çıkıyor önce. Ve babaya dönüp "baban gitmiş" diyor. Ah anne ah! Nereye gitti peki? Hayır gitmedi aslında; öldü! Aman yarabbi ne soğuk kelimedir 'ölüm'. Öyle soğuk ki dili üşüyor insanın, içi yanarken. Ve yakıştıramıyor kimse kendi sevdiklerine "öldü" demeyi. Torun ayılıyor birden; "dedem öldü"!
    3 ...
  25. 37.
  26. sut almya gitmistim sana sozun vardi oturup bir seyler anlatacaktin. onca sene hep yanimdaydin nasilsin dediğimde bir kez bile kötüyüm demedin. uykusuz geçirdiğin gecelereden bir kez bile şikayet etmedin .ama getirdiğim sütü içmedin be dede çabuk gittin.10 dakika dede 10 dakika bu kadar kolay birakmazsin saniyordum bizi.özledim seni dede hemde cok özledim...
    0 ...
  27. 38.
  28. 39.
  29. yaşanmadan önce ne kadar ortaya çıkacak vaziyet hayal edilmeye çalışılırsa çalışılsın beklenenden çok daha fazla koyan, üzen olay.
    74 yaşında, artık kalbi dışında sağlam organı kalmamış biraz da tatlı-aksi bir adamdı dedem. 4 yıldır karaciğer kanseri-siroz-prostat-dalak-trombosit düşüklüğü gibi yığınla dertle uğraştı, öldüğü zamana kadar hiç yataklık olmadı. bir yerde yaşını da düşünürsek ölüm elbette bi kurtuluş. lakin işin insana koyan başka boyutları var.

    yılda bir kez görürdüm dedemi. farklı şehirlerde yaşadığımız için. çocukluğumda bana inanılmaz şeyler anlatırdı, bense inanırdım. şener şen'in meşhur aslan avcısı ziya tiplemesi gibi. sonraları çok fazla konuşma fırsatımız olamadı. hastalığının ciddileştiğini duyup da otobüse atladığımda hala kabul etmek istemedim öleceğini. o da beni beklemiş galiba, otobüsüm inmeden 15 dakika önce gözlerini kapamış hayata. 4 torunu var rahmetlinin ben dahil. ne yalan söyleyeyim en uzak benimdir gibime geliyordu ona. ikisi zaten hergün beraberdi onunla, benim kardeşim de doğal yapısı itibarıyla sevecendir. bu sebeplerle beni de sevdiğini bilmeme rağmen, dürüst olayım, en uzak torunu olduğumu sanırdım. aslında tüm akrabalara benzer duygular içindeyimdir. dedem öldüğünde pantolonundan dört resim çıktı. kendisinin ikisi aynı biri daha genç dönemde çekilmiş üç vesikalık fotoğrafı. ve benim bile varlığını unuttuğum öss için çektirmiş olduğum bir fotoğrafım.
    2 ...
  30. 40.
  31. her olum gibi erkendir arkanizdaki koskocaman dagin yikilmasi ve her hatirlayisinizda yureginizin kanamasidir bir daha bir daha..
    0 ...
  32. 41.
  33. hatırladıkça unutmak istediğim süreci hatırlatan kayıptır.

    ev sakinlerinin rutin bir kontrole gidermişçesine dedeyi götürdükleri hastaneden, hüngür hüngür ağlamaklı dönmesi, evin kapısının çalınması ve kapının açılmasıyla anne-teyze-büyükannenin ağladıklarının görülmesi, annenin "oğlum deden kansermiş.." demesi, iki yıl süren çetin mücadele, yurtdışında tedavi/bitkisel ilaçlar...gibi elden gelen her şeyin yapılmasına rağmen dedenin günden güne gözlerimizin önünde eriyip gitmesi, geceleri annenin ağlamaklı sesinin duyulması, bir sabah saat 5'e doğru evde kuranı kerim seslerinin işitilmesi ve salona geçilince herkesin orada olduğunun ve dedenin artık can vermek üzere olduğunun görülmesi, bu satırların yazarının yaşının küçük olması nedeniyle bir diğer odaya götürülmesi, bir süre sonra acı gerçeğin vuku bulması. özledim seni sinirli adam.
    1 ...
  34. 42.
  35. 43.
  36. 44.
  37. siz doğmadan önce olmuşsa duygu seli yaşatmayan olay.
    0 ...
  38. 45.
  39. ikisi de yoksa artık kuzusu değilsinizdir kimsenin. beyaz sakalların hacı misleri kokusunun hasretini çeker olmuşsunuzdur. 1000 kere dinlediğiniz hikayeleri keşke 1000 kere daha dinlesem dersiniz. yaşlı insanların ölümü acıtır içinizi bir çınar devrilmiştir yerine konulmaz hiç bir şey açtıkları boşluğu ... lakin gülümsersiniz de aynı zamanda hatrınıza gelir yaşadıklarınız .genç ölüm gibi değildir. burnunuzun direği sızlamazda içiniz yanar hemde sakn sakin.
    0 ...
  40. 46.
  41. miras yedilerin büyük ihtimalle birbirleri arasında kavga edeceği, üzücü ama kaçınılmaz olaydır.
    0 ...
  42. 47.
  43. 105 yaşında bir çınarın devrilmesi, dallarındaki onlarca kuşun evsiz yurtsuz ve en önemlisi sahipsiz kalması.
    2 ...
  44. 48.
© 2025 uludağ sözlük