2 kız 3 erkek şeklinde 5 kişilik bir gruptuk. Dik kaya tırmanışları yoktu. Daha çok dik patikalarda saatlerce hiking şeklinde geçti. Yanınıza, bu tempoyu kaldırabilecek insanları alın. insan ayırmam, ancak obez birisinin bunu yapabilmesi imkansızdır.
Çıkılan dağ yanlış hatırlamıyorsam "teke dağı" olarak geçiyor ve hemen hemen yarım kilometre yüksekliğinde. (az önce aradım ancak net bilgi bulamadım)
Ekipmanlar sadece spor kıyafetler ve iyi ayakkabılar şeklindeydi.
*yanınıza su ve yiyecek alın. biz bol bol aldık. Konserve gıdalar tek günlük bir yürüyüş-çıkış için yeterli. Ayrıca bıçak, ıslak mendil, peçete (doğaya sıçmanız gerekebilir) ve el feneri önemli. Karanlığa kalmayacaksınız bile ne olacağı belli olmaz. Ancak zirveye yakın bir tane taze su kaynağı bulduk, su kayaların arasından çıkıyor, gerçekten buz gibi ve tertemiz. Hayatımda içtiğim en iyi su.
*bunu söylememe bile gerek yok ama çöpünüzü doğada bırakmayın! Bir tane çöp torbası taşıdık biz ve yetti de arttı bile. Her taraftaki poşet poşet çöpleri görmek iğrençti.
*rotanızı önceden belirleyin, ve bölgenin halkından bu konu hakkında bilgi alın.
*genellikle patikalar belli, ancak zaman zaman ormanın arasından geçebiliyorsunuz. kafanıza göre gitmeyin. Arkadaşlarınızı kaybetmeyin.
*profesyonel değilseniz (bizim alakamız bile yoktu) karanlığa kalmayın. Yolunuzu kaybetmek ya da hayvan saldırısına uğramak hoş olmaz. Bölge halkı bizi, o dağlarda yaşadıkları bilinen yaban domuzu ve ayı gibi tehlikeli hayvanlara karşı uyarmışlardı. Genelde insanlardan uzak dururlar, ama akıllı olmayı elden bırakmamak lazım. Çünkü her taraf orman. Adamın amına korlar valla. Kesinlikle bir pusula taşıyın. Geldiğiniz ve gittiğiniz yönü, ve yolu ezberleyin.
*sigara içiyorsanız gidip de sigaranızı (toprak patikaya bile olsa) atıp orda bırakmayın. Hektarlarca ormanı yakabilirsiniz. Biz dağa çıkmadan önce bilgi aldığımız bölgenin köylüleri, ormanda herhangi bir yangın çıkarsa bizden bilineceğini, jandarmaya haber vereceklerini söylediler. Haklılar. izmaritlerimizi, ucuna su döküp, küllük olarak kullandığımız bir pet şişenin içinde taşıdık.
*yola erken çıkın, düşündüğünüzden çok daha uzun sürecek. Biz sabah 7'de çıktık, öğlen 14:00 gibi zirve yaptık, akşam 21:00 gibi eve dönebildik.
*zirvedeki manzara dünya gözüyle gördüğüm en iyi manzaraydı. O kadar yüksekteyken dünyanın yuvarlaklığını anlayabiliyorsunuz. yüzlerce metrelik uçurumlar, ilerisi göz alabildiğince ege denizi.
*dağın tepesindeyken yunanistan şebekeleri çekiyordu. O zamanlar akıllı telefon yok tabi. Olsaydı harika fotoğraflar çekebilecektim.
hayatta hiç bir şeyi başaramamış, bir baltaya sap olamamış, hayattan beklentisi olmayan, şeref yoksunu, beyni yıkanmış insanların yaptığı eylem değildir.
Çantamı, çadırımı alıp kampa gidiyorum diye bu hakaretleri işitmek zorunda mıyım.
Çıkınız efem dağa, kamp kurup bir ateş yakınız. Ve yıldızlara bakınız.
Ama ilk gördünüz o parlak olan Sirius a değil, muhtemelen capella'dır.
hobi olarak çıkılabilir. fakat çıkarken elinizde keleş bulundurmamaya özen gösteriniz aksi taktirde türk askeri götünüzden kan alacaktır hemde enjektör kullanmadan.
Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.
Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;
Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.
Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.
Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;
Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın
Tek başına dileğe doğru at salmalısın.
Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!
iradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.
Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
Mefkuresinden başka her varlığı unutan
Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...
Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;
Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..
Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.
Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...
Hayata ne biçimde geldinse bir borayla,
Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.
Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından,
Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;
Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.
Yüz paralık kursunla gider "Hayat" dediğin;
"Tanrı Yolu" uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin,
Güzel Kızıl Elma'na varmadan öleceksin.
Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
Işıksız kulübende boranın esişini,
Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.
Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca,
Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...
Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,
Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
Vicdanını Paris'e, Moskova'ya satanlar,
Küfür diye bakarlar senin dualarına.
Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,
Beraberiz seninle, işte elinde elim.
Seninle bu hayatin gel beraber gülelim,
Ölümüne, gamına, tipisine, karına...
Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,
Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.
Savaş..... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,
Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.
Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;
Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...
Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara,
"Çanakkale" ufkunda, "Sakarya" toprağında.
Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...
Doğru sözü "Kül Tegin" kitabesinde ara...
Lenin'den bahsederse karşında bir maskara,
Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.
Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!
Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...
Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?
Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı'nda...
Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,
Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,
Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın,
Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.
Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?
Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak'tan.
Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,
Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.
Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,
Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.
Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın,
Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.
Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç
Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...
Dağın başına oturma yolunda emin adımlarla ilerlemektir.
ülkemizde barındıralım, aş verelim, iş verelim, çaldıkları elektrikten tut yaktıkları otobüse kadar biz ödeyelim. Bir de utanmadan dağa çıkmakla tehdit etsinler. Kimse kusura bakmasın ama bunun adı orospu çocukluğudur.
küçükken ve lise çağlarımızda mahalle arkadaşlarımızla en sık yaptığımız aksiyon.
Aydos dağına çıkar istanbul'un balkonundan her yeri izlerdik. Pilli volkmenlerimizi yanımızda götürür 3-4 şarkı dinler sonra "bu piller de hemen bitiyor amk" diye isyan ederdik. Tabi önceleri bimden le cola alan ufaklıklar liseye intikal edince bira almaya başladık manzara için çıkardık dağlara güzelde olurdu. Köpeklerimiz yanımızda olduğundan hiçte korkmaz gece 10'a kadar kalırdık dağlarda.
4'ümüzde istanbul'un varoşunda işçi çocuğuyduk çok şükür orospu çocuğu değildik dağlara başka amaçla çıkmadık.
gezi olaylarını görünce sanki biz bu hikayeyi daha önce dinledik gibi bir şey geldi aklıma...
ilk zamanlarda tv lerde benim hatırladığım kadarıyla hukuksuz uygulamalardan yaka silken insanlar türk olsun,
kürt olsun, en yakınındaki dağa çıkarak protesto etmişti.
zamanla onların arasına silahla savunma gibi enteresan şeyler girdi.
daha sonra bunların başına bir örgüt lideri getirildi falan filan.
ben bunların dışında anlatılan herşeyin yalan olduğunu düşünüyorum.
elbette pkk nın doğuşu vs bunların bir hikayesi vardır.
ama dağa çıkmak konusunda hukuksuz muamelelerin çok etkisi olduğunu düşünüyorum.
gezi olaylarında polis devlet birşey yapamadı. çünkü insanlar demokratik hakları olan protesto haklarını saldırmadan
kullanmak istediler.
onların arasına yine devletin personeli girerek polise saldırdı ve masum insanları zan altında bıraktı.
bunu bu olayı yaşayan bütün insanlar gözleriyle gördüler.
bu zulme tepkiyle karşılık verdiler.
daha da ötesi yine profesyonel devrimciler (askerler) de müdahale edince olayların boyutu değişti.
gezi olaylarının iyi okunmaması yeni bir terör hareketinin başlaması demektir denilse yanlış olamaz.
1980 de insanlar hatta 1925 de insanlar ne ise şimdi de aynısı değişmeyen kendisini geliştirmeyen sadece insan...
işin kötü tarafı bu işlerin hiç iyi yerlere gitmeyeceğini söyleyen insanlar bir bir toprak oluyor.
en yakın şahidi teoman koman...
yine tarafsız söylemek gerekirse,
zamanında yapılması gerekenler zamanında yapılmazsa ve insanlar tek kalıba sokulmaya çalışılırsa
devrim kaçınılmazdır.
bu tarihin en büyük gerçeğidir.
buna kulak tıkayan kim olursa bu taşın altında kalır...
Sırta tüfeği atarsanız farklı, sırta çantayı ipinizi atıp çıkıyorsanız farklı olur. Birinde bir süre sonra dağlı olur, birinde bir süre sonra dağcı olursunuz. Ama her ikisi de dağlar için hemen hemen aynı hisleri paylaşır.