geçtiğimiz aylarda ve bugünlerde yaşanan iki benzer olayın bana öğrettiği. bu kazalar üzerinden siyaset veya popülizm yapmamı beklemeyin, sadece iki çift sözüm var, o kadar.
bu günlerde bbp başkanı muhsin yazıcıoğlu ve beş kişinin yaşadığı kazanın ardından yaşanan arama kurtarma yetersizliği daha geçtiğimiz aylarda uludağ'da yaşanmıştı. üniversite öğrencisi ümit özgen uludağ'da kaybolmuş ve arama kurtarma yetersizliği nedeniyle otele çok yakın bir yerde olmasına rağmen yaşamını kaybetmişti. medyada ise ölümün ardından ne gsm operatörünün koordinatları vermemesi ne de arama kurtarma yetersizliği tartışıldı. tek konuşulan şey ümit özgen'in panik atak rahatsızlığıydı.
muhsin yazıcıoğlu ve diğer beş kişinin yaptıkları kaza ve ardından helikopter enkazının bulunamamasında farklı olanlar ne peki? gsm operatörünün koordinatları vermesi, bir arama ordusu oluşturulması ve medyanın muhsin yazıcıoğlu'nu şehit mertebesine yükseltmesi sayılabilir.
bu iki olayın da gösterdiği ve türkiye'de yaşayıp öğrendiğim bir şey varsa o da bu ülkede insan hayatının ne kadar değersiz olduğudur. bu ülkede üniversite öğrencisi genç bir insanın hayatı arkası sağlam olan başkalarınınki kadar değerli değildir.
medyada bir tarafta genç bir insanın yaşamının 'kurtarılmak için yeterli' görülmemesi ve dezenformasyon yapılarak panik atağa dikkat çekilmeye çalışılması diğer tarafta ise muhsin yazıcıoğlu'nu dünyanın bir numaralı hümanisti ve romantiği yapılması ikiyüzlülük değil de nedir?