bugün

THE LIVES OF OTHERS
(Das Leben Der Anderen)

"1984 Almanya'sında devlet her şeyi bilmek istiyordu" diyerek başlayan mükemmel bir film. Berlin Duvarı yıkılmadan önce Doğu Almanya'da zorba sosyalist rejim altında yaşayan insanların hayatları. Bir tiyatro yazarı (Georg Dreyman) , bir tiyatro oyuncusu (Christa-Maria Sieland) ve rejimin bekçisi devlet ajanı (Hauptmann Gerd Wiesler) arasındaki hikaye. Müthiş oyunculuk, kusursuz senaryo ve başarılı bir kurgu ile yalın anlatım. Özellikle filmin bitiş sahnesindeki; "No, it's for me" sözüyle mükemmel son yapması. HGW xx/7
çöp film.
Uzun süredir böyle etkileyen, durgunlaştıran, karakterlerle bütünlüğü sağlayıp empati kurdurtan film izlememiştim çok iyi geldi.

Eline patlamış mısırı alıp aksiyonlu gerilimli vurdulu kırdılı filmler izleyen tiplere hitap etmeyen, tamamen psikolojik yaklaşılmış harikulade film ya. Bugün de mi kültürlüyüm aman allahım. Sanat filmlerine gömüldük gene öff.
+Gerçek sosyalizm nedir?
-das leben der anderen'i izle.
akıllarda yer edecek türden , izlenesi bir film. hikayesi belli bir dönemi ve ülkeyi anlattığı halde, konusu ve konsepti evrensel öğeler taşıyor. izleyiniz efenim.
Etkisinden cikamiyorum. Insan kendi kacirdigi seyi baskasindan da giderken görünce şöyle bir el atmak istiyor. Sonra o hayatın bir parçası oluveriyorsun.
çok iyi filmdir.
" Umut hep en son ölür.."
X karakteri gemide filmindeki kamil'i hatırlatır. Kamil asılmıştır. Fakat x kendini tutabilmistir.
Kendisini methiyeleyelere boğabilirim. Sanatçı ve oyuncu arasındaki aşkı abartmasalarmış. Weisler karakteri filme patlama yaşatıyor ve şu söz tanrım çok etkileyici bu müziği gerçekten dinleyen biri artık kötü bir insan olamaz. Biraz hollywoddvari çekimleri ama tam anlamıyla değil. Avrupa filmi tanıdını da hissettiriyor. izlediğime pişman olmadığım. Özel biriyle izlemiştim bı filmi anlamı farklı vesselam.
yıllarca akılda kalan ve sadece aksiyonuyla değil, felsefi ve psikolojik boyutuyla da izlenen filmlerdendir.
Son 10 yılda yapılmış en iyi 10 filmden biridir. izlemeden geçmeyin. Dram konusunda biraz fazla kaçmış. O seviyeye gelmiş insanlardan daha olgun ve duygusal olarak kuvvetli bir immune sistemi beklerdim. Bunu dışında tüm zamanların ilk 50'sine bile girebilir
hakkında yıllardır yazmak istiyor fakat kalemi bir türlü elime alamıyor, alsam da film hakkında hislerimi ifade edecek kelimeleri ardarda getiremiyordum. das leben der anderen o kadar doğru bir şeyi o kadar güzel bir tarzda anlatıyor ki, filmin yapısal, teknik ve kurguya dair tüm sorunları bir anda anlamını yitiriyor. insanlar değişebilir, insanlar yaradılışlarında varolan eksiklik ve zaafları, hatta kötülükleri, iyiliğe ait olan bir takım özelliklere dönüştürebilirler. tek ve yegane ümidin insanlarsa olduğunu anlatan iyimser bir film bu. eğer bu bir türk filmi olsaydı ajan wiesler'in, dreyman'ın evine gizlice girip okuduğu kitabın brecht yerine sait faik'e ait olmasını ve ondan birkaç satır okunmasını isterdim. çünkü sait faik de bayraklara, ideolojilere değil, insanlara inanırdı. bir de her şeyin bir insanı sevmekle başlayacağına.filmin o anı wiesler'in yavaş yavaş değişmeye başladığı andır. aslında wiesler ve dreyman istemeden birbirlerini değiştirirler. ama biz sadece katı kalpli komünist devlet ajanı wiesler'in değişimine odaklanıyoruz. ulrich mühe'nin şahane oyunculuğu bizi buna zorluyor. oysa ki dreyman, önceden doğu almanya aleyhtarı değilken ondan kuşkulanan wiesler, dreyman'ın kadınına, dostlarına ve ustasına olan bağlılığı, insaniyetini gördükçe ona sempati beslemeye başlıyor. tiyatro yazarı ustasının intiharından sonra artık buraya kadar deyip doğu almanya hakkındaki fikirleri değilşen dreyman'ı ise koruyor.

not: dreyman, hocasının ölüm haberini alınca, piyanoya oturup beethoven'dan bir eser çalıyor ve anne maria'ya lenin'in ne zaman beethoven dinlesem beni yumuşatıyor sözünü aktarıyor. dreyman, beethoven'ı çalarak, seçimini insan olandan yana yapıyor ve lenin'in şahsında ideolojileri gömüyor.
Müthiş bir yapım . Sonu duygulandıran , insanın tüm duygularını harekete geçiren film .
yalnızlık konulu bir film çeksen wiesler kadar yalnız bir portre oluşturulamazdı herhalde.
güzel, sağlam bi sistem eleştirisidir.sistem nerde başlar ve insan nerde bunun içine girer ve tüm sistemi batırır.
sistemlerde başa geçenlerin bi şekilde diktaya yöneldiği gözlemlenir.
sistem artık sistemi uygulayanları dahi tehdit edici boyutlara vardığı zaman karar verme anıdır.
güzel ve kaçırılmaması gereken bi film.
Hayran bırakan filmlerdendir, hiç beklemeden izleyin derim.
2006 yapımı bir alman filmi. türkçe adıyla başkalarının hayatı diye çevrilmiş. henüz berlin duvarı yıkılmadan önce, doğu almanyanın içinde bulunduğu kültürel ve siyasal baskıyı anlatır film.

politik film babında, bence en mükemmel en samimi en gerçekçi filmlerdendir.

filmin son sahnelerinin birinde geçen "sizin gibi insanlar ne yazık ki bu ülkeyi yönetti!" cümlesini, yaşadığı ülkede kimi politikacılara söylemeyi hayal eden milyonlarca insan yaşıyordur eminim.

film hakkında yapılan yorumlara bakıyorum da genelde "sosyalizmin ne boktan şey olduğunu anlatıyor" vs.. diye yorumlar var. rejim üzerinden ne diye bakıyorsunuz. bize demokrasi diye yedirilen ülke rejimlerinin bundan çok farklı bir yanları yok. elbiseler farklı sadece.

spoiler

teğmenin, yemekhanedeyken alaycı bir başbakan fıkrasını anlatırken rütbeli tarafından duyulması ve sonrasında teğmenin işinden atılma kaygısından dolayı yaşadığı o korkuyu izlerken sanki etrafımda sürekli
olan, tanıdık bir sahneyi izliyormuşum gibi geldi bana.

türkiye'de bir devlet memurunun kurum içerisinde, 'aman işimden olmayayım' diye devlet hakkında olumsuz şeyleri konuşmaktan çekinmesi; ya da bir belediye içerisinde, o belediye hangi partiye aitse, o parti hakkında olumsuz şeyler söyleyememesi, işinden olma korkusu...

spoiler
sanatın insanlar üzerindeki etkisini en güzel anlatan filmlerden. daha doğrusu tarihini en başarılı şekilde sinemasına aktarabilen Alman sinema sektörünün kaçırılmazlarından..
Türkçede "diğerlerin/ başkaların hayatı" anlamına gelen 137dakkikalık siyasi alman filmidir. Rejisörlüğünü Florian Henckel von Donnersmarck'ın yaptığı film 2006 yılında yayınlanmıştır.
orwell'in tüm derdini 1-2 saate sığdırmış eşsiz film.


- insanları sebepsiz yere hapse attığımızı ve keyfimize göre çıkardığımızı mı sanıyorsunuz?

- sizin gibi insanlar ne yazık ki bu ülkeyi yönetti!


"nein! das ist für mich."
günlerdir ne başka bir film seyretmek istiyorum, ne kitap okumak, ne de yemek yemek. bu öyle bir film.
film vardır, izledikten iki gün sonra adını unutursun ; film vardır, birkaç gün etksisinden kurtulamazsın. bu da ikinci tip filmlerden.

birde bu tip filmlerde o etkiden kurtulunamazsa, bu durum adım adım filmi tekrar izleme arzusuna götürüyor adamı. bende de öyle oldu. bir-iki hafta sonra açıp tekrar izledim. en son bir-iki ay sonra bir daha... toplamda yaklaşık 3 ayda 3 kere falan seyrettim. daha uzun vadede belli aralıklarla da izleyeceğim gibi görünüyor.

ve ulrich muhe, sen ne büyük bir adamsın. nur içinde yat.
son sahnesi aglatir.
ölmeden izlenmesi gereken filmdir. sosyalizmin kendi çıkarları doğrultsun da kullanıldığını anlatan filmdir. sosyalistler iyi izlesin adam olsunlar 40 yaşından sonra alkole vurmasınlar kendilerini uyansınlar artık başa geçen herkez sistemi kendi için kullanacaktır. kaybeden yine halk olacaktır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar