Beni en ballı torunum diye severdi biri. Şimdi hatırlamıyor bile. Diğeriyle de aramızdaki mesafeyi daima koruyoruz bi aşamadık 25 yılda. Bu gidişle de 25 yıl daha aşamazsak şaşırmam hani.
rahmetli dedem "allahım elden ayaktan düşürmeden canımı hayırlısıyla al." diye dua ederdi her zaman.
ben anlamlandıramazdım, yazın gittiğimizde köye. bir bana kıymalı yumurta yaptığını hatırlarım.
bir de biz ankaradayken gecenin ilerleyen saatinde çok uzaktaki köyümüzde vefat ettiği haberini..
o zamanlar epey küçüğüm. ölümü anlayabilecek bir durumda değilim. 4 yaşındayım işte altı üstü..
dedem vefat ediyor, babam annem apar topar köye gidiyorlar beni ve 2 ablamı evde bırakıp.
o zamandan beri babam gece 11 gibi kapatır telefonunu. ne zaman gece bir telefon çalsa dedemin tekrar tekrar vefat ettiği haberini alacağını düşünür belki de. babam güçlü adamdır, bu meseleleri konuşmayız onunla..
dedemin duası..
babam çok sonraları anlattı ki, dedemin babası kanser olmuş. dedem sırtında babasını gemiyle karadenizin bir köyünden
istanbu la götürmüş. tam 3 ay istanbul da hastane hastane dolaşmışlar. dedem gariban. dedem kimsesiz ama babası var yanında. çökmüş adam..ve bir gün kaçınılmaz son.
aradan yıllar sonra dedem aniden vefat ediyor işte. kalp krizi.
diyorum bizim ailede var bir duygusallık. kalbe vuruyor hep. kalpten vuruyor bizi. dedem oturduğu sandalyede düşüp vefat ediyor.
kimseye muhtaç olmadan elden ayaktan düşmeden..
babam da böyle dua eder.
ne zaman babamın duasını duysam gözlerim dolar. içimden "baba" derim "bir gün ansızın gideceksen çok kızarım sana." duymaz babam..
Sevgisini gram hissedemediğim ama keşke sevse dediğim insan sanırım. Sevgimiz yok ama saygımızı hiç bozmadığım babamın babası.
Tek selamlaştıgım zaman dilimi bayram.
O hasta ve ben ona değil hasta oluşuna üzülmeyişime üzülüyorum.
Koşulsuz sevgi barındıran insanlardır. Rahmetli dedem,beyaz dedem derdim ona bembeyaz saçları vardı, elimden tutar hergün gezdirirdi, bakkalın önünden her geçtiğimizde bozuklukları verir içeri koşardım, sobalı evi vardı dedemin yanında yatmaktan büyük keyif alırdım, gece o sobanın ışığının tavana yansımasını izlerdim, beni elleriyle büyüttü dedem, hiç unutanıyorum ki dedem o güzel günleri o çocukluğumun en güzel anılarını, şanslıydım. dünyanın en güzel şeyi küçük bir çocuğu mutlu etmektir ve sen bunu hep yapardın dedem ve uzun zamandır yoksun mezarının başında ne çok göz yaşı döktüm hiç olmadığı gibi aktı yaşlar, gittiğin yerde huzurlusundur eminim dedem.
babam memur olduğu için, çocukluğum memleketimden dolayısıyla dedemden uzakta büyüyerek geçti. dolayısıyla hiçbir zaman dedeme çok da derin bir sevgiyle bağlı olmadım.
ancak insanların genelde dedelerini ne kadar çok sevdiklerini bilirim. dedenin ölmesi başlığına bu kadar çok entry girilmesi de bunun en bariz kanıtıdır herhalde. ancak dediğim gibi benim dedemle çok da fazla vakit geçirmemiş olmam hayatımda büyük bir eksikliğe neden oldu.
mesela geçen gün bir dede ve torunun konuşmasına şahit oldum
cuma namazına gidiyordum. namaza geç kaldığımı düşündüğüm için koştura koştura camiye gittim. camiden içeri girdim sağıma soluma hiç bakmadım. tek düşüncem, ayakkabılarımı adamakıllı bir yere koyup çalınmalarını önlemekti. aynı anda yaşlı bir dedeyle şirin bir çocuk konuşuyordu. çocuk heyecanlı şekilde dedesine, "aaaaa dede şu böcek ne böceği çok
güzelmiş" dedi. dedesi de "ehehe hangi böcekmiş göremedim torunum, göster bakayım" dedi.
ikisinin de sesleri kulağa çok mutlu geliyordu. ufacık bir böcek küçücük bir çocuğu, o mutlu çocuğun mutlu olması da koskoca bir adamı, dedesini mutlu ediyordu. mutluluğun nasıl da bulaşıcı olabileceğini öğreten böcek, adeta bir mutluluk elçisiydi.
derken çocuk "şurda dedeciğim" dediği ve parmağıyla işaret ettiği an, ayağımın altında çatırt diyerekten bir şeyin ezildiğini fark ettim. içimdeki ses "yapma volkan ya yapma yapma!" nidaları atıyordu. ezmiştim küçük çocuğun tüm mutluluğunu. ayağımı kaldırdığımda yeşilli siyahlı bir cisim yere yapışmıştı. hatta bir iki tane yamulmuş bacak çırpınıyordu. o an çok güzel bir dede-torun anını mahvettiğimi fark ettim. anlamıştım artık. ben lanetliydim. hem kendi dedemle olan ilişkimi yürütememiştim hem de başka dede-torunların ilişkilerini zedeliyordum. "dedelerden ve torunlarından uzak dur." dedi içimdeki ses.
çocuk sustu ben sustum dedesi sustu. ezan başladı. hayat devam etti
bir insan nasıl tefecilik yaparken iflas edebilir aklım almıyor. haram para gerçi umrumda değil ama bana aşırı trajikomik gelmiştir dedemin gerçekleştirdiği bu eylem.
Cocuklugumun kahramanidir , oglunu ve kizini trafik kazasinda kaybettigi icin sabah 5'te baslardi icmeye , oglunun adini tasidigim icin gururluyum canim dedem mekanin cennet olsun.
Kanımca yaşlı olup her lafa karışması sonrasında çocuklarının ve torunlarının kırmamak için sabırsız sabırsız "de bakalım sen de de de hadi de de sus sonra" diye diye adı dede kalmış tontiş akraba.