Eviniz de hergün sadece kuş sütünün eksik olduğu bir kahvaltı yapıyorsunuz ve bu kuşların cıvıldayışı, horozların ötüşüyle harmanlanmış huzur dolu kahvaltınızda ertesi gün zeytin yemek yasaklanıyor.
Bu yasanın ardından insanlar; zeytini yemekte ısrar edenler ve yasaya uyup "devlet baba" olgusuna boyun eğenler olarak ikiye ayrılıyorlar.
Zeytin yemekte ısrar edenler, zeytin temalı flamalarıyla sokak eylemlerine çıkıp isyan ederler. Ve aralarından kimisi de dağa çıkar... Görüldüğü gibi her yasak kendi isyancısını doğurmaktadır. Kimse insanların sokakta, evinde ne konuştuğuyla, hangi dini yaşadığıyla hangi geleneğe ulusa sahip olduğuyla ilgilenemez. Burada şu sonucun çıkacağı aşikardır: politikacılar halkın özgürlükleriyle meşgul oldukları sürece popülarite kazanırlar ve ceplerine sermaye demokrasisi gereğince en çok parayı indirgemek için uğraşırlar. ve bunu yaparken de halkı din ve millet gibi yapay duygularla kandırıp sistem eleştirisine kadame atlattırmazlar.
Madem sebze ve meyveler üzerinde konuya girdik kürt sorununa da bu açıdan bakalım...
ulus yapısına sahip olan Türkiye Cumhuriyeti iTC'nin politikalarıyla beraber osmanlı'dan nesilden nesile devam eden mezhepçilik politikasının yerini türkleştirme politikasına bıraktı. Ve gayrimüslimlere varlık vergisi onun ardından gelen ermeni tehciri ve ondan sonra da gayrimüslimlerden gasp edilmiş ve yerine müslüman türk burjuvalarının getirildiği topraklar vb. Varlıklar vs...
Türkiye Cumhuriyeti devleti osmanlı'daki komprador ilişkileri devam ettirmiş ve osmanlın zamanında ki asker, küçük köy toprak ağlarını devletin meclisine sokmuştur. Araştırılırsa koç vs gibi firmalar bu türkleştirme politikalarıyla beraber varlıklarına varlık katmışlardır.
Her neyse sebze ve meyve diyorduk... Gelelim o konuya. Türkleştirme politikalarından bahsettik bunun beraberinde ermeni tehcirini, varlık vergilerini, 6-7 eylül pogromunu, kürtlerin memur olmasının ve kendi dillerinin konuşmasının yasaklanması, kürtlerin batıya göç kararının yasal olarak çıkması ve boşalan kürt köylerine makedon ve iran suriye tarafında ki türkleri yerleştirme çabalarını, dersim katliamını bu politikaya sadece ufak bir örnek olur.
Ve bu politikada kürtleri domates türkleri de biber olarak varsayarsak; biberler domateslere "ne mutlu biberim diyene" dedirtmeye çalışarak "sen domates değilsin, sadece biz biberlerin evimizde domates yediğimizde çıkan domayyytessstst sesinden ibaretsin, bundan sonra domatça değil biberce konuşacaksın!"
Domatlarda buna karşın yerinde dururmu "ben domatesim kardeşim beni neden biberleştirmeye çalışıyorsunuz, dilim kültürüm nerede yetiştiğim belli, beni yok sayamazsın" diyor. Ve her yasa da olduğu gibi kürtlere karşı uygulanan asimilasyon politikaları da kendi isyancısını doğuruyor. Bunun sonucunda da domates temalı bir bayrakla dağdan etki-tepki savaşına çıkılıyor.
Şimdi burada sorulması gereken asıl soru; dağa çıkan mı yoksa çıkartan mı suçludur?