kendi yazdığım, değişik bir pokemon hikayesi. göz yaşlarınıza engel olamayacaksınız...
-PROLOG-
pokemonların adam yerine konmadığı, bir mal gibi alınıp satıldığı ve henüz seçme ve seçilme haklarının olmadığı kadim ve zor zamanlar ve buna tüm gücüyle direnen, karşı çıkan bir pokemon ustası. adaletsizliğe karşı demoklesin kılıcı gibi sallanan bir cengaver. dedemin hiç bir yerde anlatılmayan epik macerası. dedemin eskimiş ve yıllanmış günlüklerinden aktardığım, dede ismail, piç burak, mistik hatun ve nice sayısız, isimsiz kahraman pokemonun akıllara ziyan hikayesi. eğer sizde tarihin arka odalarına ışık tutmak, yakın tarihimizle ilgili olayları daha iyi öğrenmek istiyorsanız. buyrun burdan bakın;
not: bu öykü kesinlikle milli ve dini değerlerimizde dalga geçmek ve yozlaştırmak amacıyla yazılmamıştır. hali hazırda ne amaçla yazdığımı ben de bilmiyorum. kendini pikaçu sanıp balkondan aşağı atlayan çocuğa ithaf edilmiştir. (keşke picigetoyum diye atlasaydı düşmezdi lan o zaman)
Bölüm 1
Birinci dünya savaşının başladığı yıllar. Ülkenin dört bir yanı işgal edilmiş. Tüm pokemon çiftlikleri dağıtılmış, millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüştü. Dedem henüz 18 yaşında toy bir delikanlı. Elinde babasından kalan bir pikaçu ile milli mücadeleye destek vermek için can atıyor. Tabi o zamanlar tekalifi milliye kanunları gereği halkın elindeki tüm pokemonları topluyorlar. Dedem milli mücadeleyi can-ı gönülden desteklemesine rağmen can yoldaşı pikaçusundan ayrılmak istemiyor. Hayattaki tek arkadaşı pikaçuyu da askerler alıp götürürken ağlıyor. Ama dedem bu vatan için canımız feda diyerek göz yumuyor. Daha sonra dedem çanakkale cephesinde savaşıyor pokemonsuz olarak. Çünkü tüm erlere yetecek kadar pokemon yok. Sadece rütbeli subayların emrine veriliyor pokemonlar. Savaştan arta kalan zamanlarda her yerde pikaçusunu arıyor. Geceleri gözüne uyku girmiyor.Düşman için hava hoş tabi. Herkesin elinde hitmonchanler, wartotrtleler. Durmadan saldırıyorlar. Bizde ise elinde balbasarı olan kendi şanslı sayıyor. Dedemin bi lafı vardır.Hiç unutmam.eldeki bir pikaçu daldaki çarizardan iyidir diye. Yine de Allaha şükrediyor.iman dolu yürekleriyle yalın ayak ve pokemonsuz savaşıyorlar. Ulu Önderin taktiksel askeri dehası sayesinde düşmanı bozguna uğratıyorlar. Dedem de büyük bir kahramanlık gösteriyor. Çiftçi kökenli olduğu için ingilizlerin yaklaşık 150 balbazarını bahçıvan makasıyla buduyor. Tabi düşman acayip şaşırıyor ,korkuyor. Hatta yine Seyit Onbaşının 600 kiloluk Snorlaxı sırtlayıp düşmana fırlatması ve ağır tahribat vermesi günlerce konuşuluyor ve dış basında büyük yankı uyandırıyor.
Bölüm 2
3 ay sonra
savaş türklerin büyük zaferiyle sonuçlanıyor. kahramanlık hikayeleriyle dolu bir zafer. sikörtıl ve starvi taşıyan nusret pokemon gemisinden tutunda cepheye kağnıyla pokemon taşıyan kadınlara kadar.dedem savaşın sonlarına doğru bir haber alıyor. pikaçusu kazım karabekirin emrinde doğu cephesindeymiş, kahramanca savaşmış ve durumu iyiymiş. pikaçusunu geri vermişler. kavuşunca sarılıyorlar ve saatlerce ağlıyorlar. tam bir mutluluk tablosu. ikisine de istiklal madalyası takılıyor ve evin yolunu tutuyorlar. eve varınca dedemin babası kapıyı açıyor. ve onlarda özlemle sarılıyor. ikisini içeri buyur ediyor. sabaha kadar dedem anlatıyor babası dinliyor, babası anlatıyor dedem dinliyor. ama dedemin babasının pokemon alerjisi var. pikaçuya içten içe kıl oluyor. bu tipini siktiğim de mi geldi diyor. dedem, baba... diyor. bir müddet susuyor. sonra devam ediyor. ben çok hastayım. ona bir oda ver baba gidecek hiç bir yeri yok. ben ne gidebildim, ne kalabildim. tamam lan ahırı hazırlatıyım orada kalır diyor dedemin babası.