akdeniz in arhavi si.
emeklilik günlerimden önce evleneceksem evleneceğim yer, çocuk sahibi olacaksam çocuğumun doğacağı ve ben olsam da olmasam da deniz ve yeşille ve şeker insanlarıyla çocuğumun büyüyeceği ,pembe panjurun olmadığı evimizden denize uyanacağı incidir.
bodrum dan feribotla ulaşım kolaydır. iki saatte ver elini datça. bodrum gümbet ten sonra huzurevi gibi gelir insana. denizi nefistir. bodruma gümbete gürültülü disco bar ortamlarında eğlenmeye gidenler datçada denizin, doğanın keyfini çıkarabilirler.
Datça'ya ilk defa 1995 senesinde öğrenciyken ailem ile gitmiştim. Tüm aile hep beraber bir pansiyona yerleşmiştik. Datça'ya geçmeden önce ise bir hafta Bodrum'da kalmıştık. Oradaki eğlence, süper oteller, sex kültürü, şehir koşturmacasından sonra Datça harika bir liman gibi gelmişti bana.
Denize girmek için saatlerce yürümene, arabaya binmene, kumsalda boş yer aramana gerek yoktu. Bir iki adım sonra el değmemiş kumsallarda olabiliyordun.
Kalablıktan uzak mavi bayraklı kumsallarda balık tutabiliyor, denizin içinden minicik oltanı atabiliyordun. Pazarına gidip ailen ile alış veriş yapabiliyordun. Küçük sokakları, sürekli hareketli tek caddesi, günde bir kaç sefer gördüğün insanları ile hemen kaynaşabiliyordun.
Bir koyda sıkıldın mı 5 dk içinde yürüyerek diğer koya geçebiliyordun. istersen kükürt kokan gölünde çamur banyosu yapabiliyordun. Geceleri gidebileceğin mekanlar belliydi. Zaten sınırlı ve köylü mantığını korumuştu. Seni kimse diğer turizm ilçelerinde ki gibi kazıklamazdı. Sabah yürüyüşte yada erken denizde, öğlen sahilde yada gölde gördüğün birini akşam aynı barda görmem mümkündü.
koylarını keşfederdin sonra uzak koylarını. Sıra ile onlara gider yaşadığın datça deneyimini koylarda da doruklara ulaştırabilirdin. palamutbükü, hayıtbükü, kargı, knidos vs.. el değmemiş koylarda kaybolurdun.
Datçaya ilk gidişimizden sonra her sene gittik. her sene gene aynı heyecanı, duyguyu, özgürlüğü yaşadık. Her sene yazın gelmesi beklendi. Gidilecek yer belliydi.
En son geçen sene gittim datça'ya tam 5 sene aradan sonra. Ve gördüm ki datça hala aynı datça. aynı marketler, giyim dükkanları, barlar. Herşey aynı şekilde, aynı yerindeydi. Maradona'nın limanın sonundaki yeri bile aynıydı sadece masalar değişmişti. Maradona bile değimemişti saçlarının hafif kırlaşmasının dışında.
Datça'nın yolu zordu eskilerde, tek şeritli, otobüslerin bir virajı almak için iki üç sefer ileri geri yaptığı yolları vardı. Biraz daha gelişmiş şimdilerde. Çoğu insan yolundan şikayetçidir ama o yol size bir tarafında akdeniz, bir tarafında ege mavisi sunar. ikisini de aynı anda görebilirsiniz. yeşil ile mavinin buluştuğu en güzel noktadır datça. O manzara için bile çekilmeye değer yollari.
Datça hiç demişmemiştir. Mutlaka Gidilmesi görülmesi gereken yerlerden birisidir. Dinlenmek, doğa ile başbaşa kalmak, kendi tuttuğun balık ile rakı sofrası kurmak, arabayı park edip dönerken çalıştırmaktır datça. Sıcak dostlar kazanmaktır, yeni bir memleket kazanmaktır datça. Sakinliği yaşamaktır hemde doyasıya.
buraya ilk gittiğimde , 10 yaşındaydım.. tüm aile cümbür cemaat gitmiştik.. palamutbüküne.. dayımlar filan bol bol kitap amışlardı yanıma.. annemler de demişti ki hırka al hefe üşürsün.. lan demiştim yazlığa gidiyoruz ne hırkası..
ben tabii o zamanlar antalya'nın su kaydıraklı otellerini , açık büfeli tarifeleri datçanın bu boğucu huzruna yeğlediğimden , aldığım o hırkaları kendimi ısıtmak için değil sinirden yırtmak için kullandım.. aile üyeleri ise müthiş eğleniyorlar.. hafiften bi müzeyyan senar çalıyo , babamlar dayımlar tuttukları balıkları pişiriyolar , tam denize sıfır taşların ortasına koyulmuş bi masa.. ben ve kuzenler hamak kavgası yapıyoruz.. bi an kafamı kaldırdım yıldızlara baktım "ooooo oğlum yıldızlara bak , en hızlı sayan hamağı kapar " dedim , onra oturduk şezlonglara yıldızları saymaya başladık..
geçen sene gene gittim.. bu sefer aradan geçmiş on küsür sene.. kuzenlerin biri hamile.. diğerinin bebeği var 5 aylık.. aile üyelerinin bi kaçı vefat etmiş.. masa gene aynı masa , müzeyyan senar gene dalgalanıp da durulmuş , deniz aynı deniz.. bu sefer hamak kavgası yapan ben değilim yalnız , kavgayı ayırıp "aaa yapmayın böyle biraz siz binin , sonra siz ikiniz " diyen hafiften içi geçmiş , çocukların göz devirip "sıkıcı çooook " dediği büyüğüm..
sonra gene kafamı kaldırdım bi an tam da karpuz yerken gene yıldızlara baktım.. o an işte farkettim değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu..
datça ayrıdır.. tüm turist şebekliğinden ve magazinden hayrını almış sikindirik tatil mekanlarından farklıdır.. kokusu , dağları , koyları , sıcak olmyan havası , taşlı deniziyle datçayı kafası rahat olan adam sever.. dinginliğin başkentidir datça.. kanı kıpır kıpır olan , kız düşürmeye çalışan adamlar var ya , uzak dursunlar.. paralarına yazık..
bi çift de datçaya gitmeli ilişkilerini test etmek için.. eğer canları sıkılmadan , geri dönüyorlarsa tatilde o çift , olmuştur..
1999 senesinde istanbuldan taşınıp alilemle geldiğim yer. ilk olarak şunu söylemeliyim ki "datça anlatılmaz yaşanır"yazan kaymakalığın önündeki tabelayla karşılaşmam sonucunda tanıştığım yer olan datçaya geleli 12 yıl olmuş taşınmadan da önce 2 yıl kadarda yazları vakit geçirdiğim bi yerdi. kendi tabirimle çıkmaz sokakta diyebiliriz genelikle sakin,huzurlu, rüzgarlı deniz kıyısı,dibi görünen deniziyle şahane koylarıyla küçük esnaflarıyla köy düğünleriyle dedikodularıyla bademiyle zeytiniyle,balıyla,can babasıyla,knidos'uyla ünlü küçük tatil kasabası genelikle belirli bir yaştan sonra huzura kavuşmak isteyen emeklilerin yeri olarakta görülebilir.zira babamda emekli olduktan sonra buraya yerleşmişizdir. datça da yaşam yerliler için ucuz yazlıkçılar ve gelen turistler için pahalıdır. otel, yeme,içme mekanı olarak fazla alternatif yoktur mare,uslu apart,otel bora,otel halıcı,otel villa aşina,dorya otel gibi küçük 3 yıldızlıyı geçmeyen otelleri mevcuttur.eğlence hayatı marmaris yada bodrum gibi hareketli değildir. saund disco bar, dadya dost,gallus,marin bar,eclipse gibi birkaç bar dışında fazla birşey bulmazsınız. limana gelmeden balık restorantları az sayıda kebapçı manzarasıyla süper biyere sahip velinin yeri kokoreç,mükemmel tadlarıyla kumpirciler.taşlık mekanı gençlerin takılıp içtiği alkolizme doyulan gitar ateş alkol ve deniz dörtlemesiyle doyum olmaz keyif. yerli halkın sıcak ama dayanılmaz olan dedikoduları kavgacı yapıları da olağan bir gerçekliktir napıkdurun yavızmııın gettiveren gibi ilginç şiveleriyle tanışıp uzaydamıyım nerdeyim nediyor ya bu dedirten enstantene anlar yaratmasıda cabasıdır. kışları ölü bir kasaba olan yazlarıda 12 den sonra hayatın genel olarak bittiği şirin tatil kasabası datça herşeyine rağmen özlenen vazgeçilemeyen bir yerdir...
hap olarak Amerika'da satılan zeytinyağlarının üretildiği cennettir. bizdeki balık yağı hapı gibi burada üretilen zeytinyağı kapsüllenerek vitamin olarak satılmaktadır.
fevzi nin yeri nde, fevzi abi nin güzel sohbeti eşliğinde, tadına doyum olmayan mezeler ve rakı-balık.
muhteşem mavi-yeşil bir deniz ve sessiz sakin, huzur dolu bir kumsal.
şiir gibi sokaklar, beyaz üzeri fuşya, begonvil desenli evler.
ve büyük üstad can yücel...
öncelerden memurlar için sürgün yeriydi.marmaristen sonra yolu olduka virajlı ve tehlikelidir, son halini bilmiyorum yalnız. sakin bir tatil geçirmek isteyenler için ideal yerlerden biridir.
hemen şimdi orda olsam nolurdu diye inim inim inlediğim cennetim. bir kere gittim iki saat ya kaldım ya kalmadım. ama aşık oldum ben oraya. oraya giderken daha aşık olmuştum ki, o yol büyülemişti beni o delice manzara. (iki tarafta deniz sağın da solun da sen öyle gidiyorsun bu hazineye) dedim evet buraya daha gelinir. ama olmadı işte nasip. şimdi orda olmak istiyorum ama. yağmur yağsın istiyorum ıslanmak istiyorum datça'nın sokaklarında. o bahçelerde dolaşmak istiyorum meczuplar gibi. ama burda şimdi bunu yazmak bile acıtıyor içimi. ilk fırsatta kollarıma saracağım seni, söz.
büyük şair can yücel'in son yıllarında yaşadığı şehirdir. bu sevgi ona şiirler yazdıracak kadar büyüktür. ayrıca can yücel'in mezarı burada bulunmaktadır.
kalbimin diğer yarısını bıraktığım güzel ilçe. istanbuldan yola çıkıyorsanız gerçekten onca saatlik yolculuğa deydiğini görecekcisiniz. huzur, sükunet, deniz ve bol oksijen istiyorsanız mutlaka ömrünüzde bir kez datçaya gidin derim.
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava...
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka...
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgârda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
genelde otobüs $oförlerinin sizi canınızdan etmek istercesine virajlı yollarda vücudunuzu saga sola yapı$tırmasıyla varabileceginiz cennet gibi bir mekandır.
ŞEHRiN TAM ORTASINDAKi MEYDANINA DOĞRU YÜRÜRKEN GECENiN IŞIKLARI DENiZiN SULARINDA DANS EDiYORDU . AY IŞIĞINI BU ANLAMLI OYUNA DA DAHiL ETMiŞ iZLEYENLERE BÜYÜK BiR ZiYAFET SUNUYORDU .
ŞEHiR HÜZÜNLÜYDÜ , ŞEHiR BiR BAŞI MAHMURDU SANKi BU GECE ...
EŞiMLE BiR BANKTA OTURMUŞ ŞEHRiN IGÖBEĞiNDEN GELECEĞiN HAYALLERiNi TAKiPLERKEN ŞEHRiN MEYDANINDAN BiR KEMAN SESi GELDi .
EVET BiR KEMAN VE BiR GiTAR SESi , GECENiN SERiNLiĞiNi DELiP GEÇEN RAHATSIZ EDiCi BiR GRUP SES...
HADi KALK GiDELiM DEDiM .
ŞEHRiN MEYDANINDA KEMAN ÇALAN VE ONA GiTARIYLA EŞLiK EDEN BiRiLERi KiMSEYi UMURSAMADAN ENSTURMANLARIYLA BÜTÜNLEŞMiŞLERDi VE HERKESE ETRAFLARINA OTURMUŞ ONLARI DiNLiYORDU .
HADi KALK GiDELiM DEDiM .
BiZ DE O KALABALIĞIN iÇiNDE OTURACAK BiR YER BULDUK KENDiMiZE .
KEMANIN VE GiTARIN SESiNi ARILARIN SESLERiNi BASTIRIYORDU VE ODASININ KREÇLi OLDUĞUNU SÖYLÜYORDU MELODiLER ...
HEMEN YANIBAŞIMIZDA ELiNDE ŞEKERiNi YALAYAN BiR ÇOCUK , HEMEN YANINDA YABANCI BiR KAÇ TURiST ; DAHA ÖTEDE SARHOŞ OLUP YERE YATMIŞ BiR ADAM , YAŞLI BiR KAÇ ÇiFT VE HERKES ... HERKES SUS PUS OLMUŞ MÜZiĞiN BÜYÜSÜNE KAPILIP DENiZE BAKIYORDU VE HiÇKiMSE KONUŞMUYORDU .
O ESNADA TEKERLEKLi SANDALYEYLE BiRiSi GELDi VE MÜZiK KESiLDi . HERKES O TARAFA DOĞRU BAKTI VE MÜZiK TEKRARDAN BAŞLADI .
TEKERLEKLi SANDALYEYLE GELEN KiŞi BiR SiGARA YAKMAYA ÇALIŞTI , YAKAMADI . HEMEN BiRiSi YANINDA KOŞTU VE SiGARASINI YAKTI .
TEKERLEKLi SANDALYEYLE GELEN KiŞiNiN ELLERi SANKi TUTMUYORDU . NASIL DESEM NASIL TARiF ETSEM BiLMiYORUM ...
MÜZiK BAŞLADI VE O TEKERLEKLi SANDALYEYLE GELEN KiŞi MÜZiĞE KATILDI . HERKES ÇOK ŞAŞIRMIŞTI .HERKES O ESNADA BiRiBiRiNiNi YÜZÜNE BAKMAKTAN UTANDI VE HERKES iNSAN OLMANIN NE KADAR ZOR BiR ŞEY OLDUĞUNU SANIRIM ANLADI ...
AMAAANNNN DOKTORRRRRRRRRRRRRRR CANIM DOKTORRRRRR
DERKEN HERKES O ADAMIN SESiNiN NE KADAR KÖTÜ OLDUĞUNU BiLiYORDU AMA HEM AYAĞI , HEM ELi HEM DE KONUŞMASINDA SORUN OLAN BiRiSiNiN ŞARKISINI DiNLERKEN GÖZ YAŞLARINDA BiR AVUÇ OKYANUSU TAŞIDI HATTA TAŞIYAMADI ...
DERDiMEEEE BiR ÇAREEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE
USULCA EŞiMiN ELiNDEN TUTTUM VE SiGARAMDAN BiR NEFES ÇEKTiM ...
HEMEN YANI BAŞIMIZDAKi TURiST ÇiFTLER ŞARKININ NEYDEN BAHSETTiĞiNi BiLMESELERDE HIÇKIRARAK AĞLAMAYA BAŞLADILAR VE BiZ O ANDA ETRAFA BAKAMADIK , KENDiMiZE BAKAMADIK ; MÜZiĞiN SAFLIĞININ VE iÇTENLiĞiN KORKUNLUĞUNDAN KENDMiZDEN GEÇTiK ...
DATÇA BiLDiĞiMiZ ANLAMDA TATiL YÖRESi KESiNLiKLE DEĞiLDiR . HÜZÜNLÜ BiR YER , iNSANI YORAN BiR YER , iNSANI KENDiNDEN KOPMUŞ KENDiLiKLERiNE YAKLAŞTIRAN BiR YER ...
evlendikten hemen sonra eşimi de alıp yerleşmek, minik bir taş evin bahçesinde çiçek yetiştirip aşkımla güneşi seyretmek, çocuklarımı herkesin birbirini tanıdığı bir mahalle dürüstlüğünde ve doğaya aşık yetiştirmek istediğim; rüzgarıyla beslenip deniziyle doyacağım yer...