gittim gördüm ve beğendim. film gayet güzeldi o yüzden artı yönlerini yazmayacağım. eksi yönlerine gelince başrol elemanımızın kaşar kız arkadaşı tamamen gereksiz bir karakterdi. ikinci eksiği olarak da belki kardeşlik duygusu pek hakim değildi denilebilir.
kabaca bakıldığı zaman direk nefes filmiyle karşılaştırılan bir film. ama bir nefes değil ne yazık ki. neden bu düşünceye kapıldım? siz spoiler a geçin ben geliyorum.
--spoiler--
efenim konu olarak hassas olduğumuz bi konu elbette ve boş olayların işlendiği onca türk filmi arasından zaten sıyrılıyor orası ayrı tabii. bi kere daha izler miyim izlerim. fakat bence konusu itibariyle gereğinden fazla "filmdi". bu şu demek yani (ne yazık ki)her gün şehit haberleriyle uyanan insanlar olarak gerçeği yüzümüze çarpan bir film değildi. nefes öyle miydi? yüzde yüz öyleydi. yani nefes'te birebir bir çatışma gördük ve acı sonla öyle ya da böyle karşılaştık. gerçekte olan da bu, ve bunun en büyük örneği filmin sonunda jenerikten önce akan onca isimdir. sniper açık alandaki askeri 3 kere sektirmez arkadaşım ya da tam nişan alacağında özel tim abimiz olay yerinde bitmez. gerçekte olan bu değil. gönül ister ki gerçekte de bu şekilde olsun, çatışmalardan askerlerimiz kurtulabilsin ama maalesef öyle değil. filmin hikayesi elbette, bu hikayede onlar kurtuluyor tamam ama bu film işte. nefes gerçeğin sadece yüzler ve sesler değişmiş haliydi. iki filmi yarıştıranlar için peşinen savunmamı yaptım. gururluyum efem.
--spoiler--
vatan millet sakarya edebiyatının cılkını çıkarmadan askerlik ve asker psikolojisini doğru tespitlerle anlattığını düşündüğüm ve beğenerek izlediğim bir film oldu.
--spoiler--
filmde sıkça kullanılan flashbackler, askerlik görevini terörle mücadele bölgesinde yapacağını öğrendiğinde insanın girdiği ruh hallerini oldukça başarılı anlatmış. (kendimden biliyorum)
diğer terör temalı yapımlarda insanı en çok rahatsız ettiğini düşündüğüm 'saçma terörist şivesi' (bkz: sakarya fırat) filmde hiç kullanılmamış.
küfürler, özellikle o kadar erkeğin bir arada olduğu bir ortamda ne kadar kullanılmalıysa tam da o kadar gerçekçi kullanılmış.
ve son olarak filmin bitiminde yönetmen, oyuncular vs. yazıları geçmeden önce 1984-2012 arası şehit olmuş vatan evlatlarının isimlerinin geçmesi salonu kimsenin terk edemeyip koltuğa gömülmesini sağlamıştır. hele ki benim gibi birlikte görev yaptığı arkadaşlarının isimlerini o listede görenler için ayrı bir duygu karmaşası yaşatmaktadır. ve ne acıdır ki o listeye hala daha canlarımızın isimleri eklenmekte.
genel kanım filme kesinlikle gidilmesi yönünde, ve teröriste 'gerilla' diyenlerin haricinde herkesin de severek izleyeceğine emin olarak 10 üzerinden 8'i sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.
öncelikle birazcık spoilerımsı olacak lakin; nefes filmiyle pek bi alakasız.
gittim dün. öncelikle afişine bi eleştiri yapmak istiyorum. o ne la öyle? insan bi oyuncuyu yazar. ne biliyim, yazar yani bişeyler.
insan bakınca "belgesel mi bu amk?" diyor kendi kendine.
gelelim değerlendirmeye.
konu güzel. beni bu sözlükte tanıyan insanlar "la sen nasıl gidersin böyle bi filme?" diyebilirler. konusunu da beğendim üstelik.
ama yani bir filmdeki oyuncular bu kadar mı yapmacık rol yapar.
bazı sahneler flaş tv'de ki gerçek kesit oyuncuları oynuyomuş gibiydi.
teknik olarak; kötü. tek kelime evet. kötü. niyesine gelirsek anlatım tarzını beğenmedim.
yönetmen ilk beş dakka dağ'da sonra bi 3 dakka önceki hayatlarına döndü. sandık ki hep böyle olacak.
bi ara eski günler bitmeyecek sandık, bi ara dağ hiç bitmeyecek sandık. ortada kaldık yani.
telsiz konuşmalarının yüzde 70 ini duyamadık. gerçekçi olsun diyeydi bir kısmı. elemanlarda duyamadı "anlaşılmadı" dedi. ama duymamız gerekn yerleri duyamadık amına koyim resmen.
otur; sıfır!
filmde bir kardeşlik havası yok. yani hepimiz kardeşiz değil hikaye.
ama böyle çok aşırı milliyetçilik duygusuna da bastırmamış yönetmenimiz.
bazı yerlerde pkk gerillalarını cidden çok beceriksiz göstermiş. onu beğenmedim. objektif bakarak olmamış yani.
tamam bu filmi kürtlerin büyük bir kısmı izmeleyecek belki, hedef kitlen türkler ama yine de biraz objektif olsa daha iyi olabilirdi.
ek bilgi: pkk gerillaları çok sıkı bir eğitim alır ve çoğunun ilk bir sene eline silah verilmez.
her önüne gelen dağa çıkamıyor bile. fizik olarak yetersiz olanlar geri gönderilir.
--spoiler--
ayrıca sevgili alper çağlayan'ın (kendisi yönetmendir) bi büyük meme takıntısı var olum heralde.
o neydi lan karının sadece memesini izledik bi 15 saniye.
bu tarz bi film çekiyosan kendi çapınca tarantinoculuk yapmak olmaz.
hedef kitlen 15 yaş değil. daha olgun insanlar.
--spoiler--
10 üzerinden 3. (bu notuda alper çağlayan'ın hem yapımcı hem yönetmen hem kurgu bölümlerini halletmesi. büyük emek harcamış yani. ve bir de arıza bekir var. filmi tek başına götürdü adam. 100 dakika boyunca sıkılmadan izleyebildiysek bu adamın payı büyüktür)
sikko bir film olacağı fragmanlarından belli olan film. bir kere o konuşan büyük ihtimak komutan olan eleman ne ayak öyle bit osuruğu gibi sesle bir şeyler zırvalıyor mırıl mırıl, nefes'in hiç olmazsa "sen öldün" temalı fragmanı son derece gaza getiriciydi. "unutulanlar dışında yeni bir şey yok"'un herhangi bir bölümünü alıp filme çekmek bu kadar mı zor? böyle saçma senaryolardan bir milyon kat daha iyidir. hiç olmazsa gerçek amk.
Öğlen izleme fırsatım oldu. Film derinlere dokunuyor çok ince ve güzel ayarlar mevcut. Ben beğendim... Şimdi filmle ilgili geniş geniş bilgi vermeyelim gitmeyi düşünenler gitsin diyeyim bu yeterli.
fragmanıyla beni benden almış, gidip izlemek için 16 kasım beklenen filmdir. ufuk bayraktar kader filminden sonra yine bekir rolüyle karşımıza çıkmaktadır. yeter lan bekir yetmedi mi amımıza koyduğun?
- para verip tüfek tutmadan ben bunu yapamam melis.
- onca ay kim bekleyecek, o stresi kim çekecek? bedelli hakkın varken...
- ben giderken ayrılırsın işte. sonra arkadaşlarınla asmalıya gidersin, gözüne birini kestirirsin. akşam sevişirsin. kendini kaşar hissetmemek için onunla çıkmaya başlarsın ta ki sıkılana kadar. Ota boka trip atıp iyice sıradanlaşıp, kendini önemli hissetmek için ondan da ayrılırsın.
isviçrede alp dağları var, o dağları kayak yapmak için kullanıyor insanlar. o insanlar için "dağ" kavramı spor yapılabilen , stres atılabilen doğal bir ortam. peki ya bizim ülkemizde "dağ" dediğimizde ne geliyor aklımıza ? anaların feryatları ? babasız kalan çocukların şaşkın bakışları ? erkeğini yitiren eşlerin sessiz çığlıkları ? bunları sorabiliyorum ben kendime, ve kendimi birşey yapamadığım için suçluyorum.