kusursuz bir film dersek pek de abartmış olmayız kanımca. gerçekten güzel bir filmdi. şahsen ben büyük bir ders çıkardım film esnasında. zaten çıkarmamak ve kendi hayatınızı ve o süreci sorgulamamak elde değil. korkmayın, hayallerinizin peşinden gidin mesajı veriyordu sanki inceden. ayrıca filmin son sahnesinde ağlamamak için kendimi zor tuttum diyebilirim. hatta hafif gözlerim doldu. tek başıma izleseydim ağlardım aslında ya, zırlardım hatta..
not: mona lisa smile filmi ile dead poets society ciddi anlamda dikkat çekecek şekilde örtüşmektedir.
"özgürlük, kişisel arzular, idealler ve duyguların önemi"ne göndermelerle dolu olsa da, dikkatle izlendiğinde filmin ana mesajının şu olduğu açıktır:
"kurallara uy, aile büyüklerine itaat et, ormanda karşına çıkan patikalardan sık kullanılanı tercih et, önündekini takip et, yoksa mahvolur akşam rüzgarında savrulursun!"
filmin sonunda özgür ve idealist karakterlerin yaşadığı hayal kırıklığı ve başarısızlık da bu tezimi doğrular niteliktedir. "bu yalan dünyanın gülüşünü görmek için insan duygusunun bir yana bırakılması gerçeği", ne yazık ki içinde soluklandığımız sistemin ironik bir sevgisizliğidir.
bir robin williams klasiği ayrıca hem kitabı hemde filmi harika olmustur. Carpe Diem felsefesinin çok güzel anlatıldıgı harika eser. Anı yasamazsak hayatın anlamı yoktur.
vodafone reklamlarının ilham kaynağı filmdir. zira 'anı yaşa' sloganı bu filmden gelir. filmin orijinal adı dead poets society olup ölmeden önce izlenmesi gereken 10 film arasında yer alır. şiddetle tavsiye edilir.
senaryosu kitaba dayanan çoğu film gibi,önce kitabı okumaktan dolayı beni hayal kırıklığına uğratan film. ne felsefe yapmıştım oysa o sübyan halimle,hepsini sildi süpürdü film. kendi hayal gücümde oluşturduğum tablolar bir bir silindi izlerken, tabi bu filmin kötü olmasından kaynaklanmıyor ki kötü de değil zaten.
hani knox okşadı ya sevdiği kızın başını usulca. işte odur carpe diem.
o neil de babası denen ibnetorun yüzünden öldü zaten. yoksa gayet mutlu sonla biterdi.
sonu yok mu sonu... todd'un cesaretiyle sıranın üstüne çıkıp "oh captain my captain" diye seslenişi. bir süre sonra tüm sınıfın sıraların üstüne çıkmış olması.
--spoiler--
bir aykırı film. bir öğretmenin kitabın tüm sayfalarını öğrencilere yırttırdığı film. aynı öğretmenin okul panosundaki gülen eğlenen, kupa kazanmış veya balodaki öğrenci resimlerini gösterdikten sonra "bakın şimdi bunların üstünde otlar bitiyor" deyip hayatın çok kısa ama bi o kadar da öz tarifini yaptığı film (tabi bunu yapmaktaki amacı ölümün mutlaklığı değil, hayatlarını mümkün olduğunca güzel bir şekilde yaşamaları içindi). filmin sonunda öğrencilerin masalara çıkarak; "oh captain my captain" sisteme isyan ettikleri film.
--spoiler--
kısaca izlemeyen bünyenin bu kaybını en kısa sürede telafi etmesi geerken film.
mutlaka izlenmesi gereken bir film. evet mutlaka! her film için bu cümleyi kullanmam çünkü sanat ve sanatın değeri kişiden kişiye göre değişir. kimi bir sinema filmini beğenir kimi beğenmez. ama ben bu filmi herkesin beğeneceğini düşünüyorum. filmdeki esprilerin çoğu aptalca buna bir sözüm yokç zaten olamaz da çünkü amerikalıların ne kadar bayat bir espri anlayışına sahip olduklarını biliyoruz. neyse sapmayım konudan. filmi yalnızca ailesinin uslu çocuğu olmaya meraklı , tiyatroyu seven ancak bu uğurda hiçbir şey yapmayan daha doğrusu ailesine ses bile çıkaramayan gencin hikayesi için bile izlemelisiniz diyorum. neyse her şeyi anlatmayayım burada. oyunculuk, kurgu, diyaloglar. 10 üzerinden 10!
Orjinal adı Dead Poets Society olan en sevdiğim 5 filmden biri. Aynı adlı kitaptan uyarlanmış. Bu kadar az yorum yapılmasına üzüldüm. insanın beğendiği film kim olduğunu ya da kim olmak istediğini gösterir derim (genellikle) Robin Williams ( bay Keating) sıradışı bir öğretmendir. Kurallarla çevrelenmiş çok disiplinli bir okulda, gençlere geniş pencereden bakmayı, farkında olmayı, kendilerini ve hayatı tanıyıp anlamayı öğretmektedir edebiyat aracılığıyla. En beğendiğim sahnesi Keating'in masaya çıkıp "neden buraya çıktım" dediği sahnedir. "herşeye farklı bir açıdan bakmayı anımsamak istiyorum, dünya burdan daha farklı görülüyor" diyip öğrencilerine başka açıdan bakmayı kendi düşüncelerini, kendi seslerini bulmayı öğretmek istemektedir. Onlara edebiyat ve şiir yardımıyla kalıpları kırdırıp sürü olmaktan çıkmayı öğretmektedir.