Tanımla başlamak farzdır ama gelgelelim konu biraz çetrefilli olunca tanımıda zor oluyor.
ömrümün ilk 2-3 yılının dedemin son 2-3 yılına denk gelmesinden mütevellit hayata, dede kavramından yoksun başladım. * durum bu olunca dedemi hep babamdan dinlerdim. çıkardığı olayları, mahallenin delisine(!) yaptığı gizli yardımları ve her ramazan onu evine getirip iftar ettirmesini, yardımseverliğini ve daha birçok gülümseten, iç sızlatan anılarını ezbere bilirim. hayatı boyunca bir çok torunu oldu fakat içlerinde en küçüğü ben olduğum için bana ayrı bir sevgi gösterirmiş. ömrünün son dönemlerine denk geldiğim için artık vasiyet eder gibi konuşmaları artmaya başlamış. zamanında çok kişinin suratını çarşamba pazarına çevirdiği parmağındaki yüzüğü bana vermelerini istemiş. "taksın bu yüzüğü, üstü açık kırmızı bir arabaya binsin, yanınada kızları alsın" dermiş bir yanı çapkın olan o tatlı adam!
avucumda o yüzük, yanımda 11 yaşında kardeşim, ben yüzüğe, kardeşim bana bakıyor. tuhaf oluyorum. yaşasaydı şu anda 60 yaşında olacaktı be çok değil! hem kardeşimi de görecekti. belki ona da birkaç hatıra bırakacaktı... onu da tanıyıp belki de en az benim kadar çok sevecekti. ama malesef o belkide istemeyerek yanımızdan ayrılmak zorunda kaldı.
daha da büyüyüp, evlenip, çoluk çocuğa karıştığımı düşünüyorum. o yüzüğü kardeşimden kaçırır gibi saklamışımda çocuğuma vermişim. kardeşimin dedeme dair hiçbir hatırası olmamış. içim rahat etmiyor be! vicdan azabı çekiyorum suçsuz yere.
diğer seçenek daha cazip geliyor. şuan zamanı değil ama o günlerde gelecek ve kardeşime şöyle bir abilik yapacağım. herhangi bir yolu var mıdır bilmiyorum ama dededen kalma o yüzüğü bir kuyumcuda ikiye böldürücem. yüzüğün yarısı kardeşime yarısı bana. gün olurda dedem yukarlardan bizi seyrederse yaşattığı paylaşma duygusunun, kendi kanında yaşadığını görür belki. belkide gururlanır. 3 yaşına kadar yaşatamadığım o gurur duygusunu ona oralarda tattırırım belki.
hem çok mu be kardeşim! belki bizimde bir yüzük kardeşliğimiz olur!