dava adamı tabiri için prototype olan mısırlı profesör. ayrıca günümüzde de mısır ülkesiyle adı anılan müslüman kardeşler grubunun eski bir üyesidir. davası yolunda canını dahi vererek gerçek bir dava adamı olduğunu kanıtlamıştır. espri gereği adamın davası değil davanın adamı olabilmek, dava uğruna can verebilmek için gerçek bir davanın yoluna baş koymuş olmak gerekir ki seyyid kutup gerçek din gerçek dava olan islama kendini adamış ve bu uğurda özgürlüğü ve canı dahil olmak üzere her şeyini feda etmiştir. idam sehpasında bile davasını adım adım ileri götürmekten çekinmemiştir. yarısını hapiste tamamladığı on altı ciltlik muazzam eser " kur' an' ın gölgesinde " adlı kitabından bir alıntı :
" idamın tenfizinden evvel seyyid kutub' a yapılan son teklif şu olmuştu:
- şimdiye kadarki söz ve hareketlerinizde yanılmış olduğunuzu beyan ederek cumhurbaşkanı cemal abdulnasır' dan özür dilediğiniz takdirde idam hükmünüzü bozacak ve sizi serbest bırakacaktır.
bu teklife alınan cevap aynen şöyle:
- eğer idamı hak etmiş olarak " hakk" ın emri ile ipe çekiliyorsam, buna itiraz etmek haksızlıktır. eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam; batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam! "
seyyid kutub' un inandığı davaya baş koyduğunu idamından tam on dört yıl önce yazdığı " islami etüdler" adlı eserinden okuyoruz:
" kalem sahibi kimseler birçok büyük işler yapabilirler. ancak; fikirlerinin yaşaması pahasına kendilerini feda etmeleri şartıyla. . . fikirlerinin, kan ve canları karşılığında manalanması şartıyla. . . hak bildikleri şeyin hak olduğunu fütur etmeden söyleyip; gerekirse bu uğurda başlarını vermeleri şartıyla. . .
"biz fikir ve sözlerimiz uğruna ölsek de, o fikir ve sözler ruhlu birer vücut olarak kalacak, yahut da onları kanlarımızla sulayıp canlılar, ruhlular arasında yaşatacağız. . .