vatan millet sakarya edebiyatının cılkını çıkarmadan askerlik ve asker psikolojisini doğru tespitlerle anlattığını düşündüğüm ve beğenerek izlediğim bir film oldu.
--spoiler--
filmde sıkça kullanılan flashbackler, askerlik görevini terörle mücadele bölgesinde yapacağını öğrendiğinde insanın girdiği ruh hallerini oldukça başarılı anlatmış. (kendimden biliyorum)
diğer terör temalı yapımlarda insanı en çok rahatsız ettiğini düşündüğüm 'saçma terörist şivesi' (bkz: sakarya fırat) filmde hiç kullanılmamış.
küfürler, özellikle o kadar erkeğin bir arada olduğu bir ortamda ne kadar kullanılmalıysa tam da o kadar gerçekçi kullanılmış.
ve son olarak filmin bitiminde yönetmen, oyuncular vs. yazıları geçmeden önce 1984-2012 arası şehit olmuş vatan evlatlarının isimlerinin geçmesi salonu kimsenin terk edemeyip koltuğa gömülmesini sağlamıştır. hele ki benim gibi birlikte görev yaptığı arkadaşlarının isimlerini o listede görenler için ayrı bir duygu karmaşası yaşatmaktadır. ve ne acıdır ki o listeye hala daha canlarımızın isimleri eklenmekte.
genel kanım filme kesinlikle gidilmesi yönünde, ve teröriste 'gerilla' diyenlerin haricinde herkesin de severek izleyeceğine emin olarak 10 üzerinden 8'i sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum.
Dağları görür, onların durduğunu sanırsın; oysa bulutlar gibi hareket ederler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır.
Neml : 88
Bugün izlediğim harika film. O askerin Ölmeden önce itin Gözlerine bakıp "nişancı biz bir Ölür bin diriliriz" diye bağırması. Yemin ederim ağlayasım geldi. Harikaydı.
iç güvenlik bölgesinde kısa dönem çavuş/manga komutanları bilindiği üzere göreve çıkmıyor, bu önyargı ile izlemeye devam ettiğim, kısa dönem-uzun dönem çatışmasını birebir yansıtmıştır, küfür/argo kullanımı aşırıya kaçsa da malesef günümüz kışlaları bu durumdadır, legnica muharebesinden sunulan pasaj, iyi oyunculuklar filmi izleninir kılmıştır benim gözümde.
aslına bakarsanız gayet yüzeysel çekilmiş, jakoben-halk ayrımının vurgulandığı düşük bütçeli bir film, dağ.
izlediğim her saniyede askerde yaşadığım tatlı/tatsız anılarım gözümde canlandı ve açıkça söylemeliyim ki zaman zaman gözlerim doldu. özellikle binlerce şehidimizin ismi akıp giderken tüylerim ürperdi, boğazımda yumru yarattı. bekir'in annesinin son gunlerindeki flashback'i oldukça iyiydi. nefes filmindeki telefon görüşmeleri sahnesi gibi boğazımdaki yumrunun büyümesine, tüm vücudumu esir almasına engel olamadım. Türk annelerinin, evlatlarına asker oğullarına hitapları karşısında duygulanmamak, benim gibi taşa bakıp ağlayacak kapasitede duygusal bir adam için mümkün değildir. http://www.dailymotion.co...eri_creation#.UKkDtlLyrKc
bu iki film, özgünlük adına çığır açmıştır türk sinemasına, keşif yapmamış tam ortasına bina dikmiştir.
ve bilinmelidir ki şehitlerimiz bu ülkenin çoğunluğunu oluşturan hayırsız evlatlar, sakil, amaçsız insanlar için can vermemişlerdir.
güzel film . herşey bir yana filmin sonunda yaklaşık beş dakika boyunca teröre kurban verdiğimiz kahraman şehitlerimizin isminin geçmesi beni benden aldı .
Gerçek film . Tüm askerlerimizden Allah razı olsun .
edit:namertler beğenmiyor yazımı Türk askeri olmasa babasının kim olduğunu öğrenemeyecek namertler. Belkide bilmiyorlardır...
Filmin sonuna doğru bekir'in diyaloğu tam güldürdü ve tebessüm ettirdi derken 1984-2012 arası şehitlerimizin isimleri geçmeye başladı ve boğaz düğüm düğüm, gözlerde hızlıca akan yaşlar.. anlatılacak gibi değil.
murathan mungan'ın son şiir kitabı. ve bu kitapla çıktığı yolculukta nereye vardığını anlatmaya çalışmış bana göre.
ya da hala yol alıyor ama yönünü belirlemiş demeli belki de.
bakışları yok gözlerinin
taneleri var
başaklar gibi
güze alışmak istemeyen
çiçekler gibi
bakmadan da varlar.
cinsiyeti pek çok dilde sorunsal olmuş yükselti.ön ek kullanan yani artikelli dillere baktığımızda, fransızcada feminin yani dişi önekiyle kullanılarak dişi bir sembol olan dağ,almanca'da tam tersi olarak maskulin yani erkek bir semboldür. ingilizce bize bu konuda edebi metinleri incelediğimizde zıt renkler vermektedir.wuthering heights* romanında dağlar dişi formuna yakın cazibeli ve şehvetli anaç bir kimlikteyken,paulo coelho'nun beşinci dağ romanında dağlar güçlü,kuvvetli bir aile babasına benzetilir.dünyanın en yüksek dağı everestin nepal yerlileri olan şerpalar tarafından "gök tanrıçası" gibi dişi bir sembole büründürülmesine,türklerin geçit vermeyen dağları erittikleri destanlarındaki erkek haliyle yanıt vermesi sorunsalı katlar da katlar. kanımca dağlar o coğrafyada yaşayan halkların kültürlerine hangi kılıkta giriyorsa, o kültürün egemen cinsiyetini alıp da çıkmaktadır. dağ hangi ülke veya kuşaklar boyu hakim olan hangi kültür yerleşkesinin sınırları içinde yükseliyorsa, diline de o kültürün dominant sembolü olan anaçlığı veya ataerkilliği bulamaktadır.