mesele dağdaki çoban değil. üniversite mezunu bir çoban da olabilir. çobandan kasıt cahil ve yetersiz zekaya sahip insanlardır.
eski yunan polis'lerinde doğrudan demokrasi vardı. bir birey kendi düşüncelerini savunabilmek adına, dönemin parlamentosunda, birebir oy kullanma ve konuşma hakkına sahipti. demokrasiyi şimdi böyle ele alalım: bu parlamentoya ipini koparanın girmesi ve orada yalan yanlış konuşup yanlış kararlar alması doğru mudur? o parlamentoya girmesi gereken insanların belirli konularda kendisini ispatlamış, lisans ve üzeri bir diplomasının olması ve tüm vatandaşları ilgilendirecek konularda karar alabilecek zekaya sahip olmasını istemez miyiz? şimdi bizim cahil insanın gidip mecliste oy kullandığını düşün. düşündün mü? bunun sonuçlarını öngörebiliyorsan eğer türkiyenin içinde bulunduğu bu liyakatsiz ve perişan hale nasıl geldiğini görebilirsin. cahil insanlar, kendileri hakkında bile karar almakta zorlanırken ülkenin geleceğini kimlere emanet edeceğine hiç karar veremez. ve cahil insanların aldığı yanlış kararlar yüzünden koskoca ülke yanlış insanların ellerinde batar. çünkü bu insanlar sebepler ve sonuçlar hakkında muhakeme edemedikleri için sürekli kandırılıyorlar. ülkenin geleceğini kimlere emanet ettiği hakkında hiçbir fikirleri olmayan bu insanlar, resmen insanların kara kaşına/ gözüne uzun boyuna oy veriyorlar. şimdi bu insanla benim oyum bir mi? tabiki hayır!
dosdoğru söylem amk. seçim yapmak bir şuur, bilgi birikim, muhakeme yeteneği gerektirir. sen boş tenekelerin önüne sandık koyup onlara seçme hakkı verirsen ülkeyi felakete götürdüğünle kalırsın.
ulan madem demokrasiye bu kadar düşmandınız niye yıllarca cumhuriyet şakşakçılığı yapıyordunuz. nesi vardı saltanatın. bi tane padişah vardı ne güzel. şimdi reisiyle vekiliyle il başkanıyla ilçe başkanıyla ayrı uğraş.
