rose mcgowan'ın dublör mike'la tanışması sırasında emin olamayıp barmen warren'a (tarantino) bu adamın kim olduğunu sorması ve uzaktan kısık sesle aldığı cevap bu muhteşem filmin bence en en en eğlenceli kısmıdır. beklentisizce izledim, inanılmaz keyif aldım.
filmin bu kadar eleştirilmesi, bunca insanın antipatisini toplaması kill bill'den de hatta pulp fiction'dan da kült olabildiğinin göstergesi.
bu gün izlediğim filmden muhteşem hislerle çıktım. böylece taptığım 3. filmim oldu. belki tarantino sadece sinemasını seven birinin aradıklarını bulacağı bir film. salondan çıkan diğer kişilerde aynı ışığı göremedim. bu yorumlardan da aynı bakışları sezebiliyorum.
ilk yarıda gerçek gerilimi yaşadım. diyaloglar bir abartı veya apsürtlük içermeksizin günlük hayattan alınmış gibiydi ve eğlenceliydi. tarantino sırf bu ilk yarıda filmi terketmek isteyecek tiplere hitaben etikete korku türünü de yazdırmış iyi de etmiş ama sanırım yetmemiş. piyasada benim iğrenç ve saçma olanlar diye ikiye ayırdığım korku filmlerini izleyip güzelmiş dedikten sonra bu yapıma laf atmak kimseye düşmez.
2. yarı tam manasıyla harikaydı. "işte bu" dedim. onca aksiyon, tarantino sinemasına özgü şaşırtıcılık ve eğlence.
müzikler yine gayet iyi seçilmiş.
tarantino'nun önceki yapıtları gibi bir çok gönderme bulunmakta. en ilginçleri de tarantino'nun kendi filmlerine yaptılı göndermeler. kill bill'de reservoir dogs'a ve pulp fiction'a göndermeler vardı.hatta sin city'ye de kill bill'den başlı başına bir parça koprarıp vermişti* bunda da var.
(bkz: big kahuna burger) *
sondaki harkulade dayak sahnesi... *
kızlardan birinin twisted nerve çalan telefonu
ayrıca hastahanede 1 numaralı oğluyla konuşan şerif.
böylesine mutlu ayrıldığım bir film oldu. son soundtrack'i çok sevdim dinlemek istedim ama malum dvd değil. bill'i arayıp bulmuş 5 nokta avuç patlayan kalp tekniğiyle öldürmüş gibi mutlu oldum hafifledim.
tarantino abimizin bize bol bol ayak izlettirdigi filmdir. ayak fetişi denen mevhumun bokunu cikartmiştir hatta. filmde ne kadar kadın varsa hepsinin ayak hatlarini zihnimize kazımiştir sagolsun.
dogrusunu söylemek gerekirse, sinema sanati ile fazla ilgisi olmayan, "bi filme gideyim de şöyle birkaç atraksiyon göreyim" diyen insanlar pek de hoş vakit geçiremeyeceklerdir bu filmi izlerken. hatta belki sonuna kadar bile izlemeyeceklerdir.
izleyen bir çok kişi, filmin yarisinda solandaki izleyicilerin sinemayi terkettiğinden bahsetmektedir. gerçi benim izledigim salonda öyle bir şey olmadi ama yanımdaki arkadaslarim da dahil, bircok kişinin sıkıntıdan patladigina sahit oldum kimi zaman.
filmde yine uzun uzun dialoglara yer vermiş tarantino. dakikalarca konusan bi sürü kadın var. "amma konuştu bu karılar da be... car car karı çenesi dinlemeye mi geldik buraya!" diyenler bile çikmiştir ve çikacaktir da. ama tarantino'yu tarantino yapan da bu diaologlar degil midir?
hele ki reservoir dogs'daki "like a virgin" muhabbetine methiyeler düzüp, bu filmdeki muhabbetlere söven bir güruh vardir ki bunlari hala anlayabilmiş degilim acikcasi. işte bu noktada anlaşiliyor her şey. bu durumda demezler mi adama: "demek sadece abazanliktan dolayi ilgini cekmiş o muhabbet senin" gayet saçma ve mota mot bir çeviri ile izledigi filmde "bakire" lafini duyup gaza gelen, "aa abi bak bunlar da bizim gibi bakire karılardan falan bahsediyo, helal olsun adama. bak ne dialog yazmiş adam " diyen, hayatinda "like a virgin" dinlememiş, dinlemişse de anlamamiş kesim elbette ki sevmeyecektir bu diaologlari. eskaza rezervuar kopeklerini izleyip duydugu "bakire"li dialog ilgisini cekmiştir onlarin (ki bunları "like a virgin"in, filmde çeviri yoluyla katlediğini görmüş biri olarak söylüyorum. oysa çevirme kardeşim orayi. birak da araştirsin adam. kavrasın olayı. di mi ama) e malum bizim millet de sever bu "virgin" muhabbetini. rapor alanlar falan bile çikar hatta.
neyse konu bok yoluna gitmek uzere. toparlamak lazim...
kisacasi tarantinoyu tarantino yapan dialoglar bu filmde de fazlasiyla mevcuttur. peki koca film sadece "car car konusan karilar"dan mi ibarettir? elbette ki degil. aksiyon da koymus adam. hele ki iki arabanin kafa kafaya çarpiştiği bir sahne var ki yonetmen bu sahneyi farkli açilardan tekrar tekrar gostererek, izleyicinin gözüne sokarcasina: "alin size aksiyon. alin size kan. alin size havada uçuşan organlar" demiştir açikca.
filmin geneli göz önunde bulunduruldugunda final de gayet hoştur aslında. ne olabilirdi ki sonucta. boyle filme boyle bir final giderdi zaten.
her şey bir yana, caanım grindhouse'u ikiye bölüp 2 kat gişe elde etmeyi amaçlayan mantigi da şiddetle kinamayi boynumun borcu bilirim. bu parlak fikrin sahibini ve yedi ceddini saygiyla anıyorum.
tarantinonun merakla beklediğim son filmi. geldiğini duyunca 2 hafta kadar önce final zamanı filan dinlemeden yerimizi ayırtıp (bkz: büyülü fener) yurtcanak gidip izlediğimiz filmdir. sinemadan keyif almaya bakan biri olarak ve evvelden yönetmenin birkaç filmini izlemiş olmamdan kafamda şekillenen sinema anlayışını perdeye yine yeni ve yeniden yansıttığnı gördüğüm film olmuştur. müzikleriyle, diyaloglarıyla, takip sahneleriyle tarantinonun işlediği bariz olan ama konusu itibariyle bambaşka bir film. gidin görün derim.
filmde kill bill'den izler görebileceğiniz(ıslık melodisi,teksas polisleri),şiddetten nefret eden izleyicinin bile zevkle izlediği,nerdeyse masabaşı muhabbetlerine kendinizi dahil hissettiğiniz defalarca izlenesi film.
filmi izlemden önce izleyicilere izletilen reklamlarda "arkadaş zoruyla getirilenler el kaldırsın" repliğinde salonun yarısı el kaldırması ile beni içten içe güldüren ama film sonrasında arkadaşların "ne o bide gelmiyodun, arkadaş zoruyla geldi abi bu!, ne o kurudun kaldın.." sözleriyle canımın sıkılmasına yol açması * ve işin en pis tarafı haklı olduklarını söyleyebileceğim kadar harika bir film arkadaş!..
quentin tarantino'nun ilginç bir filmi gerçekten. bence adamın kimseyi sallamadığı belli. klasikleşmiş başarılı filmlerinden sonra çoğu insanda oluşan 'ya bu sefer başaramazsam' hissinin olmadığı gerçek bir artist belkide o. bu film de bunun kanıtı gibi. adam ne istiyorsa onu çekebiliyor.
amaçsız diyaloglarlar filmin yüzde seksenini oluşturuyor ama bu diyaloglar hayatın tam da içinden geldiği için gündelik yaşamı ve hepimizin * yaptığı gereksiz diyalogları hatırlatıyor. bunların o kadar saçma ve konusuz olduğunu bildiğiniz halde gıkınız cıkmıyor, çünkü size sizi hatılatan, günlük yaşamınızın ta kendisi olan bu sahneler insanı anlamsızca çekiyor ve sıkılmadan izletiyor.
filmin ilk yarısıyla ikinci yarısı birbiriyle pek bağlantılı değil. tek fark ikinci yarıda kurt russell'in artık bir psikopat olduğunu biliyorsunuz. bir de ikinci perdenin sonunda adama oh iyi oldu diyorsunuz.* bu da insandaki şiddetten zevk alma hissinin ne derece kuvvetli olduğu gösteriyo.
ikinci yarıda macera, gerilim sahneleri daha uzun. arabayla kovalamaca sahneleri falan sürükleyici. ilk yarıda ise bu sahneler pek uzatılmamış, çarpışma sahnesi süper, ama kızlar pat diye ölüyo, nası yaa, ama dahaa.. diye kalıyorsunuz.
ilginç bir film oluşunu en dikkatsiz izleyicinin bile gözüne sokulan devamlılık hataları ve göndermeler de pekiştiriyor ayrıca. ****
tarantino' nun filmidir, iyidir diye izlenip bi güzel göt olmak suretiyle salondan çıkılan filmdir. bi ara ulan acaba çakma tarantino mu yaptı bu filmi diye düşünülmüştür. film için bir sürü kötü eleştri yapıp, arkasından " ama" diyemicek kadar da rezalettir.
bu yıl içerisinde the messengers ile beraber izlediğim en kötü film. filmin 2. bölümünde sinemanın yarısı tarantino ya bir güzel giydirmek suretiyle salonu terketti. zira bu kadar kolpa, gerizekalı diyalogların olduğu bir film seyirciden daha farklı bir tepki alamazdı. kesinlikle zaman ve para kaybı.
--spoiler--
filmdeki tek iyi sahne 3 kez ayrı açılardan verilen ve yaklaşık 30 saniye (110 dakikalık film içerisinde sadece 30 saniye) süren ilk kaza sahnesiydi. gerisi komple mahalle karısı - seksi yeni öğrenmiş ergen kız harmanı embesil muhabbetlerle bezenmiş. son derece skim bir sonla da noktalanmış efendim film.
--spoiler--
robert rodriguez ve quentin tarantino'nun birlikte yazıp yönettiği ve iki bölümden olusan grind house adlı filmin ikinci bölümü. bu bölümü quentin tarantino yazıp yönetmiştir. aynı şekilde rodriguez'in yazıp yönettiği birinci bölüm için ;
(bkz: planet terror).