Annenin erkek kardeşidir.
Fıstığım değil de çoğu zaman prensesim der bana. Çok severim kendisini. Onun da en az benim onu sevdiğim kadar beni sevdiğini biliyorum. Bazen der ki ben yeğenimi gerçekten seviyorum. Bu cümlesi beni havalara uçurmaya yetiyor. Ya bir insan bir insanın her hareketine her sözüne her davranışına hayran olur mu? Olur. Ben hayranım. Sıkıntılarımı ona saatlerce anlatsam bile sıkılmaz. Beni dinler çözüm bulmak için elinden geleni yapar. Onu anlatacak daha çok cümlem var da bu kadar yeter.
Ankara'da yaygın olarak seslenme biçimi olması şaşırtıcı, ulan yolda yürürken kampüste herkes birbirine dayı diyor ve işin enteresan tarafı bir tek ben garipsiyorum.
Aramda 15 yaş bulunan seksenli yılların çocuğu doksanların delikanlısı beraber balığa gittiğim her türlü mevzuyu konuştuğum danıştığım efendiligini örnek aldığım canpare insan.
bizde iki tane olan değer. ikisi de birbirinden iyidir. özellikle küçük dayım aradaki yaş farkı azlığı nedeniyle beni büyüten, küçüklüğümde oynatan, büyüdükçe eğriyi doğruyu gösteren kişidir.
Cezayir ve Tunus yöneticilerine dayı denirdi. Osmanlı Devleti’ne biçimsel bir bağlılıkla ülkeyi yöneten Ocaklı beylerdi. Yeniçeri Ocağının kapatılmasından sonra Tunus ve Cezayir’deki dayıların etkinliği de azaldı. Yerel hanedanlar egemenliği ele geçirdiler. Bir yandan da yabancıların işgali (Cezayir 1830), (Tunus 1880) sözkonusu oldu.
hayatta örnek alabildiğim tek insan diyebilirim. Tek erkek yeğen olmam ve çok yakın arkadaş olmamız da cabası. Hayatta çekirdek aileden sonra en fazla değer verdiğim yegane insan desem yanlış olmaz.