çağan ırmak imzalı cuma günü vizyona girecek film.
-----spoiler-----
peşinen söyleyeyim filmde ağlamadım,
peşinen bir şey daha söyleyeyim babam ve oğlum'da da ağlamadım,
son peşin, çağan ırmak'ın elle tutulur tek filmi mustafa hakkında her şey'dir kanımca.
hikayesi sağlam gibi dursa da aslında vasat bir senaryodan öteye gidemiyor kanımca. anlatım tekniği daha realist olsun diye kasmış adam. bir de galiba italyan sinemasını seviyor.
kamera kullanım tekniğini diğer yapıtlarına nazaran beğendim, diyaloglar da biraz fazla kasıntıydı yer yer ama kotardı. müzikler film için uygundu, ama seyirciyi ağlatmak için müziğin sesini açma eskilerde kaldı be hacı. muhtelif sahnelerde yine bir başka çağan ırmak ile mendil ıslatıyoruz dersine girdiğimi hissettim la. salonun kızlardan oluşan böhüöhü kısme ağlak ayinlere falan girişti ama yanımdaki hatun gayet uyudu lan. neyse sonuç olarak çağan ırmak yine kalburüstü olmayan bir film çekmiş. devam etsin. hee yiğidi öldür hakkını ver, mübadele görmüş, yaşamış, etkilenmiş bir insan çok şey bulabilir bu filmde.
-----spoiler-----
bu entry vesilesi ile sözlüğe de teşekkürlerimi iletirim, sayelerinde böyle bir etkinliğe katıldım.
normalde dram türünde filmleri sevmem. ağlamak, yüreğini dağlamak, üzülmek, kahrolmak vb.. şeylere hayatımda yer yoktur. içinde bunları barındıran filmleri de kendi tercihimle gidip izlemem. davete iştirak etmek için ön gösterime katılmıştım, isabet olmuş... yaklaşık 1 ay önce dedem vefat etti. onun üzerine filmi izlediğimden dolayı, film beni baya etkiledi. filmin konusunun geçtiği dönem ile bizim yaşadığımız dönem örtüşmeyebilir ama ister istemez yaralıyor insanı. yaşanan zaman ve mekan farklı ama benzerlikler de yok değildi.
leyla ile mecnun'dan ayrılışı ardından arda'yı görmek, sanki kasten yapılmış olan tıs tıs tıs tıs gülüşünü dinlemek oldukça keyifliydi. filmde "babam var benim" dercesine "dedem var benim" dese tam olacaktı...
uludağsözlük yazarlarının da katılmış olduğu öngösterimde izledim filmi. hatunların salya sümük ağladığı yerlerde uyumuşum o ayrı * vizyona girdiğinde bir daha izlemek vacip oldu.
işte bu filme gidilir gibime geliyor babam ve oğlum ıssız adama ağlayanlar birazda dedemin insanlarına ağlasınlar diyen bir çağan ırmak var değindiği konu filmde vermek istediği mesajlarda iyi fragmanlarına baktığımızda filmin komedi yönünü koymuşlar yine şu durumun gerçekleşmesine sebep olacak film gibime geliyor: ''filmi fragmanı konusu değilde filme gidenlerin yaptığı yorumların satması'' asıl gişeyi yaptıracak olan.
hiçbir entry, film hakkında ön yazı, filmin konusunu okumadan, fragman dahi izlemeden filmi vizyona girdiği bugün izledim. iyi ki de öyle yapmışım. film hakkında tek bildiğim mübadeleyi anlattığıydı, mübadele sonrası dördüncü kuşak olarak orada olmam farzdı.
çağan ırmak, öykü anlatmada usta, görüntü açısından her zaman doyuran ve hep filmin içine seyirciyi sokan bir sinemacı. ama bu kadar da olmaz ki kardeşim. ben hala filmdeyim. film beni götürdü girite, biz dostuz diyen birkaç yunanlıyla gerçekten dost yaptı. giritin hemen öncesinde kumaş kesiyordum, resimlerde metafor buluyordum. ustalık dönemi böyle bişey olsa gerek. bir çocuğun gözünden hikaye anlatırken sizi alıp onun yanına koyuveriyor, salonda koltuğunuz bomboş kalıyor.
nuri bilge ceylanı, demirkubuzu çok konuşuyoruz. çağan ırmakı ağlattığından es geçiyoruz. şimdi herkes bu değerli filmin yönetmenini konuşsun, olumlu/olumsuz eleştirsin. bu film için herkes sinemaya gitsin. bu film, bu oyuncular, bu yönetmen, bu kadro bunu hakediyor.
çağan ırmak'ın 12 eylül darbesini ve ege yöresi insanlarını bir kez daha işlediği, türkiye ve yunanistan arasındaki mübadele göçünü anlatan güzel bir dram filmi.
herşeyiyle türkiyede yapılmış şu ana kadar ki en mükemmel filmdir. gidin, izleyin. her kuruşuna değen bir film. 10/10
--spoiler--
pamuk sahnesi, kolonya taşak sahnesi, veletin eve giderken hümeyraya verdiği ayar, postacının az görünen ama çok güldüren sevimli yüzü, ara ara söylenen mükemmel deyişler, küfürler ve daha nice nice mükemmel sahneler. çetin tekindor'un muazzam oyunculuğu, boyundan büyük oyunculuk sergileyen velet, mükemmel doğasıyla izmir ve defalarca izlenesi bir çağan ırmak filmi. bu film izlenmezse hangi film izlenir diye sorasım var ama cevabı biliyoruz malesef. *
--spoiler--
bugün tek başıma gittiğim filmden yanımda o tatlı egeli insanlarla çıktım. her yaz balıkesirin bir ilçesine gidip o insanları yıllardır yakından müşahade eden bir insan olarak diyaloglar, acı tatlı her duruma getirilen o neşeli yorumlar babam ve oğlumdan sonra tekrar beni benden aldı. vay biz ne acılar çektik ezildik kırıldık tavrı olmadan anlatıldı çok şey. acı çekmeden ağlayıp rahatladı salondaki herkes. hele yanımdaki teyze hem hastaydı öksürüyordu hem de hüngür hüngür ağlıyordu. bu arada insanların sinemalara bulaşıcı hastalıklarla -grip,nezle vb.- gelenlerin yanlarına o insanların hasta olduklarını bilmeden kaderin cilvesiyle mecburen oturmak zorunda kalmaları da ayrı üzücü, ayrı bir film konusu gibi..neyse sosyal mesajımı da verdiğime göre iç huzuruyla uyuyabilir herkese de bu filmi tavsiye edebilirim.
hergün 7 de çıktığım işimden,gösterim günü evrenin kastı varmış gibi 9 da çıktım. dolayısıyka sözlük yazarlarının davet edildiği 22 kasım gösterimine katılmaya can attığım ama katılamadığım film.bende yeri ayrıbu bakımdan.bana bir kez daha'' bir şeyi çok isteme,olmaz''ı hatırlatan film dir.
arkadaşlar birçok açıklama yapmış. etraflıca anlatmaya gerek yok. lütfen gidip gişeye borcunuzu ödeyiniz. Özellikle oyunculukla ilgilenenler Çetin Tekindor dersini kaçırmamak için iki kere izlesinler. güzel olmuş babam ve oğlum filmini geçmiş.
insanın içindeki 'insan'ı ortaya çıkartan bir çağan ırmak filmi daha.. duygusal, naif, sosyal, insani.. çocuğundan en yaşlısına kadar oyunculuk mükemmel, kurgu şahane.. görüntüler hayranlık duygusu uyandırıyor insanda. çağan ırmak türk sineması için önemli bir isim olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır. binlerce kez teşekkürler bu filmde emeği geçen herkese.
10 yaşında bir çoçuğun ozan'ın gözünden doğduklari yerden sirf irklari yüzünden göçe zorlanan insanların hikayesini 1923 türk-yunan mübadelesi yıllarını anlatırken bunu bir drama, aşırı acıkılı bir hale getirmeden o kadar naif işlemiş ki misal gündüz vakti komşuya ayip olur diye dükkaninin kapisini kilitlemeyen yardım sever güzel insanlarmış. izlerken çok çok keyif aldım. hem mübadele yılları hem 80 darbesi ile yüzleşmeye hazır olun der gibiydi çağan ırmak. ayrıca peruzat'ın mehmet öldükten sonra yaptığı tablodaki metaforu da müthiş olmuş bayıldım. Bencede o güzel insanlar o güzel atlara binerek çok uzaklara gittiler.
Dün izlediğim konu olarak Yunanistan'da sürülen bir Türk ailesinin yaşadığı olaylar ve 80 darbesi küçük bir çocuğun bakış açısıyla anlatılmış.Sıkılırım diye düşünen arkadaşlar sıkılmazlar güzel film izleyin.
kesinlikle beklentimin çok altında hatta bir ara dedim yanlış filmde miyim acaba diye ben de hiçbir his uyandırmadı sanki beni değil de başka bir milletin öyküsünü anlatıyor gibiydi.belki de o dönemi yaşamış kişiler için ilgi uyandırıcı olabilir bilmiyorum.yani öyle yok şöyleydi yok böyleydi diyenlere çok inanmayın babam ve oğlum filmiyle kıyaslamayın bile alakası yok.ne ağladım ne güldüm hesabı öyle kapandı konu bitti film.çetin tekindor un oyunculuğunu izlemek için yine giderim diyenler varsa ona lafım yok.adam yine king.
kesinlikle objektif bakamadığım film. zira benim gibi büyükbabasının yanında büyümüş, dünyada en sevdiği adam o olmuş biri için filmden daha ötesiydi. hiç şüphesiz boğazında bilardo topu kalmış hissi bırakan film. ve hatta tek başına kalıp, izleyip yutkuna yutkuna ağlanası film. sadece kült film seviyorum diye gezen kitlenin kendini aşıp izlemesi lazım.
dede sevgisini yeniden hatırlatan sıcacık bir film olmuş.yavaş yavaş insanların yüzüne kendilerinden olanı nasıl ötekileştirdiklerini çok başarılı şekilde aktarmış.
--spoiler--
biz aslında mercedes bile alırız ama dedem fakirlere ayıp olur diyor
--spoiler--
bir filmin güzel olup olmadığını "ne kadar ağladın?" sorusuna verilen yanıtlarla belirleriz hep. oysa ki daha nice kriterler belirler güzelliği.
bu defa ağlamayacağım dedim ulan, çağan ırmak'ın bir filminde de gözlerim dolmayacak öyle ota boka!
aldım eşi dostu, bir güzel kuruldum yerime. tamam iyi güzel çok eğleniyorum oh! diyorum tam, filmin ikinci yarısında filme daldığımı farkettim. ben de o aileden biri oluvermişim, "aha benim dedem lan bu!" repliği dökülüvermiş dudaklarımdan. üstelik ben de dedemi o yaşlarda kaybetmişim. meğer ne çok özdeşleşmişim ben o filmle, ne çok bulmuşum kendimden bir şeyler öyle...
sonra o evdeki kız oluvermişim birden. "ah babam benim be!" demişim, benim babamın da gururu incinse bu kadar, o da yediremez kendine. o da böyledir, belli etmez ama kırılır, incinir...
ve kocası hiç gelmeyen o kadın oldum... aslında "onun" artık gelmeyeceğini aylar sonra anladım.
ozan oldum, babası oldum, anneannesi oldum... ben filmin ta kendisi oldum.
ve çağan beni yine ağlattı. hiç istemeden hem de...
Ben gördüm hem de çok gördüm. Erken yaşlandım.
...
Sene 1923. Ortalık başladı kaynamaya, bir laflar dolanır; mübadele derler, gitmeliymişiz oralardan evimizi bırakıp.