pohpohlanmış yönetmen.
insan denen canlı da çok sever zaten böyle pohpohlanmış ve anlaşılmazları.
"aa linç çok başkadır" derler de işte bilmezler olayın aslı ne.
gayet sıradan bi yönetmen. ne anlattığını izleyiciyi aksettiremiyorsan adamım diye gezme. bi de bana sakın anlayan anlıyo da deme deyvid. zürafanın tepesine kaktüs koysam biri "aa ben hebelehübeleyi anladım" der zaten.
''Yola çıktığım yerle vardığım yer hiçbir zaman aynı olmaz. Resim veya film, her zaman işe bir senaryoyla başlarım ama hiçbir zaman sonuna kadar ona bağlı kalmam. Kendinizi olayların akışına bırakıp açık olduğunuzda, etki ve tepki göstermeye izin verdiğinizde çok daha fazla şey gerçekleşmeye başlıyor. Her iş sizinle 'konuşur' ve eğer onu dinlerseniz, sizi hayal bile edemeyeceğiniz yerlere götürür. işi daha zenginleştiren bu karşılıklı etkileşimdir.''
Endüstriyi seviyorum. Borular. Akıcı maddeleri ve dumanı seviyorum. Suni şeyleri seviyorum. insanları zorlu şekillerde çalışırken görmeyi, tortuları ve insan atıklarını seviyorum.
Eğer bana 'Tamam, ya Disneyland' a gidiyoruz ya da şu terkedilmiş fabrikayı gezeceğiz' deseniz, benim için tek bir seçenek vardır. Fabrikaya giderim. Neden tam olarak bilemiyorum. Hikaye kurgulamak için harika bir yer gibi geliyor.''
hani olcak iş değilde bu adamla bir yerde karşılassam hiç umrumda olmaz iki filmini izledim ne bok olduğunu ve olmadığını belli etti. hollywood manyağı amerikan sineması aptalı. ama bak soracağım bi soru var kendisine - senin havan kime lan david ha havan kime?
nedir o tripler yani, ben filmimi yaparım iyice bir karıştırırım sonra milletin önüne sürerim yemeyen aptladır falan. tamam sensin koçum zaten birçoğunuda kafalamıssın, sende haklısın.
(bkz: tutmayın lan beni)
kamera açıları, mekanları, sesleri, renkleri yani sinemanın tüm öğelerini izleyicinin bilinçaltına hükmetmek için kullanması ve bunda başarılı olması ile övgüyü hak etse de, sinemanın bir anlatım aracı olduğunu düşünen benim gibi insanlar için sadece kadraj ve kamera hareketleri ile ilgi çeken yönetmen.
ne çektiğini ne anlattığını kendi bile bilmeyen yönetmen. daha doğrusu öğrenmek istemeyen. kendine bile sürpriz yapan, ne anladıysan o diyen yönetmen. herhangi bi filmini üç gün boyunca tartışmak isteyeceğim adam ayrıca. evet manyayığım sanırım.
kesinlikle filmlerinde yönetmenin önemini kavratmış olan kişidir. bir çok filmini izledim ve her filminde insana aynı duyguları farklı yollardan yaşatan yegane yönetmendir. türkiye'de olmuş olsa saygıdan elini öpmeye gidecegim amerikalı yönetmendir.
milletin sırf filmlerini anlamadığı için "deli amk ya süper, usta bu adam, manyak yanee" dediği adam.
bi sikim anlamıyorsun amk nerden biliyorsun iyi olduğunu?
bütün güzelliğine önem vermeyen, bir demeçte senaryodan mütemadiyen saptığını açıkça dile getiren, sahne atmosferini müthiş ifa eden, filmlerinin müziklerini iyi gruplara yaptıran yönetmen.
her filminden sonra mala bağladığım, bazen anlayıp kimselere anlatamadığım, acı çeke çeke sonuna kadar izleten filmleri çeken insan. çoaşmış bu adam çok. birdeburdan kendisine mektup yazmak istiyrum.
sevgili lynch;
o nasıl filmler öyle allahsız. ben senin o ağzına sıçıyım bakış açını sikim. pskolojimi sikip attın. (bkz: eraserhead.)den sonra ebem sikildi yemek yiyemedim lan! film izlemiyorum beyin jimnastiği yaıyorum sanki. kalorifer ana rahmiymiş yok şu şuymuş..kafa lan bu kafa! seni yakalarsam kulağına parmağımı sokup gerçek gerilimi yaşatıcam sana.sayende sanatla boğuldum, boğulurken de bir bok anlamadım.öpt.aeo. sevgiler nickmdenasagakasimpasa.
beni 'abi, nedir bu kadar numarası bu adamın?' diye garip düşüncelere sokmuş yönetmendir kendisi. hiçbir filmini izlemedim, sinir bozucu hatıralar yüzünden izlemeyi de düşünmüyorum ama bu kadar da abartılmaz diye düşünüyorum.
edit: herkes beğenmek zorunda mı acaba?