kafamda oluşturduğum başlık,
"de ve ki bağlaçları yanlış kullanıldıysa isterse hayatın anlamını içersin yine de okumam" gibisinden bi şeydi ama kırpa kırpa güdükleşti, kendisi de dilbilgisini yandan yiyen bi hale döndü.. olsun.
tanıma gelecek olursak.. ya salla boşver uzun uzun yazmayacağım. sahip olduğum fikir işte o kadar. ne yazarsa yazsın adam, bu bağlaçlar (ya da ekler -iyelik eki ki, ismin de hali eki de-) yanlış kullanılmışsa adamın bilgisinden şüphe ederim, ne derse de kaale almam.
elitizm değildir ama öyledir derseniz de canınız sağolsun.
bir şey ve her şeyi sık sık karıştırırım bazen hala, ulan o nasıldı, bu nasıldı diye. ama türkçe'yi doğru kullanmak, daha doğrusu dili doğru kullanmak müzik yapmaya, bisiklet ya da araba kullanmaya benziyor. siz o ahenge alıştıktan sonra beyniniz uzuvları yönlendirmiyor, uzuvlar bağımsızmışçasına hareket ediyor adeta. hal böyle olunca da güzel bir yazıda kendinizi okumaya kaptırıp giderken bu çeşit yazım hatalarıyla karşılaşmak debriyaja basmadan vites değiştiren şoförün (şöfeeer, şöfeeer diyesim geldi ama bunun konumuzla bi alakası yok elbette) yanında otururken duyulan rahatsızlığa ya da müzik dinlerken yanlış çalınan bir notada, yanlış basılan bir akorda tüm ahengin biraz kabaca ama en doğru tabiriyle sıçmasına benziyor, dikkatiniz dağılıyor, ehh eytere bea diyor, git türkçe öğren lan diye mesaj yollayasınız geliyor. en azından bende olan budur.
garip bir şey (bitişik miydi lan?) daha farkettim bu arada. ne zaman ki liseden mezun oldum, türkçem düzeldi, güzelleşti. isteyen sosyal mesaj çıkartsın içinden, isteyen de o senin beceriksizliğin desin, hadi bakalım.
her ne kadar başlık dandini olsa da, benim de katıldığım bir görüş bu. kendi dilini en azından standart bir şekilde kurallara uyarak kullanamayan insanın lafını dinlemek istemem hakikaten. bi' de bunlar o başlık senin bu başlık benim "neye eksi veriyorsun?" diye ağlayan cücükler ki, aman diyeyim. anladın şimdi herhalde.
şekliyat kıstasinin pergelinin ayağini dar tutmak ne yazık ki fikriyat bahcelerine acilan ince işlemeli oyali demir kapiyi ne yazık ki kapattiğini bilmekteyiz.
zat-i alimin fikriyatina göre kişi fikriyat salvolarini yaparken ve az bulunan ilham cephanesini sarf ederken imla kurallarina pek dikkat etmemesi icap edilmesi gerekir. çünkü armudun sapi üzümün çöpü derken ilham perileri bambaska diyarlara hicret etmekte kişi seklen, imla olarak tumturaklı mükemmel fakat def-i hacet gibi kelamlarla basbasa kalmaktadir.
malum olduğu üzere mükemmel olan şey güzel değildir. güzel olan şeyin mükemmel olmamasi gibi. fakat güzeli biraz cekicleme yahut daha doğrusu sözlük jargonu ile nitelersek edit marifeti ile hem mükemmel hem de güzel yapabiliriz. fakat mükemmel olan birşeyi güzel yapmak fevkalade zor olmakla beraber coğu vakit yoruldugunuza bile değmez.
bu suretle denilebilir ki fikriyat bahcelerinde raks eylemek için kıstaslarimizin ayaklarini biraz geniş tutmak ve ince eleyip sık dokumaktan vazgeçmeliyiz. çünkü dehasız bir eser ne yazık ki söförle seyir halinde laklak etmek yasaktır tabelari gibi tatsiz tutsuzdur.
bu kelamları sarf ederken elbette asgari nizamlara uymadan sarf edilen kelamların okunabirliği ve anlatmak istediklerini anlatmaması yahut akım derken bokum demesi noktalarını pas geçmiş değilim ama edit tusu turşu niyetiyle mi konuldu sorusunu sarf etmekten alamiyorum kendimi.
eğlenceli bir entry veyahut teknik bir konu ile ilgili bir bilgi yazarken kanımca pek problem olmaz. okuyan her ikisinde de alacağını alır, ya teşekkür eder ya da "bu ne lan?" tadında bir karşılık verir.
ama, yazara formatı çiğnememesi gerektiğini anlatan bir eleştiri yazarken veya özel mesajla "buradada format hatası yapmışsınız. bu yüzden bir süreliğine çaylaksınız" şeklinde sözlük yazarını uyarırken dikkatli olmak gerekir. sonra adam demez mi "kardeşim sen beni çaylak yapıyorsun, ama farkında mısın yemek yediğin kaba sıçıyorsun?" diye.
örneğin, lise 1. sınıfta okurken, okula kendini türkçe gönüllüsü diye tanıtan biri gelmişti. adam türkçe anlamı olan kelimeleri ingilizce olarak teleffuz etmeyi yeğleyen haber spikerlerine "enkıromen" diyordu. birkaç örnek verdi, daha sonra şu şekilde sıçmayı başardı.
-bu spikerler bu tarz hatalar yapınca ne yapıyoruz. hemen "stop" düğmesine basıyoruz.
bu laftan sonra frankenstein diye lakap takılmış bir öğrenci söz alıp, türkçe gönüllüsü bu amcanın yaptığı hatayı yüzüne vurdu. tabi öğrenci psikolojisi tüm salon "vooooooooooooooo", "helal olsun kardeşime koyukoyuverdi" nidalarıyla sallandı. çocukluk işte "voooooo" yapanların arasında ben de (dahi anlamında. tübitaktan 78 tane madalyam var benim.) vardım. bu sesler yarım saat boyunca susmadı ve amcamız bu hatası yüzünden salonu terketmek zorunda kaldı.
vallaha dediğim gibi işin ehemmiyeti kişinin üstlendiği statüye göre değişebilir. kişinin dil bilgisinden emin olması ve dikkatli davranması gerek.
(bu arada o öğrenciyede sırf o hatayı hatırlatması yüzünden frank einstein diye lakap takılmıştı. öğrendim, herif daha sonra türkçe öğretmenliğini kazanmış. ne yapalım? adamın kaderinde varmış deyimler sözlüğünün altında kalmak.)
tek deli ben değilmişim bu konuda. benim gibi insanların olduğunu da öğrendim bu sayede. ayrı yazılan "de" ekini birleşik yazan kişiye aşık da olsam o an aşkım biter. ** o kadar da ciddiyim ve takıntılıyım.
ben okurum. de yi yanlış yazdığını görmek için zaten oraya kadar okumam gerekir. gördüğüm anda eksilerim kardeşim. bu konuda ki yi de ayırt etmem. içim kaldırmıyor yazım yanlışı görmeyi.