sosaria'daki huzur tüm hızıyla sürerken puslu bir gecede lord british odasındaki pencereden dışarı doğru bakıyordu içeriye ay ışığı vuruyordu.oda sessizdi.odadaaki sessizlikten huzuru kaçan british bir şeyler olacağını sezmiş gibiydi.birden kapı açıldı içeriye perişan halde bir kolcu girdi.adam çok hızlı koşmuş olmalıki üstü başı koşarken dağılmıştı.british'in yüzünde birden bir gülümseme belirdi.bu gülümseme sanki zaten bunların olacağından haberi varmış gibi olan bir gülümsemeydi.kolcu bunu farketmemişti ama soluk soluğa elindeki kağıdı britshin eline tutuşturdu ve odadan kaçarcasına uzaklaştı.az sonra british öfke ve şaşkınlık içinde feryatlar koparıyordu.kimse bunun ne olduğunu anlayamamıştı.sabahleyin bütün şehirlerin lordlarını toplantıya çağırdı.ama b u serferki toplantıda bir farklılık vardı.ıçeride ilk defa lord blackthorne vardı.lord blackthorne'yi uzun zamandır british hariç kimse görmemişti.yüzü öylesine kötü bir hal almıştıki insanlar artık göz bebeklerinin remen alev kırmızı olduğuna yemin edebilirlerdiki gerçektende öleydi.tüm lord'lar korku dolu gözlerle blackthorne'yi izliyorlardı.blackthorne ise biraz canı sıkılmış olacak ki üstüne cüppesinin başlığını geçirdi ve ''-british'i dinleyin sessizlıkkkkkkkk!!!'' diye bağırdı.tüm lordların gözleri artık britsh'in üzerindeydi.britsh yarı sıkkın yarı kederli bir sesle ''-kardeşlerim yıllar önce darksun zindanlarına karanlıklar efendisi ymir ve lord blackthorne tarafından diablo isimli bir ıblis hapsedilmişti.bu ıblis tüm sosaria'ya kötülüğü yayacak ve insanların toplu kıyımlarına yol açacaktı.fakat lord blackthorne'nin iknası sonucu ymir bu yaratığı sosaria'ya salmaktan vaz geçti.ama dün akşam aldığımız bir habere göre diablo nasıl olduysa darksun zindanlarından kaçmış veya bırakılmış.üzülerek belirtiyorum ki artık sosaria'nın sonu gelmiş durumda.bu iblise hepimiz karşı koysak bile yenmemiz yok zor çünkü büyük ihtimalle sadece iblis deil karanlıklar efendisi ymir ve yanındaki türlü çeşit yaratıkta bizim karşımızda ama bunları geride bırakabiliriz.karanlıklar efendisine ve diabloya karşı güçlerimizi birleştirerek darksun zindanlarını basalım .tüm sosaria'nın birliği ve beraberliği için birlik olalım kardeşlik kuralım blackthorne'nin gözü pek katilleri bizim ise cesur şovalyelerimizle bu işi başarabiliriz.ancak şunu belirtmeliyim bu savaş sonunda her şey eskisi gibi kalıcak önemli olan iblisleri öldürmek ve diablonun canına kıymak yoksa o bizimkisine kıyıcak askerlerimizden ise savaş ganimetlerini esirgememek...evt sizlerin cevaplarını bekliyorum''
tüm lordlar onaylarcasına başlarını salladılar lord blackthorne ayağa kalkınca bütün gözler ona döndüve ağzından bir kaç kelime çıktı''-ben gideyimde calim'e haber vereyim orduyu toplasın''
tüm lord'ların ilk defa blackthorne için içleri rahattı .delucia şehrinin insanlarının nne kadar cesur ve gözlerinin kara oldugunu herkes biliyordu.düşmanlarını gözlerini bile kırpmadan nasıl öldürkülerini ve acımasızlıklarını.bu savaşı kazanabilirlerdi ama düşmanın ordusu hakkında en ufak bir fikirleri bile yoktu.ılk defa katiller ve şovalyeler bilrikte omuz omuza ölüceklerdi.ışte gün bu gündü.ertesi sabah delucia ve britainde toplanan şovalyeler darksun zindanlarının girişinde buluştular.lord blackthorne'nin ve oğlu calim'in elinde şehirlerinin simgeleri olan kalkanlar ve zırhları vardı british de aynı giyinmişti.calimin ağzından bir kaç kelime çıktı ve artık savaşın başlamadı gerekcekti yoksa çok geç kalınabilirdi calim son kez şöyle dedi''-ölüceksem ıyi giyimli olarak ölmeyi tercih ederim en azından onurluca''
artık herşey sosaria halkının elindeydi