gama kişisi 11 yaşındayken bir akşam dedesi bayılır. sonraki gün babanın izni bitecek ve memleketlerinden ayrılacaklardır.
g: dede iyisin dimi?
d: iyiyim kızım tabi, yok birşeyim..
g: ciddi misin?
d: aaa, korktun mu sen. bak bana, kötü görünüyor muyum!?
g: (yorgun bir surat vardır karşısında, uzanır öper dedesini) hayır! ama seni bir daha görebileceğim değil mi?
d: seneye geldiğinde yine göreceksin tabi. hadi uyu artık sen, saat geç oldu bak.
gama kişisinin dedesiyle kon konuşmasıdır bu. aradan 15 gün bile geçmeden dedenin vefat haberi gelir...
bir telefon operatörünün "gençken yapılacak 100 şey" maddesindeki 98.şey "dünyanın en inanılmaz konuşmasını yap" dedem tarafından benim üzerimde uygulandı.
yer:dedenin evi
sebeb-i ziyaret:bayram
namazdan gelen, cemaat-i müslimin gözdesi dede: kızım senin kaşların ne kadar siyah.
+öyle dedeciğim.
-kendi kaşların mı?
+ııı nasıl yani?
-boyuyor musun yani?
+yok dede nerden çıktı?
-halan boyuyor da ondan sordum.
valla dedem bayramdan bu yana kalan 2 maddeyi de tamamlamıştır, eminim.hatta kendi maddelerini eklemiş;
++merdaneli çamaşır makinasından bıçak bileme makinası yap,
++yerdeki muşambaları sök kendine kemer yap,
++çaydanlık ve demliklerin kulplarını çevir yukarı doğru baksınlar,
++her yıl deliler gibi yer elması ek, bidonlarca turşu kur
++boyun kısa terliklerinin altına topuk çak
+ yavrum benim adımı ingilizce söylesene
- özel isimler ingilizceye çevrilmiyor dede
...........
.....
..
..
..
+ evladım hadi ingilizce adımı söyle bana
- dede özel - isimler - ingilizceye- çevirilmiyor.
.....
..
......
ve bu konuşmanın haftada birkaç kere yapılması.. güzel güzel anlatıyoruz efenim.
ama çevrilmiyor işde napalım yani. onun yerine cümle söylettirirdim onu çevirirdim hoşuna giderdi dedoşumun. allah rahmet eylesin.
- biz senin yaşındayken çobanlık yapardık!
- ee n'apayım şimdi? okul kampüsünde hayvan mı otlatıyım?
- yap tabii. çim yok mu orda? yerler onları...
- yok yemiyorlar. yeni nesil koyun işte. ot seçiyor hayvan oğlu hayvan.
-dalga geçme itoğlu it. biz senin yaşındayken büyüklerimizin yanında konuşamazdık bile.
- dede sen küçükkken kaç yaşındaydın?
- ha? ne?
- yok bir şey, çay koyayım mı?