darülaceze

entry17 galeri0
    1.
  1. 2.
  2. 3.
  3. 2.abdülhamit'in fermanı üzerine sadrazam halil rıfat paşa tarafından okmeydanı'nda 27.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuştur.
    cami,kilise,sinagog bir aradadır,din, mezhep, dil, ırk, sınıf ve cinsiyet farkı gözetmeksizin bakıma muhtaç kimsesiz, yaşlı ve sakat insanlarla, sokağa terkedilmiş 0-6 yaş arası çocuklar ücretsiz olarak, her türlü ihtiyaçları karşılanarak barındırılmaktadır.
    3 ...
  4. 4.
  5. 1898 yılında kurulmuş olan huzurevidir.
    0 ...
  6. 5.
  7. nedense türkçeye huzurevi şeklinde çevrilen kurum. bu sebepledir ki, çoğu evlat ebeveynlerini buraya -tabirim ağır kaçacak ama- postalarken endişe duymaz, gönülleri rahattır, zira huzur evindedir artık onlar.
    0 ...
  8. 6.
  9. sanılanın aksine ücretsiz değil acizlere para karşılığı bakan kurum.
    0 ...
  10. 7.
  11. acizler kapısıdır. günümüzdeki anlamıyla yaşlı bakıma muhtaç kişilerle ilgilenen kurumun adıdır.
    0 ...
  12. 8.
  13. Staja gittiğim kadarıyla çok çok kötü bir tımarhane. Deep webte bulunabilecek hastalara sahip.üstelik bu hastaların kollarını bacaklarını bağlıyorlar.
    Çarşafları pis yerler pis her yer pis.
    Üstelik şikayet ediyim desem kimi kime şikayet ediceksin.

    Allahtan farzın hoca gibi muhteşem ötesi ve sıcak bir fizyoterapistleri var.
    Kısaca allah düşürmesindir.
    0 ...
  14. 9.
  15. Galatasaray divan kurulu üyeleriné hitap eden huzur evidir.
    0 ...
  16. 10.
  17. yarın inşallah gideceğim yer. insanları mutlu etmek güzel şey.
    1 ...
  18. 11.
  19. aciz ve düşkünler evi gib acıklı hikayelerin evi.
    1 ...
  20. 12.
  21. içerisinde bir adet sinagogve kilisenin de bulunduğu, 1896 yılında 70 bin altın harcanarak sultan abdulhamid han tarafından inşa ettirilmiş düşkünler evi. kilisenin tavanında ki fresk'leri mutlaka görün. kısaca yapılış nedenine gelince:
    rus ve ingilizlerin balkanlardaki osmanlı himayesi altında bulunan ülkeleri özgürlük ve bağımsızlık yalanıyla kışkırtması üzerine, osmanlı nihayet ruslar ile savaşa girer. (bkz: 93 harbi)
    sonuç olarak balkanlar ve kafkaslardan kaçan insanlar (ararsanız videoları bile mevcut) anadoluya, özellikle istanbula göç ederler. (yakın tarihimizde ki suriyeli göçü benzeri bir olay). aç insanlar sokaklarda dilenmeye başlar, çoluk çocuk yol kenarlarında yatar ve aklınıza açlık nedeniyle gelecek bir sürü şey.
    hem ortaya çıkan görüntü, hem muhalif kanatın eleştirileri yüzünden sultan abdulhamid dönemin bakanları ve bilgi sahibi kişileri toplayarak burayı inşa ettirir.
    546 kişiliktir, avrupa standartlarında 20 hastaya bir bakıcı düşerken sultan abdülhamid 1 hastaya 1 bakıcı şeklinde ister. günde 6 öğün yemek verilir. 70 bin altının 17 bin altınını kendisinden ve aile eşrafının maaşından kestirerek verir. ruslardan kaçanlar arasında hristiyan ve yahudi halk da olduğu için, cami ile birlikte bir de kilise ve sinagog yaptırır. 70'lerde yapılan restorasyonla singagog'un orjinal boyası sıvandığı için şu an tam halini görünmüyor ama yine 70'lerde kilisede bulunan fresler restorasyon sonucu kapansa da bugün temizlenmiş, ilk halini görebiliyoruz.
    işin güzel tarafı hiç bir kurum yada kişiye bağlı olmadığı halde 100 yıldan fazladır bağışlar ile görevini yapabiliyor olması.
    0 ...
  22. 13.
  23. 14.
  24. peşinden istemsizce perpa diyesim geliyor.
    0 ...
  25. 15.
  26. metrobüs kullanan biri için peşinden istemsizce perpa gelir.
    0 ...
  27. 16.
  28. 17.
  29. Kimsesiz, evsiz barksız, hasta ve sakat yaşlı, genç ve çocukların bakılması, çalışabilecek durumda olanların çalışarak geçinebilmelerini sağlayabilmeleri gayesiyle kurulmuş bakımevi.

    (Kuruluşu: 1895). Düşkün, sakat, ihtiyar, bir iş tutup kendini geçindirmekten âciz, aynı zamanda bakacak kimsesi de bulunmayan bir kısım şehir halkı ile şehre dışardan gelen garipleri barındırmak, yedirip içirmek, uzun yıllardan beri istanbul'u meşgul eden işlerden biri olmuştur. Zaman zaman ve türlü türlü yardım müesseseleri, hayırsever kimseler bu düşkünlere bakım vazifesinin yerine getirilmesini kısmen ve dağınık bir şekilde sağlamıştır.

    Fakat bu vaziyet böylece devam ederken ve ihtiyaçlar seneden seneye artar dururken 1292 (1876) te çıkan Osmanlı-Rus harbi yeni bir ihtiyacı daha ortaya koymuştur. O da Rumeli'den istanbul'a gelen muhacirler arasında binlerce dul kadınla anasız babasız yetimleri barındırma ve besleme keyfiyetidir. Bunlar arasında sağlam olanlarını istanbul halkı kısmen evlatlık olarak evlerine almışlarsa da alil sakat ve iş göremeyecek derecede yaşlı olanlar ortada kalmıştı. Hükümet bu vaziyet karşısında Gülhane'deki Kırmızıkışlayı bu türlülere hastahâne ve barınma yeri olarak tahsis etmiş ve "Dulhâne" denilen bu müessesenin idâresini Muhacirin Komisyonuna vermişdi. Dulhâne 1310 (1894) senesinde Belediyeye devrolunmuş Belediyece hasta ve yatalak kadınlar Haseki Kadın Hastahânesi'ne, yetim çocuklar da kısmen Darüşşafaka'ya, kısmen yatılı askeri mekteplere yerleştirilmiş ve 1311 (1895) de Darülâceze açılınca kadınlarla hasta ve sakat çocuklar Hasekiden Darülâcezeye nakledilmişlerdir.

    Darülâcezenin kurulmasında ilk teşebbüsün ikinci Abdülhamid tarafından alındığını o zamanki gazetelerin neşriyatından öğreniyoruz Meselâ 5 mart 1306 (1890) tarihli günlük gazetelerde Payitahtta birçok fakir ve kimsesiz çocukların sefalet içinde yüzdükleri, işitilmesi ve görülmesi üzerine bunların sayıları tahkik ve tespit olunarak, işe, güce kudreti olanların bir Darülâceze yapılarak orada terbiye ve iâşeleri çarelerinin araştırılması irâde edilmiş ve 30 mart 1306 (1890) tarihli gazetelerde de şu izahat görülmüştür: "Sokaklarda dilenmekte olan ve kimsesiz bulunan çocuklarla alil ve sakat erkek ve kadınların dilencilikten kurtarılarak vücutlarının tahammülü derecesinde el işleriyle geçinmelerinin temini ve bunlardan işe, güce yaramayanların iaşesi ve çocukların talim ve terbiyesi için bir bina yapılması" hususunu Devlet Şürasınca düşünülmesine ve bir nizamname yapılmasına irâde çıkmış ve oraca da gereğinin yapılmasına başlanmıştır.

    1306 (1890)'dan 1308 (1892)'e kadar geçen müddet içinde Darülâceze binasının plânını, yerini ve inşaat parasını türlü şekillerde sağlamakla uğraşılmıştır. Plânını Bâbıseraskerin inşaat Dairesi yapmış, Kâğıthane sırtında Hacı Reşid Ağa veresesine ait kırk dönüm kadar toprak Şehremaneti Meclisi âzasından Başmühendis Mehmed, Maliye Nezareti Tahsilât Müdürü Halil Râmi, Defterihakani Memuru Nuri ve Maliye Nezâreti muhamminlerinden Mahmud Beylerden kurulmuş komisyonca istimlâk olunmak ve mazbatası Dahiliye Nezaretine verilmek suretiyle yeri hazırlanmış, yüz bin lira tahmin olunan inşaat masraf yapılan eksiltmeden sonra yetmiş bin liraya inmiş olduğu ve iştirak eden birçok mimar arasında Tersanei âmire kaltası Vasilâki'ye ihâle edildiği için 1308 (1892) senesi ekim ayının altıncı günü Darülâcezenin temeli atılıp üç sene sonra 20 Aralık 1311(1895)'de tamamlanarak açılmıştır.

    Darülâcezenin kurucusu olarak Dahiliye Nâzırı Halil Rıfat Paşa gösterilmektedir. Bundan dolayı da bir büstü müessesenin antresine konulmuştur. Halil Rifat Paşa ancak bir Dahiliye Nazırı sıfatiyle hükümet adına ve hesabına temel atma töreninde bulunmuş, inşaatı çabuklaştırmış ve nihayet açılış törenini yapmıştır.

    Darülâcezenin yapılması için din, milliyet ve tabiiyet ayırt edilmeksizin istanbul'un bütün mali müesseseleriyle zenginleri yardım etmiş olduğu için burada islâmlar'la birlikte Rum, Ermeni ve Yahudi unsurlarının da barınmaları esası kabul edilerek bunların dini ihtiyaçlarını karşılamak için de müessese içinde cami ile beraber kilise ve havralar da yapılmıştır. Bu suretle meydana gelen ve binden fazla acezeyi sinesinde barındıran bir müesseseyi yaşatmak için esaslı gelirler bulunmak cihetine gidileceği tabiidir. Bunun için şehir sınırı içinde işleyen vapurların gidiş biletlerine, tiyatro duhuliyelerine, tapu dairelerindeki alın satım ilmühaberlerine ufak birer zam yapılmakla beraber yeniden imtiyaz ve inhisar verilen anonim şirketlerden temin edilen nakdi yardımlar Darülâcezenin belli başlı gelirlerini teşkil eder. Fakat açıldığı tarihten beri bunlara bir yenisi eklenmedikten başka, bilâkis çoğu ya kaldırılmış, ya kısmen azaltılmıştır. Meselâ alım satım harçları maliyece alınmış, vapur biletlerine yapılan on para zam bir hayli yekün tuttuğu halde maktu bir para verilmekle işin içinden çıkılmış, tiyatro ve sinemalardan alınan yüzde on iane, yüzde iki buçuğa indirilmiştir...

    Bundan dolayıdır ki Darülâceze bugün sıkıntı içindedir ve Belediyece yardım görmektedir.

    Darülâcezenin yapılmasına yerli ve yabancı mali müesselerle din ve milliyet O farkedilmeksizin bütün memleket yardım etmiş olmakla beraber buraya yalnız istanbul halkının acezesi ile istanbul'da yerleşmiş olan mukaciller alınır, Yabancılarla Türkiye'nin başka şehir ve kasabalarından gelen halk alınmazdı.

    ilk açılışında Darülâcezenin idaresini Dahiliye Nazırı üzerine almış ve bu suretle 1308'e kadar Dahiliye Nezaretince idare olunmuş ise de o tarihten sonra Belediyeye ve Belediyece de idaresi Müessesatı Sıhhiye Müdüriyetine verilip bu müessesenin kaldırılması üzerine Darülâceze tekrar Dahiliye Nezaretine geçmiş ve Cumhuriyet inkılâbına kadar oraca idare olunmuştur. Cumhuriyet devrinde bir aralık Sıhhat ve içtimai Muâvenet Vekâleti idareyi eline almış ise de 1925'de tekrar Belediyeye verilmiştir.

    "Açılışından bu yana elli yıl içinde darülâcezeye yeni bir pavyon, yahut yeni bir müessese eklenememiştir. Cumhuriyet devrinde arvi kasında ve yanlarındaki boş toprakların bir kısmı satın alınarak acezedeki kudret ve kabiliyeti olanların buralarda çalıştırılması ve bu suretle hem onların sıhhatlerine, hem de Darülâcezenin bir kısım yiyeceklerinin topraktan çıkarılmasına hizmet edilmesi arzu olunmuştur." der osman nuri engin.

    Bugün Darülaceze istanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı kimsesiz, sakat ve yaşlılara hizmet veren C tipi bir hastanedir. Toplam yatak sayısı 1.000'dir. Bunun 500'ü acezeye, 100 ü çocuk yuvasına, 400'ü hastaneye ayrılmıştır. Dermatoloji, fizik tedavi, genel cerrahi, göz hastalıkları, iç hastalıkları, kulak-burun boğaz ve nöroloji olmak üzere toplam 7 servisi vardı
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük